YAZARLAR

Orta Asya nereden nereye? (2) Çin fobisi siliniyor

Çin’i Orta Asya’ya çeken başlıca faktörler enerji ve maden kaynakları, ekseriyetle fakir ama gene de tüketim mallarına muhtaç nüfus ve Avrupa ile Ortadoğu’ya doğru uzanan coğrafya. Çin’in bölge ile ticareti son 20 yılda 100 kat arttı, ithalatın ise yüzde 80’ini doğal gaz, ham petrol ve maden oluşturuyor.

Önceki yazıda Çin’den biraz bahsettik. Devam edelim.

Deng Siao Ping’in başlattığı reformlar çerçevesinde dış politikada Çin “mütevazı davranmalı”, “gelişmeleri sakin seyretmeli”, “liderliğe göz dikmemeli” ve “gölgede beklemeliydi”. Zaman değişmiş, Çin gölgeden çıkmıştır.

Orta Asya’da “Bir Kuşak, Bir Yol Projesi" çerçevesinde hareket eden Pekin’in aktivitesi dün başlamadı.  Ta Ocak 2000’de Çin Devlet Konseyi “Batı’ya Büyük Atılım” adlı programı onaylamıştı. Çin’i Orta Asya’ya çeken başlıca faktörler enerji ve maden kaynakları, ekseriyetle fakir ama gene de tüketim mallarına muhtaç nüfus ve Avrupa ile Ortadoğu’ya doğru uzanan coğrafya. Çin’in bölge ile ticareti son 20 yılda 100 kat arttı, ithalatın yüzde 80’ini doğal gaz, ham petrol ve maden oluşturuyor.

Üstelik çoğu zaman buraya gelen yatırım ve kredilerin, “Made in China” markalı ekipman ve makine alma şartı var. “Yağma” ve “sömürü” kuşkusunu gidermek amacıyla kimi fabrikalar Çin’den Orta Asya’ya naklediliyor. Çin maden şirketleri zaten çoktan beri burada.

Çin’in gözünde Orta Asya'nın jeostratejik önemi de var. Asya-Pasifik’te odaklaşan ABD ile olası mücadelede burası Çin’in ikmal kaynağı olacakmış. Bitmedi. İslamcı terörün baş kaldırdığı Çin, Afganistan, Pakistan ve Tacikistan ile askeri koalisyon kurup terörün kökünü Orta Asya ve Afganistan’da kazmaya çalışıyor.

Rusya’nın bölgede “anahtar rolünü” nazikçe dile getiren Pekin’in yumuşak ve ahenkli politikası, başkalarının iç işlerine karışmama ilkesi, sorunları sırf diplomasi yolu ile çözme gayreti, “Çin fobisini” büyük ölçüde silmiş. Orta Asyalılar Çin’in açtığı onlarca okul ve Konfüçyüs Merkezi'nde Çince öğreniyor, Özbekistan Çince yayın yapacak TV kanalını açmaya hazırlanıyor.

14-15 Mayıs’ta Pekin’de yapılan “Bir Kuşak, Bir Yol Projesi" forumunda konuşan Xi Jinping, proje için 68 ülke ile işbirliği anlaşmasını imzaladığını açıklarken “Yeni İpek Yolu”nu yorumlayan Hindistan Dışişleri Sözcüsü Gopal Baglay “Ülkeleri birbirine bağlamaya yönelik girişimler, o ülkelerin altından kalkamayacağı borçlar vasıtasıyla yürütülmemeli” dedi; başka deyişle projeye katılmak isteyen Orta Asya devletlerine, sakin olun, borcunuzu ödemeyecek, Çin’in kucağına mahkum olacaksınız uyarısında bulundu.

“Kuzey komşu”nun bölgeye yaptığı atılıma Hindistan seyirci kalamazdı. Çünkü iki ülke arasındaki rekabet çoktan varoluşsal bir “gurur meselesi” halini almış. Üstelik Çin Orta Asya’ya egemen olursa Hindistan karadan tamamen ablukaya alınır, denizci milleti olmayan Hintlilerin durumu feci bir şekilde kötüleşir. Bunun dışında ekonomisinin hızlı artışıyla Hindistan’ın ham made ve özellikle enerjiye ihtiyacı artmakta. Bugün doğal gaz ve petrolün yüzde 70'ini Ortadoğu gibi istikrarsız bölgeden ve riskli deniz yoluyla temin eden ülkenin alternatif kaynak aramaması mümkün değil.

Bölgedeki İslamcı terör karşıtı işbirliği de Yeni Delhi’yi yakından ilgilendiren bir konu.

Yatırım imkanları sınırlı olan Hindistan, Özbekistan’da odaklanmış, ilaç, tarım ve tekstil sektörlerinde 30'u aşkın ortak şirket kurarak Türkiye’nin yerini almaya hazırlanıyor.

Coğrafya Hindistan’ın Orta Asya yolunu İran’dan geçirir. TAPİ (Türkmenistan-Afganistan-Pakistan-Hindistan) doğal gaz boru hattı inşaatına başlansa bile Yeni Delhi’nin Pakistan’a tam güveni söz konusu değil. Onun için Hindistan, İran ve Afganistan, İran’ın Çabahar Limanı'nı müşterek kullanma anlaşmasını imzalayarak orada petrol terminalini kurup Orta Asya’ya doğru demir yolu inşaatına başladılar.

Bu dönemde bölgede ana güçler arasına girmeyi arzu edemeyen Hindistan geleceğe yönelik planlar kurmak, kendisine politik mevki hazırlamakla yetiniyor.

SSCB’nin dağılmasıyla İran’ın da gözü Orta Asya’ya çevrilmiş. İran deyince aklımıza hemen gelen tez, “İslam devrimini ihraç etme” olsa da Sünni bölgede bu mümkün değil. Bunun bilincinde olan mollalar dinden ziyade “ortak kültür temeline” ağırlık vererek etnik akrabası Tacikistan ile zamanında İran nüfuslu toprakların parçası olan Özbekistan ve Türkmenistan’da çabalarını yoğunlaştırmış. Duşanbe, Aşkabat ve Taşkent ile iyi ilişki kuran İran, kendisini onlara hem iç hem milletler arası kargaşalarda ara bulucu olarak kabul ettirmiş.

Bunun dışında İran, Afganistan ve Tacikistan’ı kapsayacak “Ari Birliği”ni kurmakla uğraşıyor, Mahmud Ahmedinejad’a göre üç ülkenin ekonomisi, kültürü ve sanatı “bir olmalı”. Bu da Orta Asya’ya açılan bir kapı.

Jeopolitiğe gelince enerji zengini İran’ın gözü, bölgenin petrolü veya gazında değil. Kaygısı başka. Tahran’ın “Batı cephesinde yeni bir şey yok”. Amerika yanlısı gözüyle baktığı Irak, Türkiye ve Azerbaycan (Kürdistan kurulursa o da öyle olur) gibi ülkelere kafa tutmak “zorunda olan” İran, arkasında müttefik olmasa bile tarafsız devletleri görmek ister, böylece Orta Asya’da Rusya veya Çin’in nüfuzu İran’in işine gelir. Aynı zamanda ekseriyetle Sünni ve Türki olan bölgede İran’ın çok etkili olamayacağını bilen Moskova ve Pekin, Tahran’ı değil, Ankara’yı rakip görüyor.

Pazartesi günü: Orta Asya: Nereden nereye? (3) Yeni ağabeyi istemediler!


Andrey İsaev Kimdir?

Moskova Devlet Üniversitesi Türkoloji Bölümü'nden mezun. Rusya Bilim Akademisi Şarkiyat Enstitüsü ile Kazan Devlet Üniversitesi'nde çalıştı. Toplam 17 yıl çeşitli görevlerde Türkiye’de bulundu, Çin ve Hindistan’da çalıştı. Gazetecilik, araştırmacılık ve çevirmenlik yapıyor. RS FM radyosu kurucularından ve ilk genel müdürü.“Eski Çağ Türkiye tarihi” ve “Hint-Avrupa Mitolojisi: bir inceleme denemesi” adlı kitapları var.