YAZARLAR

Basketbol da 'Hidayet'e erdi!

Son dönemde iki sporla aramdaki gönül bağına bakınca basketbolunki yükselişteydi. Her yükselişin bir sonu vardır da, bu seferki çok âni oldu. Türkiye Basketbol Federasyonu Başkanı Harun Erdenay daha seçime gerçekleşmeden yaptığı basın bildirisinde yeni başkanı açıkladı.

Taraftarların tribünleri bir direniş ve sesini duyurma alanı olarak yaygın biçimde kullanmaya başladığı son 3 yıldan bu yana sporu yönetenlerden en çok sporla siyasetin karıştırılmaması yönünde telkinler duyduk. Halbuki Antik Roma'dan bu yana spor siyasete en çok alet olan şeydir. Ve sporu siyasete alet edenler de yönetenlerdir. Antik Roma dönemini aktaran Spartaküs dizisini izlemişseniz halkın en ufak bir huzursuzluğunda devlet yönetimi onlara 'spor' sunar arenalarda. Gladyatörlerin birbirlerini öldürmelerinin spor olarak görülmesi ve bunun bugünkü durumla paralelliği başka bir yazı konusu olarak kenarda dursun, imparatorların halka sunduğu spor etkinlikleri sırasında protokol tribününde devlet yönetimine dair en önemli konuları konuştuğunu şuraya iliştireyim.

Geçen haftaki yazımda, Osmanlıspor, Konyaspor ve Başakşehir ile ilgili bağ sorunu yaşadığımı aktarmıştım. Tabii ki bu takımlar sadece seçilmiş kurbanların bazıları. Çaykur Rize, Kasımpaşa gibi takımlar da uzun zamandır bağ kurmakta zorlandığım takımlardan. Hatta bir ara hem semt takımı olma özelliğinden hem de en çok gidip geldiğim semt olmasından ötürü Kasımpaşaspor kombinesi almayı düşünmüştüm. Ancak detaylı düşününce bir soğuma geldi bana, geri adım attım. Recep Tayyip Erdoğan Stadı'nda da başka türlü bağrılacağından değil ama maç öncesi 3'lü çekip "Recep Tayyip Erdoğan" diye bağıracak değildim. Bunun gerçekleştiği ortamda durmanın düşüncesi bile irite etmişti beni.

Belki biraz basketboldan keyiflenebilirim diye düşünerek bu oyunu takip etmeye başladım. Az biraz basket topuyla haşır neşir de olmuştum. A Milli Takımın Avrupa Şampiyonası ve Dünya Şampiyonası'ndaki başarılar zaten ayrı bir tutkuyla takip ettirmekteydi. Kazanılan maçların sonunda yaşanan coşkulu röportajlardaki "maddi, manevi" dilenciliği can sıkıyordu sadece. Kulüp bazında da Anadolu Efes'i eski zamanlardan bu yana, Petar Naumoski'li, Murat Evliyaoğlu'lu, Volkan Aydın'lı günlerden takip ediyordum. Zaten Efes'i sevmemek olur mu? Sonrasında Fenerbahçe'nin Tanjevic'le başlayıp Obradovic'le devam eden istikrarlı yükselişi ayrı bir heyecanla bağlamıştı beni bu spora. Bir ara 'Ülker'le birleşmesi yine bende bir alerji yaratmıştı da kısa sürdü. Ama Berlin'de CSKA Moskova'yla oynanan final mücadelesi ne maçtı! Ekpe Udoh'un ribaund'u alamayışı, Jan Vesely'nin serbest atışlardaki talihsizliği olmasa tarih yeniden yazılıyordu!

Son dönemde iki sporla aramdaki gönül bağına bakınca basketbolunki yükselişteydi. Her yükselişin bir sonu vardır da, bu seferki çok âni oldu. Türkiye Basketbol Federasyonu Başkanı Harun Erdenay daha seçime gerçekleşmeden yaptığı basın bildirisinde yeni başkanı açıkladı. Erdenay, seçimlerde aday olmayacağını ve seçime tek başına aday olarak girecek Hidayet Türkoğlu'na yeni başkanlık döneminde başarılar diliyordu. Bilgin Gökberk çok güzel bir kelime üreterek özetlemişti bu açıklamayı: "Türkiye Basketbol Federasyonu seçime değil, SEÇİNe gidiyor"

Türkiye'deki spor federasyonları seçimleri sürecinde bu bir ilk olmayabilir. Ama basketbolda lig bazında Avrupa'nın en iyisi olan Türkiye'de böylesine 'demokratik' olmayan bir yöntemle Hidayet Türkoğlu'nun başkan olması bende yine bir alerji başlattı. Henüz çok kısa bir süre önce Cumhurbaşkanı'nın spor danışmanı olmuştu Türkoğlu. Aynı hızda Basketbol Federasyonu Başkanlığı'na atandı. Doping yapmış ve bundan ceza almış olması bile başkan oluş sürecinin çok gerisinde kalıyor benim için. Ülkede uzun zamandır sporcunun zekisini bulmak mümkün değildi, ahlaklısı ise nadir çıkıyordu zaten. Çeviklikleri ise tartışılır.

Ağustos ayından bu yana spor gündemini özellikle de futbolunkini Fethullah Gülen'in devlete sızdığı gibi futbola da sızdığı konusu meşgul etmişti. Ülke spor ve siyasetinin en güzel 'algı operasyonu'ydu. Zira futboldaki kulüp, başkan, siyaset, sponsor ilişkilerine bakarsak, (Bknz. geçen haftaki köşe yazım) kimin futbolu ele geçirdiği apaçık ortada. Şimdi de buna Basketbol Federasyonu'na kendi adamını atayarak gerçekleştirdiler. Dilerim ki voleybolun da başına aynı şey gelmez. Zira tutunacak tek dalım o kaldı.


Volkan Ağır Kimdir?

1987 İstanbul doğumlu. 2006 yılından bu yana blog yazıyor. 2008 yılında Cumhuriyet gazetesi Spor Servisi'nde muhabirliğe başladı. O günden bu yana yoğunlukla spor muhabirliği yapıyor. Serbest muhabir olarak 2014 yılında Dünya Kupası'nı Brezilya'da, 2015 yılında Copa America'yı Şili'de takip etti. 2011 yılından bu yana Açık Radyo'da her pazartesi günü 19.30'da Efektifpas isimli spor programını sunuyor. Gazete Duvar'da haftalık, zaman zaman da çeşitli yayınlara özel konularda haberler hazırlıyor. Zaman zaman da kendisine dokunan sosyal ve toplumsal olaylar hakkında da yazıları ve haberleri çeşitli medyalarda yayınlanıyor. 2016 Ekim ayından bu yana Almanya'da Köln'de yaşıyor.