YAZARLAR

Sevgili mevgili hikaye, kedileri kurtaralım!

Vahşi kapitalizm ve alengirli oyunlarına ilişkin, içinde tüketim köleliği bolca geçen en dokunaklı tiradları, bu mazlumlarımız okudu.

Tek taş uman sevgilisini düşünen nice erlerimiz için, dünyamıza hızla yaklaşan göktaşı gibiydi Şubat. Nihayet geldi çattı 14'ü.

Belki de mart öncesi, kedilerimizin çilesini anlamak adına, insanlığımızı yeniden gözden geçirmemiz için fırsattı bu ay. Sayelerinde sosyal medyalarımızı şenlendirdiğimiz dostlarımızın, gırnav gırnav sosyalleşmeleri adına hangi kalıcı çözümleri sunabildik? Henüz mama ve barınak sorununu bile insan gibi çözememişken, yaklaşan mart öncesi hangi yüzle videolarını ve o pampiş fotoğraflarını paylaşacaktık? Ortada bir nankör olduğu kesin!

14 Şubat Sevgililer günü'nün aynı zamanda Dünya Öykü Günü olması, 'sevgili mevgili hikaye aslında' mesajını da biz fanilere verdi.

Niye roman değil de hikaye? Öncelikle, bizim aşkımız roman olur diyerek mübalağanın derin vadilerinde fink atanlara tedbir amaçlı oldu. Aşkın ömrünün hepi topu üç yıl olduğunun matematiğini duymayan kalmamıştı. Üç yıl! Her seneye bir bölüm olmak üzere, giriş, gelişme, sonuç.

Masal gibi de değildi. İçinde ne prenses vardı ne de prens! Dev de yoktu, devlerin aşkı da... Ama olsun, bizimki yine de masal gibiydi diyene gökten üç elma düşse, çektiği eziyet için sene başına bir elma. Aşk ülkesinin bir nevi asgari ücretiydi elma!

Sevgilisi olmayan kısmımız için saçma olduğu kadar tatlı bir telaş, kimilerimiz için damsız girilemeyen mekan, kimi yiğitlerimiz içinse hastaneye gitmem lazım ama sigortam yok hükmündeydi 14 Şubat.

Mevzu her ne  kadar sevgiyle ilgili olsa da eni sonu halledilmesi gereken bir denk bütçe meselesi vardı. Yaklaşan gün öncesi hediye hediye büyüyen sıkıntı ve 'yetersiz bakiye' diye onur kıran turnike gaddarlığı gibiydi olup da bir türlü bitmeyen.

Romantizmin sekteye uğradığı bu yerde, içinde kalp olan bir kavram olarak romantizmin sekteye uğraması doğal, olaylara arz talep çerçevesinde bakan iktisat kafasından ne beklenirdi? Bu kafadan, iki gönlün bir olarak samanlıkta elde edeceği aydınlanmayı kavramasını beklemek, fukara sofrasında anzer balı ummaktan daha salakçaydı.

Hem bu bütçe lafı fazla soğuktu. Hani hiç sevgi sözü gibi durmuyordu. Misal bir Leyla, bir Juliet öyle miydi? Aşkım, kuşum, tatlım, hayatım, kekliğim, bitanem, fıstığım, canımın içi? Hatta aşkitom, tatlışkom, didoşum ve dahi böcüğüm? Tostik bile daha romantikti bütçeden. Hem mağdur hem de mazlum bir grubumuz vardı.

Vahşi kapitalizm ve alengirli oyunlarına ilişkin, içinde tüketim köleliği bolca geçen en dokunaklı tiradları, bu mazlumlarımız okudu.

Kendimize hayrımız yok, bari kedileri kurtaralım!


Özkan Özgür Kimdir?

Gazi Üniversitesi İletişim Fakültesi Gazetecilik bölümünden mezun. 'Soğanın Cücüğü' adlı stand up gösterisi yapıyor. İletişim ve bireysel gelişim alanlarında danışmanlık yapıyor, eğitimler veriyor.