YAZARLAR

Cânım Halep ve yakarak özgürleştirmek

Şimdi de epey insan buna “kaçınılmaz temizlik”, hatta “hakedilen temizlik” filan diyor. Alenen kaçan ve kaçarken parçalanan ölmüş insanları “canlı kalkan” diye suçluyor. Benim de “koskoca” Rusya'nın o sivilleri öldürmeden Halep’i alamayacağına inanmamı bekliyor.

İlk çocuğumuzu Halep’te yaptık. Bundan sadece 7 sene önceydi. Hotel Faysal’da kalıyorduk. Türk mahallesindeydi. Küçük, pek öyle “balaylarına layık” şirinlikte, şiirsel olmasa da hayatın içinde, sıcak bir oteldi. İyi insanlar vardı. Zaten Halep’te hep iyilik gördük.

Civar yerleşimleriyle beraber o vakitler 4 milyonu aşkın Halep, meşgul bir şehirdi. Herkes koştururdu. Sokaklarında kalabalıktan, dayanamayıp habire aşlama (meyankökü şerbeti) yahut başka seyyar içecekler içmekten ve muhabbete takılmaktan hızlı yürümek mümkün değildi. Akşamları rakı ve eşsiz mezeler yine kaçınılmazdı. Ne iyi günler geçirmiş, ne arkadaşlar edinmiştim, şimdi müthiş bir hüzünle hatırlıyorum.

Halep. Kesintisiz yerleşim yeri olan dünyanın en eski şehirlerinden. Tarihi MÖ 5-6 binlere dayanıyor. Paris’ten çok önce yemek başkenti olan Halep’e matbaa da İstanbul’dan önce gelmiş.

Bu kadar Türkmen’in yaşadığı Halep’te Türkiye Türkçesini en güzel kim konuşur(du) dersiniz? Tabii ki Ermeniler. Hepsi Türkiyeli. Pek çok felaketin başlangıcı 1915’ten sonra gelmiş. Bir akşam Halep’te rakı sofrasında tanıştığım hediyelik eşya dükkanı olan Malatyalı Ermeni arkadaşım demişti: “Sizinkiler bayılıyor Türkiye’ye mozaik demeye. Yalan. Türkiye Türklerindir. Mozaik burası. Bak, şu benim dükkan. Burasının (oturduğumuz meyhanenin) sahibi Kürt. Yan dükkan Arap. Herkes kendi dilini konuşur, yazar, barış içinde yaşar.”

Demin o mozaiğin insansız hava aracından videosunu seyrettim. Seyretmesi bile eziyet vericiydi.

Halep’te şu anda katliam var.

Ve maalesef benim çevremde epey insan sevinç içinde seyrediyor bunu.

Kimi bunun Tayyip Erdoğan’ın sonu olduğunu düşünerek seviniyor. Kimi, daha insani duygularla… “Bu iş öyle yahut böyle nihayet bitecek galiba” diye.

İnsani dediğime bakmayın. Bu durum “insani sebeplerle” ABD’nin Hiroşima ve Nagazaki’ye attığı atom bombalarına sevinenlere benziyor. Neymiş, o bombalar sayesinde İkinci Dünya Savaşı bitmiş. O bombalar atılmasaymış çok daha fazla insan ölebilirmiş.

“İlkokulda spesifik davranış testlerine göre seçilen çocukları öldürüp gelecekteki suçlarda ciddi düzelmeler yapabiliriz” diyenler de duydum.

Şimdi de epey insan buna “kaçınılmaz temizlik”, hatta “hakedilen temizlik” filan diyor. Alenen kaçan ve kaçarken parçalanan ölmüş insanları “canlı kalkan” diye suçluyor. Benim de “koskoca” Rusya'nın o sivilleri öldürmeden Halep’i alamayacağına inanmamı bekliyor.

Putin, Esad filan sivil hayatları hakkında hassasiyetleriyle meşhur insanlarmış gibi.

Bu iş bitecek mi bilmiyorum. Ama Halep yanıyor, Halep kanıyor. Kaçan siviller, ihtiyarlar, çocuklar küçük parçalara ayrılıyor ve pek az insan bundan bahsediyor, bunu biliyorum. Herkes bir Halep düştü-kalktı sevdasında. Pornografik bir çeşit maç takip eder gibi.

Burada, Gazete Duvar’da yazılarını aksatmadan takip ettiğim Musa Özuğurlu dahi Halep’te Esad’ın gelişinden dolayı sevinç içindeki insanların videolarından bahsediyor.

Ben de baktım taze Halep videolarına. Katliam vardı benim gördüklerimde. Sokağa saçılmış kaçan çocukların cenazeleri vardı. O cenazeler oradayken sevinen insanlar bir Ortadoğu gerçeği sanırım. Ama o cenazeleri değil de sevinen insanları görmek ve oradaki Putin-Esad katliamını “Halep’i teröristlerden geri alan Suriye halkı” olarak okumak da bir çeşit Ortadoğu gerçeği olabilir mi?

Ortadoğu’da kanın durması için elden gelen her şeyin yapılması gerektiği ortada. Ortadoğu’da kanın durması için Esad’ın ilerlemesine sevinmeye de itirazım yok.

İtirazım ortalığa saçılan sahici et parçaları varken olay bilgisayar oyununda geçiyormuş gibi davranılmasına.

ÖSO’nun hiçbir unsuru beni ilgilendirmiyor. Ben Halep’i seviyorum. Haleplileri seviyorum. “Ama onlar cihatçı terörö” ve “Ama onlar canlı kalkan” diyenler için Halep’te katledilen ve fotoğrafını sayfada gördüğünüz Anas’ın fotoğrafını ve Şenay Özden’in arkadaşı Anas hakkında yazdıkları ile bitiriyorum:

“Bu arkadaşımızın adı Anas. Anas, Halep'te yaşıyordu. Tek istediği Halepli çocukların birazcık da olsa yüzünü güldürebilmekti gönüllü palyaçoluk yaparak. Anas bugün Esad-Putin bombalarıyla öldürüldü. İşte Esad-Putin ikilisinin savaştığı 'cihatçı teröristlerden' Anas.”

anas11


Metin Solmaz Kimdir?

1969′da doğdu, Ankara’da büyüdü. İstanbul, Fethiye, Lapta, Lefkoşa ve Bodrum’da yaşadı. 1990 yılından bu yana yazılı basında ve muhtelif internet sitelerine yazıyor. siberalem.com, idefix.com, Overteam ltd ve Ağaçkakan Yayınları kurucularındandır. Kitapları: Kenardaki Milyonerler (1992, Korsan), Rock Sözlüğü (1994, Pan) Türkiye’de Pop Müzik (1996, Pan), Türkiye’ye Ait 100 Büyük Yanılgı (2015, Ağaçkakan), Erken Adam Hikayeleri (2016, Pan), 100 Ne Olacak Bu Memleketin Hali (Hazırlayan, 2016, Ağaçkakan) Facebook: MetSolmaz | Twitter: @metinsolmaz