Sinyalciler: Lümpen komedinin son noktası

Bu haftanın yeni filmlerinden Sinyalciler bir komedi filminin gerektirdiği birçok şeyi izleyiciye sunmuyor. Ortaya ise kaba ve lümpen bir film çıkıyor...

Google Haberlere Abone ol

DUVAR - Bu hafta sinemalarda gösterime giren Sinyalciler, başarılı bir komedi filmi yapmanın ne kadar zor olduğunu bize, bir kez daha hatırlatıyor. Filmi yaratanlar, küfürlü konuşmaların komik olduğunu, avam esprilerin ince bir mizah taşıdığını ve senaryo gibi bir detayın(!) pek gerekli olmadığını düşünmüşler. Karşımızda olan, ne yazık ki son zamanlarda sık sık rastladığımız, Recep İvedik’in (ki bu film Sinyalciler’le karşılaştırılınca bir başyapıt sayılabilir) izinden gidip ilgi çekmeye çalışan ancak her açıdan en alt seviyelerde dolaşan ucuz, kaba ve anlamsız bir komedi filmi denemesi…

Biri küçük bir rakı evi sahibi, diğeri herkese borçlu olan bir işsiz (kendisini su mühendisi olarak tanıtıyor), üçüncüsü ise mali müşavir olan üç arkadaşın eğlenmek için gittikleri bir pavyonda, tesadüfen, yanı başlarında oturan bir adam, kalp krizi geçirerek ölür. Polisler olayın gerçeğini öğrenseler de, ölen adamın akrabası olan mafya babası Hayati, bu olaydan üç arkadaşı sorumlu tutar. Onlardan kan parası olarak bir milyon lira isteyen mafya babası karşısında üç arkadaş ne yapacaklarını bilemezler. Son çare olarak, bir sergideki çok değerli bir Caravaggio(!) tablosunu çalmaya karar veririler. Ancak bu tablonun peşinde başka kişiler de vardır…

FİLMİN DÜZEYİ BAŞTAN KENDİNİ BELLİ EDİYOR

Sinyalciler daha ilk sahnesinde bir durum komedisi yaratmayı çalıştığını ve bunu renkli karakterler eşliğinde sunma niyetinde olduğunu belli ediyor. Yalnız daha ilk dakikalarda duyduğumuz tonla küfür ve çocukça bile olmayan bir saklanma sahnesi, bu izlenen yolun ne kadar yavan ve çiğ olduğunu gösteriyor. Bu giriş sahnesi itici olduğu kadar, filmin güldürme çabasının boyutlarını ortaya koyuyor. Karakterler abartılı oyunlarla ve dakikalar öncesinden beklenebilecek olaylarla zor durumlara düşüyorlar. Pavyondaki sözüm ona komik sahneler ( ki bunlar gerçekten müsamere düzeyinde) sonrasında, yanlış yere tutuklanıyorlar. Bundan sonra yönetmen, karakterlerinin komikliğini göstermek içim başına gelen belaları sunmaya başlıyor. Dayak yemeleri, dolandırılmaları, borçlanmaları, kısaca her şeyi yüzlerine gözlerine bulaştırmaları, o kadar düzeysiz, o kadar basit sahnelerle anlatılıyor ki, bunlar gülümsetmek şöyle bir yana dursun açıkça can sıkan sekanslar. Beklenen konuşmalar küfürle doldurulmuş bir şekilde söyleniyor, bel altı deyimler ortalıkta uçuşuyor, sahnelerdeki espriler yerlerde sürünüyor. Onları mizahi bulan yönetmen, bir de üstelik, altlarını çizmek için ani kamera hareketleri ve ses efektleri kullanıyor.

HEM KOMİK DEĞİL HEM DE TEHLİKELİ

Bir de tabii filmin komedi olarak çok yavan olması bir tarafa, bazı sahnelerdeki güldürmek için kullanılan araçlar ve insanlar gerçek hayatta asla görmek istemediğimiz, tehlikeli, acı veren, hatta ölümcül şeyler veya kişiler. Mesela üç arkadaşın yanlışlıkla tutuklandıktan sonra, polisler tarafından, copla ağır bir sıra dayağı yemesi sanki komik bir sekans gibi gösteriliyor. Aynı şekilde filmin başkarakterlerden birinin sahte rakı servis etmesi ve bu rakıları içenlerin davranışları çok eğlenceli şeylermiş gibi sunuluyor. Zaten hiçbir şekilde filmini elinde tutamayan yönetmen, belki de farkında olmadan, babasının silahını bulmuş bir çocuk gibi, karakterlerini çok yanlış örnek olabilecek pozisyonlara düşürüyor veya sokuyor. Yani kısaca film başarısız bir komedi sınıfından sorumsuz bir film sınıfına atlıyor.

SENARYO ÖNEMSİZ BİR AYRINTI MI?

Filmin en ciddi eksiklerinden biri de doğru düzgün bir senaryoya sahip olmaması… Arka arkaya konulmuş skeçler gibi ilerleyen film, gittikçe yorulmaya başlıyor. Zaten baştan kötü olan sekanslar tekrar ediyor, oyuncular performans olarak iyice dibe vuruyorlar, bir de işin içine ırkçı sayabilecek sekanslar (bütün Araplar aptal zaten!) girince film iyice çekilmez bir çile haline geliyor.

Bazı komedi filmleri çok sağlam ve çok iyi örülmüş senaryolara sahip olmamalarına rağmen, başrol oyuncularının yüksek performansları ve kişisel çabalarıyla, kendi değerlerini ortalama hatta ortalama üstünde bir düzeye çıkarırlar. Burada böyle bir durum da, kesinlikle söz konusu değil! Gerek başrollerde zorlama ve aşırı ötesi mimiklerle dolaşan oyuncular, gerekse Tamer Karadağlı ve Cemal Hünal gibi ‘tükenmiş’ oyuncular, son derece düşük, itici ve filmin dip düzeyine uygu performanslar gösteriyorlar.

Sinyalciler, sonuna kadar izlemek için biraz sabır hatta özveri gerektiren, kaba, çok yavan, lümpen bir komedi denemesi. Bizce ne kadar çabuk unutursak o kadar iyi olur!

Yönetmen: Ahmet Kapucu

Oyuncular: Ayhan Taş, Burak Satıbol, Mahmut Tuncer, Tamer Karadağlı, Cemal Hünal, Erdağ Yenel, Chloe Ortaç, Serkan Kuru…

Ülke: Türkiye