YAZARLAR

Ali, Elif, Ceren, Erkan, Ayşe, Pelin…

Şu hale bakın; eloğlu yüksek öğretim kapısındaki gençlerden Sofokles’in “Oidipus”u ile insanlığın düşünce dünyasına giren –haliyle evrensel- bir kavramın Pasolini’nin yapıtlarındaki haliyle karşılaştırmalarını isterken, bizim LYS’nin aklı fikri ülkenin gençlerine Bilge Kağan'ın hangi sözünün -yakından uzaktan ilişkisi olmayan- “sosyal devlet”i ifade ettiği seçeneğini keşfettirmek ile meşgul…

Başlığa göz atıp meraklananlar olmuştur mutlaka. Hemen söyleyeyim: Bu ve daha pek çok isim LYS sorularındaki kahramanlardır! Öyle bir soru hazırlama seçimi ki, Alisiz-Velisiz neredeyse tek soru yöneltmek mümkün değil… Özetle, “Ali bana topu at / Al sana top!” düzeyinin üç aşağı beş yukarı aynısı. Unutmayın LYS, yani “Lisans Yerleştirme Sınavı”ndan başlıyoruz. Aliyi-Veli'yi işe katarak sorulara doğru yanıt veren gençlerimiz üniversitenin yolunu tutacaklar…

Günümüzde bu mudur orta öğretim; bu mudur yüksek öğretimin yolunu açacak olan sorular? Artık bıraktım ama eskiden hemen her yıl LYS’nin (adı da sürekli değişiyor zaten!) sorularını gözden geçirir ve hemen her seferinde “Nedir bu rezalet” diyerek noktayı koyardım. Hele de Türkiye gibi genç nüfusun sayısının çok olduğu bir ülkede gençlere yapılabilecek en büyük kötülüktü bu.

Gördüğünüz gibi bu yıl yeni aklıma düştü; Duvar’da karşılaştığım “LYS edebiyatı çöktü!” başlıklı haber, 56 soruluk edebiyat testinde ortalama doğru sayısının 21 olduğunu duyuruyordu.

Fizik, matematik olsa anlarım ama edebiyatta yüzde 21? Özel bir nedeni olmalıydı bunun. Üşenmeyip soruları önüme aldım. Aman Allah'ım, sorucular bu yıl işi zirveye çıkarmışlar… “Ali, Ceren’e dedi ki…”, “Elif’le Pelin bir araya gelmiş…” türünde, “alfabe” kafasıyla kaleme alınmış onlarca soru…

Biliyorsunuzdur, bu memlekette de LYS filan türü elemeler yürürlüğe girmeden “olgunlaşma sınavı” adıyla anılan Alisiz-Velisiz ciddi barajlar vardı. Aynen bugün mesela Fransa’da ortaöğretim sonrasında öğretime devam edebilmek için gerekli olan “bakalorya(BAC) eleme yöntemi gibi.

Hemen her yıl olduğu gibi üşenmeyip bu yıl da BAC’ın edebiyat ve felsefe sorularına göz attım. Bir kere daha gözlerim yaşardı dersem yalan değil. Şunun için tabii ki: Bu ülkede ortaöğretimini tamamlamış gençlerin ne suçu, ne günahı vardı ki, BAC ve benzeri elemelerde karşımıza çıkan soruların az biraz benzerleriyle bile karşılaşmıyorlardı. Açık konuşalım: Bu ülkede ortaöğretim müfredatını ve buradan yukarıya çıkış yöntemini oluşturanlar ülkenin halihazır perişan durumuna düşmesinin önde gelen sorumlularıdır. LYS içinde yar alan gülünç sosyal bilim ve edebiyat sorularını hazırlayanlar (bu sorulara esas alarak “kurslar” açıp öğrencileri “eğitenler” de dahil) ve tabii ki bu sistemi “organize eden” yetkililer, hepsi ama hepsi çok büyük bir kötülük yaptıklarını düşünmelidir.

Afaki konuşmadığımı şu vereceğim tek bir örnek bile yeterince desteklemiyor mu? Sınavın bir “sosyoloji” sorusu aynen söyle:

“Ünlü bir gurme olan Ali, bir yemeği tadarken yemeğin görünüşünü, dokusunu, ağzında bıraktığı tadı, kokusunu tek tek detaylı bir biçimde inceler. Ali’nin amacı, yemeğin ona ne hissettirdiğini; yemeği oluşturan unsurları ayrı ayrı ele alarak anlamaktır. Ali’nin yemekleri tadarken ki bu yaklaşımı, psikoloji ekollerinden hangisine örnektir? Cevap senekleri: 1-Yapısalcı, 2-Davranışçı 3-İşlevselci 4-/Gestalt 5-Psikoanalitik.”

Ne desin şimdi LYS katılımcısı? Bana göre bu sorunun doğru cevabı şu olmalıdır: : “Sensin Yapısalcı! Sensin Davranışçı! Sensin İşlevselci! Sensin Gestaltcı!, Sensin Psikoanalitikçi!”

Haksız mıyım? Sonuç olarak “sosyoloji” gibi ciddi bir bilim dalına ilişkin bir soru /cevap söz konusu. Sırası mı şimdi “Ünlü bir gurme olan Ali”nin? Ne kadar “çocukça”, ne kadar eşi benzeri görülmemiş bir soru hazırlama tarzı bu böyle?

Zamanında Server Tanilli muntazaman her yıl, bir bakıma, “Bakın eloğlu ortaöğretimde öğrencilerine neler öğretiyor ve onları nasıl derecelendiriyor?” dercesine Fransa’daki BAC sorularını köşesinde aktarırdı. Tanilli’nin o yıllarda aktardığı birkaç soruyu konunun ciddiyeti –ve bizim ciddiyetsizliğimiz- daha iyi anlaşılsın diye aktaralım:

'Ekonomik ve sosyal bölüm' öğrencilerine, seçmeli olarak sorulanlar şunlar: 1- Diyalog, gerçeğe varmanın yolu mudur? 2- Güzelliğe niçin duyarlıyız? 3- Alman filozofu Schopenhauer'in 'İrade ve Tasarım Olarak Dünya' adlı esirinden alınmış bir metnin açıklanması.”

Ya da

'Edebiyat bölümü' öğrencilerine : “1- Mutluluk, kişiye bağlı özel bir olgu mudur? 2- Tam (total) bir özgürlük fikrinin bir anlamı var mıdır? 3- İngiliz filozofu Thomas Hobbes'un 'Leviathan' adlı eserinden alınmış bir metnin açıklanması.”

Ve tabii bu arada, öğrenciler tarafından kaleme alınan binlerce sayfa metnin hocalar tarafından tet tek değerlendirildiğini de unutmayın.

Bugüne gelecek olursak, oradan da bir örnek:

Bu yılın BAC’ının bir edebiyat sorusu Sofokles ve Pasolini’nin eserlerinin merkezinde bulunan “kimlik sorunu”nun karşılaştırmalı olarak gözden geçirilmesini istiyordu.

Göz yaşartıcı değil mi? Ortaöğrenimini tamamlayıp yüksek öğretime geçecek adayların kalemi eline alıp (öyle “kutu karalama” filan yok!) bu ağır mı ağır ama öğretici mi öğretici bir konuyu açıklamaya girişmeleri… Okulun taşımakla yükümlü olduğu “kültür” böyle bir şey; LYS’de öğrencilerimizin karşısına çıkan zırva sorular değil tabii ki…

LYS 2017’nin edebiyat sorularına bu yıl da üşenmeyip bir göz attım. “İbret olsun” diye seçtiğim sorulardan birisi aynen şöyle:

“Bilge Kağan’ın Kül Tigin Anıtı’na yazdırdığı aşağıdaki sözlerden hangisi, Göktürk Devleti’nin sosyal devlet anlayışına sahip olduğuna örnek olarak gösterilebilir? A) Tanrı buyurduğu için kendim devletli olduğum için kağan oturdum. B) Aç, fakir milleti hep toplattım. Fakir milleti zengin kıldım. Az milleti çok kıldım. C) Çin milletinin sözü tatlı, ipek kumaşı yumuşak imiş. Bunlarla aldatıp uzak milleti hep yaklaştırırmış. D) Üstte gök basmasa, altta yer delinmese, Türk milleti, ilini, töreni kim bozabilir. E) Türk milletini hep toplayıp il tutacağını burada vurdum, dört taraftaki millete hep baş eğdirdim”

Hadi bakalım, kolaysa doğru cevabı seçin! Bu soruda karar kılan heyet üyelerinin hiçbirinin aklından “Bilge Kağan ve Göktürkler’in çok yakın tarihin bir kavramı ve ürünü olan ‘sosyal devlet’ ile ne gibi bir ilişkisi olabilir ki?” türünden bir soru geçmez mi?

Şu hale bakın; eloğlu yüksek öğretim kapısındaki gençlerden Sofokles’in “Oidipus”u ile insanlığın düşünce dünyasına giren –haliyle evrensel- bir kavramın Pasolini’nin yapıtlarındaki haliyle karşılaştırmalarını isterken, bizim LYS’nin aklı fikri ülkenin gençlerine Bilge Kağan'ın hangi sözünün -yakından uzaktan ilişkisi olmayan- “sosyal devlet”i ifade ettiği seçeneğini keşfettirmek ile meşgul…

Alın size LYS 2017’den yine niçin sorulduğu, doğru cevapla nereye varılmak istendiği asla anlaşılmayacak türden bir edebiyat sorusu:

“1926 yılında Hayat dergisinde yayımlanan Sanat ana başlıklı şiir, memleketçi edebiyatımızın ilk bildirisi sayılabilir. Türk edebiyatının o dönemde nasıl bir rota izlemesi gerektiğini ortaya koyan bu şiir, --- ---- "bireysel" sanat anlayışından "toplumcu" sanat anlayışına geçtiğinin de bir göstergesidir. Şiirde, yerli ve millî sanat anlayışımız, Batı sanat zevkinden üstün tutulmuş ve Batı taklitçisi aydınlar eleştirilmiştir. Bu parçada boş bırakılan yere aşağıdakilerden hangisi getirilmelidir? A) A)Enis Behiç Koryürek'in B)Orhan Seyfi Orhon'un C)Faruk Nafiz Çamlıbel'in D)Yusuf Ziya Ortaç'ın E) Halit Fahri Ozansoy'un”

Bu soru (eğer dershanelerin demirbaş sorularından birisi değilse) gerçekten – ama gerçekten- sınava giren genç adayların akıl sağlıklarıyla oynamak amacıyla soru kitapçığına konmuştur… Sanırsınız ki genç adaylar “Türk edebiyatı”na A’dan Z’ye o derece hakimdir ki, 1926’da yayımlanmış bir dergide yer alan şiirin kimin kaleminden çıktığını bilmek onlar için “çocuk oyuncağı”dır! Üstelik –daha da önemli olarak- bu sorunun doğru ya da yanlış cevaplanmasının bugün için ne gibi bir değeri olabilir ki?

(Kendi soruma fena olmayan bir cevap buldum:Bu sorunun sırrı soru metninin hemen başlarında yer alan “memleketçi edebiyat” meselesinde yatıyor olsa gerek!)

LYS soru kitapçığında dikkatimi çeken bir “ayrıntı” hakkında da birkaç söz: Soru kitapçığında “Felsefe Grubu ile Din Kültürü ve Ahlak Bilgisi Testi” başlıklı bir bölüm de var.

Bu başlığı okuyunca insanın aklına -tabii olarak- bu grubun (yani “Felsefe Grubu”nun) içinde felsefe sorularının da bulunacağı geliyor…. Ama durum öyle değil; Felsefe Grubu içinde tek bir felsefe sorusu yer almıyor. Söz konusu “grup”, sosyoloji, psikoloji ve mantık ile grubu tamamlamış! Liselerde felsefe dersi saatlerinin azaltıldığını duymuştum ama bu şekilde hepten yok edildiğine yeni şahit oldum. Aferin “LYS’cilere”; “Felsefe Grubu” altında felsefeyi “uçtu uçtu…” yapabilmek büyük marifet doğrusu…