YAZARLAR

Eskiyen bilgisayarınızı adam etme taktikleri

Zaten bütün bu muamelelerden anlamıyorsa, bu sizinki yola gelmeyecek ve sizin sinir katsayınızı yükseltmeye, dosyalarınızı yiyip bitirmeye ve ömrünüzden ömür tüketmeye devam edecektir. Kırın! En azından içinizin yağı erisin.

gulfem-abla-ic

Merhaba değerli okurlar, bu hafta sizinle hayati tüyolar paylaşacağım. İşte buyurun:

Eskiyen bilgisayarınızı adam etme taktikleri:

1-Ona biraz zaman tanıyın.

İçi geçmiş uyuyakalıyorsa, bırakın uyusun. Bazen bilgisayarlar da yaşı geçkin bir nene gibi uykuya ihtiyaç duyarlar. Yaptığınız çok önemli bir işin ortasında, en az on beş yirmi tane sekme birden açıkken ve siz yarın sabahki sunum için hazırladığınız bir power point dosyasının sonuna gelmişken ya da aylardır fasikül fasikül yazdığınız, dmden yürüdüğünüz bir manita ile twitter üzerinden tam bir buluşma ayarlıyorken bilgisayarınızın ekranı aniden kararıp, hop birden içi geçip kendini kapatabilir. Bu biraz yalnız kalmak istiyorum, biraz zamana ihtiyacım var demektir. Nazlı bir sevdicek gibi ona anlayış gösterin, bırakın uyusun. Yarın gene bütün gücünü toplayacak ve size hizmet vermek için tüm sistemlerini devreye sokacaktır.

2-Ona format atın ya da ankesörlü telefon muamelesi yapın.

Bazen de sevgili bilgisayarlarımız, canlarımız, ciğerlerimiz uyuduklarının ertesi günü de düğmesine basınca kalkmak bilmezler. O vakit de ona uyuyan güzel muamelesi yapmalı mıyız? Hımm. Açıkçası bir yere kadar. Nasıl ki kimi zaman biz de sevdiğimiz insanın doğru düğmesine basıp basmadığımızdan emin olmayız, aynı şeyi tekrar tekrar söylemek durumunda kalırız, işte eski bilgisayar da uzun süreli bir ilişkideki yar gibidir. Düğmesine tekrar tekrar basmanız, bazı şeyleri defalarca söylemeniz gerekir. Bazı bilgisayar üç defa üst üste deneyince açılır. Bazısı bir restart olmak, yeniden başlamak ister. Kiminde ilişkiye ara vermeniz gerekebilir, stand by modu budur. O ara başka bilgisayarlarda işinizi görebilirsiniz. Çünkü o zaman iki tarafın da birbirine bir şey demeye hakkı yoktur. Bazen de sizi bile bile çıldırtır. Dedikleriniz adeta inadına yapmaz. Hep kendi kafasına göre çalıp söyler. İstediği dosyayı açar, istediğini kapar, çer çöpü diskine doldurur, öyle tırt programlar indirmiştir ki size sormadan, C dosyanı fıkır fıkır kaynıyordur, ruhunuz bile duymaz. O zaman o format istiyordur. Yani bir başka deyişle: Ona istediğini verin! Ona o formatı atmanız ya da siz nasıl yapılacağını bilmiyorsanız başka birine attırmanız gerekir. Bu bilgisayar aleminde kurşun döktürmek gibi bir şeydir. Windowsunun elemini derdini tasasını kökünden alır. Genelde işe yarar. Fakat en sonunda gene de nazlanıyor hala kendini size açmıyorsa, kartı martı bir şeyleri oynamıştır. Ona ankesörlü telefon muamelesi yapın. İtin kakın. Orasına burasına vurun, o ondan anlar o! Hınzır şey!

3-Güzel sözler söyleyin.

Bilgisayarınız güzel sözler duymaktan hoşlanır. Özellikle ona verdiğiniz bir görevi yerine getiremediğinde ona bir ergen utangaçlığı gelir ki yürekleri dağlar. Garibim, açık açık da söyler. “Söylemekten utanıyorum ama bir önceki sayfayı geri getiremedim.” Ay cicim, bir de sorar hata raporu gönderecek misin? diye. Yani bu beni ele verecek misin, ilgili yerlere şikayet edecek misin? demektir. Karşılıklı bir güven denemesi gibi bir şeydir. O raporu gönderseniz de zaten evinize bakım onarım ekibi gelmeyeceği için en azından bilgisayarınızın gururunu incitmeyin. “Yok bir şey kınalı kuzu. Yok annem yok.” deyin. Eh, belki böyle kendine güveni gelince daha güzel randımanlı çalışır.

4-Ona patronun kim olduğunu gösterin.

Burada patronun kim olduğunun pek bir önemi yok. Herhangi bir patron gösterin. Bill Gates, Zuckerberg, Ashton Kutcher, iş yerinizdeki patronun resmi. El elden üstündür der gibi. Böyle resmi onun ekranın önünde tutun. Bunun tam olarak ne işe yaracağını ben de bilmiyorum ama çok sık duyduğum bir taktik. Her şeyde işe yarıyor diyorlar, belki burada da uygulanabilir dedim. Ne bileyim, deneyin.

5-Küçük sürprizlerle onu şaşırtın.

Onu tamirciye götürmek, gerçekten küçük tatlı bir sürpriz olabilir. Eski bilgisayarlar, öyle kömüş gibi yatmaya, kafasına göre bir çalışıp bir çalışmamaya, içinde virüslerle kımıl kımıl olduğu yerde kaynamaya öyle alışmışlardır ki bir gün bunun olacağını akıllarına bile getirmezler. Onu tamirci kaynayan büyük bir hana götürün. Eğer, çekiniyor, hırlıyorsa, (yaşı geçkin bilgisayarlar hem cehennem gibi ısınır hem de ısındıktan sonra altına vantilatör üstüne pervane taksanız yanında da yelpazeleyip dursanız bile azgın kurt gibi hırlarlar) ona “Adda”ya gideceğinizi söyleyin, orasının burasının kurcalanacağını anlamasın. He he he Şeytanın aklına gelmez.

6-Kırın.

Zaten bütün bu muamelelerden anlamıyorsa, bu sizinki yola gelmeyecek ve sizin sinir katsayınızı yükseltmeye, dosyalarınızı yiyip bitirmeye ve ömrünüzden ömür tüketmeye devam edecektir. Kırın! En azından içinizin yağı erisin.


Meltem Parlak Kimdir?

Psikoloji alanında İstanbul Üniversitesi’nde lisans, New York Üniversitesi’nde yüksek lisans yaptı. Şahika Tekand Stüdyo Oyuncuları ve Terry Schreiber Studio’da oyunculuk eğitimi aldı. 2004’te Bird-On-A-Cliff Theatre Company’s Woodstock Shakespeare Festival’de Romeo ve Juliet’te Juliet’i canlandırdı. Barda, Muhalif Başkan filmlerinde, Hatırla Sevgili ve Zoraki Başkan içinde olmak üzere çeşitli televizyon dizilerinde yer aldı. 2011’de Şaşaalı Şehir, 2013’te Gülfim Abla, 2014’te Gülfim Abla Yüzük Bekliyor, 2015’te Sen Dünkü Sen Olacak mısın? romanları yayınlandı. Senaryosunu yazdığı, yönettiği ve kadın başrol karakterini canlandırdığı ilk sinema filmi Koltuk yurtiçinde ve yurtdışında çeşitli festivallerde gösterildi. Zaytung.com internet sitesinde editörlük ve haber spikerliği yapmıştır. MXC yarışma programı için mizahi metinler hazırlayıp seslendirmiş ve Bihaber programında yazarlık ve sunuculuk yapmıştır. 2015’ten beri Açık Mikrofon aktivitelerinde, Hatunlar Stand Up – Çok da Fifi ekibi ile stand-up yapmaktadır ve Evlenecek miyiz?adında tek kişilik bir gösterisi bulunmaktadır.