YAZARLAR

Çaylak Sokak devam ediyor

Sarkis yeni sergisiyle karşımızda. Dirimart Dolapdere'deki AYNA sergisi sanatçının bellek katmanlarının galeri mekanına özel bir izdüşümü.

Sarkis'in Dirimart Dolapdere'de açılan yeni sergisi AYNA, sanatçının bellek katmanlarının galeri mekanına özel bir izdüşümü. Günümüzün en üretken kavramsal sanatçılarından Sarkis, yakın zamanda Ariel Sanat'ta Norgunk Yayınları işbirliğiyle açılan küçük çaplı Bellek ve Sonsuz için Kitaplık (İkiz) sergisinden sonra, bu sefer de farklı dönemlerde yaptığı işlerle AYNA sergisi için ürettiği işler için Dirimart'ı mesken ediniyor.

kultigin1 Vitray, Atölye N.1, 2016, Vitray, metal, LED, (üretim: CHARLIE), 37,5 x 114, 11,5 cm

AYNA iki koldan açılıyor. Bir kolda Sarkis'in şu an kullandığı atölyenin bir taslağı yer alıyor, öbür koldaysa sanatçının annesinin yaşadığı Çaylak Sokak'taki evden bir görsel. İç içe oluşmuş bu iki yön sergiyi birbirini aynalayan iki duvara ayırıyor. Sergiden önce Sarkis'le röportaj yapma fırsatı bulduk. Sanatçı galeri duvarlarıyla kurduğu ilişkisi şu sözlerle özetledi: "İki duvar birbirini itti ve ayna gibi oldu. Serginin de ismini de bu nedenle değiştirdik. Ayna çok fiziki bir olay da olabilir, dünyanın bir aynası da olabilir, başka şeyleri de yansıtabilir."

Sergide ilk dikkati çeken Sarkis'in Venedik Bienali Türkiye Pavyonunda yer alan Respiro'daki işlerini hatırlatan gökkuşakları. Respiro'daki gökkuşakları altın renkli ferforje materyallerle tekrarlanıyor ve birdenbire hazineye dönüşüyor. Respiro'yla kurulan bu bağ Sarkis sergilerinin devamlılığına vurgu yapıyor. Ayrıca hava fişeklerini andıran neon çalışmayla, bir diğer neon iş "San Romano Mızrakları" da karşılıklı konumlandırılıyor. "San Romano Mızrakları" Paolo Ucello'nun 1450'lerde yaptığı "San Romano Savaşı" tablosuna getirilmiş bir Sarkis yorumu. Ayrıca bu işin künyesi olarak iliştirilmiş "San Romano Savaşı" tablosuna bakan insanlar fotoğrafı da sergi okumaya ve görmeye dair bir önerme. Galeri kapısının tam karşısındaki duvara iliştirilmiş diğer neon işle de serginin tarihle ve estetikle kurduğu bağ ışıklandırılmış oluyor.

kultigin4 Fotoğraf: Işık Kaya

Sergide ayrıca Kintsugi tekniğiyle yapılan çalışmalar da var. Kintsugi, Japon seramik sanatında kırılan ya da çatlayan bir nesneyi daha anlamlı ve değerli hale getirmek için hasarlarını göstererek altın çerçeveyle onarma sanatı. Sarkis de belleğindeki, atölyesindeki ya da ona ilham veren görselleri bu teknikle bozup yeniden anlamlandırıyor. Sarkis'in 80'lerde üretip çok fazla göstermediği rujla yaptığı gemi resmiyle, serginin ortasında yer alan rujla boyanmış Bismark gemisi işlerin oluşum süreçlerine ve birbirleriyle ilişkisine dair okumalar sunuyor.

Serginin ana bölümünün yanında Sarkis'in atölyesinin duvarı kaplayan bir fotoğrafının olduğu bir kütüphane de yer alıyor. Alman sanat tarihçisi Uwe Fleckner'in derlediği Sarkis hakkında yazılan metinlerin yer aldığı Bellek ve Sonsuz kitabı ve ilk defa Türkçe olarak basılan yine Fleckner'in derlediği Mnemosyne’in Hazine Sandıkları kitapları burada gül kokuları eşliğinde okunmak üzere bekliyor.

Wolfrang Becker "Bellek ve Sonsuz" kitabındaki makalesinde Sarkis'in Pompidou'daki sergisine dair, "Bu sergi, bulunulan mekanı yansıtıyor. Sergi ancak ve ancak burada gerçekleştirilebilir," diye yazıyor. Aslında Sarkis'in bütün sergilerine dair bir önerme bu. Çünkü, "Onun sanatçılık geçmişi yapıtlar değil, sergiler tarafından belirleniyor." Bu sergiye bakarsak da mekanın ortasına yerleştirilen, galerinin 1/10 ölçeğindeki ayna sergiyi tekrar kadraja almamıza olanak sağlıyor.

Christian Bernard da aynı kitaptaki "Bir Sarkis Sözlükçesi"nde "Esas olarak yerleştirme sanatı, diğer bir deyişle sergi ve sergileme sanatı icra ederken, çalışmasının bir diğer paradoksunu atölyesinin stratejik önemi oluşturur. Kapanma yeri, yenilenme ve odaklanma yeri olan atölye, yapıtın paradigmatik mekanıdır." Peki, nerede bu atölye? Basın toplantısında Sarkis, Paris'teki atölyesinden bahseden bir gazetecinin sözünü " Orası Paris değil," diyerek kesiyor. Ona göre atölyesi bir "no man's land." Ve devam ediyor, "Biliyorum nereye geleceğini. Ben Parisli değilim. Orası hiçbir yere bağlı değil, dünyaya bağlı. Dünyanın her tarafına gönderme yapan bir yer orası." Sarkis, AYNA'da ne galeri mekanını atölyeye dönüştürüyor, ne de atölyeyi mekana taşıyor. Galeriyle atölye arasında farklı formlar ve frekanslar aracılığıyla bir bağ kuruyor.

kultigin2 Fotoğraf: Işık Kaya

Sarkis'in işlerini Türkiyeli izleyici olarak çok fazla galerilerde görmeyiz. Sarkis daha çok müze, bienal, kurum işlevi gören yerlerde sergi açar. Bunu kendisi de onaylıyor, "Beni nedense galeri sanatçısı değil, müze sanatçısı olarak görürler." Bu nedenle neden bir galeri, sorumu, "Ama ben her yerin sanatçısı olmak isterim. Tiyatro salonunda da, konser salonunda da, dışarıda da iş yapabilirim," diyerek cevaplıyor. Sergi mekanlarıyla olan ilişkisini de tarihsel bir noktadan anlatıyor:

"1960'larda biz iş yapmaya başladığımızda müzeler kapalı kutulardı. Galeriler adapte oldular ilk başta, müzeler sonradan bize açıldı. İlk açılma Szzemann'ın "Tutumlar Biçime Dönüşünce" sergisinde oldu. Hiç atölyesi olmayan, atölye fikri olmayan sanatçıların toplandığı bir sergi oldu. Biz işlerimiz evden çıkarılıp böyle bir alanda nasıl yerleştirebiliriz diye soruyorduk. Böylece bu konu üzerine düşünen sanatçılar kuşağı oluştu. Müze nedir, nasıl çalışır, müze yaşayan bir üretim mekanına nasıl dönüşür diye sorduk. İstanbul Modern'deki sergimde de müzede nasıl sergi doğurulurun sergisiydi."

Ve röportajın sonunda en başa dönüyoruz, Çaylak Sokak'a. Çaylak Sokak Sarkis'in doğduğu ve büyüdüğü galeri mekanına 10 dakika uzaklıktaki yer. Çaylak Sokak aynı zamanda 1986 yılında yakın zamanda kapılarını kapatan Maçka Sanat'ta açtığı Türkiye'ye dönüş sergisinin de ismi. Sarkis Paris'e taşındıktan sonra Türkiye'de sergi açmamasını "Bir ara kızdım, burada sergi yapmak istemedim." diye anlatıyor. Benim de son sorum Çaylak Sokak'tan bu yana neler değişti, oluyor.

"Çaylak Sokak devam ediyor. İlk kontakt kurduğum sergi o oldu. Eğer onu yapmasaydım bunlar doğmazdı. Uzaktan hiçbir şey olmaz. Hep, ben dışarıdan hangi tekniği, hangi dili getireceğim diye beklendi. Ama ben tersinden baktım, buradan ne öğrenebilirim diye. 86'dan bugüne Türkiye'de yaptığım tüm işlere dair bir kitap çok güzel olur."

Sarkis "Hatıranın donmuş bir tarafı vardır, belleğinse yaratıcı bir tarafı vardır," diyor. Uwe Fleckner de Bellek ve Sonsuz kitabındaki giriş yazısında Sarkis'in Alman kültür tarihçisi Aby Warburg'la olan etkileşimini belirtip şunu ekler: "Warburg'a göre tarihçinin rolü -buna sanatçının rolünü de dahil etmeliyiz-, tutku ve duyguyla yüklü geçmişin bellek dalgalarını algılamakla görevli bir sismograf gibi çalışmaktır." Dirimart Dolapdere'deki Ayna sergisi Sarkis'in doğumundan İkinci Dünya Savaşı'na, San Romano Savaşı'ndan günümüze kadar birçok farklı tarih ve bellek katmanının sarsıntılarının bir raporu.