Bir Wonder Woman’ın savaşa katılması eksikti…

Marvel'den sonra, sinemaya en fazla süper kahraman hediye eden Detective Comics, Batman ve Superman'den sonra yeni bir kahramanını karşımıza getiriyor. Ancak Marvel ne kadar karakterlerinin insani boyutunu geliştirmeye çalışıp, filmlerini basit bir aksiyon filminin dışına çıkarmaya çalışıyorsa, Detective Comics de bir süredir, göz boyayan ama hiçbir derinlik taşımayan yapımlar sunmaya devam ediyor. Sinemalarımıza bu hafta uğrayan Wonder Woman bu serinin en son örneği ve kötü gidişatın son halkası.

Google Haberlere Abone ol

Kerem Bumin[email protected]

Yüzyıllardır dünyadan kopuk bir şekilde kendilerine ait bir ‘cennet adasında’ yaşayan Amazonlar, savaş konusunda güçlü olmalarına rağmen dünya barışından yana olan ve zorunda kalmadıkça şiddet uygulamayan bir halktır. Amazonların kraliçesinin kızı Diana ( yani diğer adıyla Wonder Woman) adanın diğer üyeleri gibi savaşmayı öğrenmek konusunda meraklıdır ve sahip olduğu bazı süper güçlerin farkında değildir. Annesinin karşı olmasına rağmen gizli bir şekilde eğitimine devam eder ve bu adayla sınırlı kalan dünyası, gözleri önünde bir savaş uçağının denize çakılmasıyla bir anda değişir. Uçağın Amerikalı pilotunu (Chris Pine) kurtaran Diana ( Gail Gadot), amazonlarla birlikte dünyada bir dünya savaşının ( birinci dünya savaşı) yıllar önce başladığını ve Almanların savaşın seyrini değiştirecek ölümcül bir gaz keşfetmek üzere olduklarını öğrenir. Diana ve Amerikalı pilot bunu engellemek için dış dünyaya, daha doğrusu savaşın tam ortasına gitmeye karar verirler.

BAŞKARAKTERLER AYRI BİR YERDE, FİLM AYRI BİR YERDE

DC Comics okurlarının ve Batman vs Superman filminde şöyle bir göründüğü için sinemaseverlerin de aşina olduğu Wonder Woman’ın bu ilk solo filmi görsel açıdan etkilemek isterken yoran, yanında barışçı mesajlar vermek isterken savaş militanı haline dönüşen bir film. Filmin nerdeyse ilk yarısının tamamı Amazonların bakir bir doğa ortamına sahip Cennet adalarını tanıma ve onların savaş eğitimini görmekle geçiyor. Sanki, bir kadın savaşçı: Zeyna filminden çıkmış bu görüntülerden sonra filmimizin kahramanı, pilot arkadaşıyla Londra’ya gidiyor ve film, bir dönem-aksiyon-fantastik filmi karışımına dönüşüyor. Bu türdeki filmler dünyadaki, başta savaş olmak üzere, önemli olayları filmin kahramanının psikolojisini ve dünyaya bakışını göstermek için kullanırken, Wonder Woman, başkarakterini bu olayların tamamen dışında bırakıyor. Bütün bu olaylara tamamen yabancı olan masum bir kız ve aşırı doğrucu bir tavır takınan bir kadın edasıyla dolaşan Diana başka bir filmde oynuyor izlenimi veriyor. Başka bir deyişle, verilmek istenen Diana’nın savaşın kötülüklerine yabancı olma hissi iken, sanki Diana’nın filme yabancı olduğu hissi doğuyor. Bir yandan gerçekçi bir havayla bir dönem savaş filmi havası estiren ama asla kadın kahramanını bir kenara kaldırmayan film, iki türü güzel bir şekilde bir potada eriteyim derken, ne biri ne tamamen öteki oluyor.  Hem içerik, hem görsel açıdan eksik, iki ayrı film izliyor hissine kapılıyoruz. Diana’nın süper dövüşleri döneme uymuyor, filmde işlenmeye çalışılan savaşın gaddarlığı süper kahramanımızın kararlılığını zedeliyor. Diana bir yandan savaşın yol açtığı acılara üzülürken Almanları bozuk para gibi harcıyor. Dünyaya barış getireceğim derken savaşın boyutlarını arttırıyor.

MESAJLAR İSTENİLENİN AKSİ İSTİKAMETİNDE İLERLİYOR...

Verilmek istenen açık mesajlar anlatım bozuklukları ve hikayenin akışı yüzünden hedefine ulaşmıyor. Hatta istenilenin tam zıttı bir sonuca ulaşıyor. Filmin kahramanı Diana savaşın insanların hür iradesine dayanmayan, başkalarının ( onun inancına göre savaş Tanrısı Ares’in) kışkırtmasıyla patlak veren bir olay olduğuna inanıyor ancak Amerikalıların tarafına geçmekte de tereddüt etmiyor! Savaşı bir ortak uyumla sonlandırmak varken, şiddetli bir güç dengesizliği ile bitirmek istemesi, ne filmin mesajıyla ne de başkarakterin tutumuyla örtüşüyor. Yani Diana savaşı barışla değil savaşı savaşla sonlandırmak istiyor. Karşımızda barışı destekleyen değil, savaşı körükleyen bir film var.

FİLMDE OYUNCULAR DA HARCANIYOR...wonder

Filmde Diana’yı yani Wonder Woman’ı oynayan Gail Gadot güzelliği ve estirdiği taze bir havayla fena değil, ancak çok özel bir oyunculuk sergilediğini söyleyemeyiz. Atletik yapısıyla ve özel efektlerle desteklenen dövüşleri bekli oyalayıcı fakat tam olarak tatmin edici değil. Karakterin insani yanı ciddi boşluklar veriyor. Hollywood sinemasının yeni ‘jeune’ lerinden Chris Pine rolünü layıkıyla oynuyor ancak yine özel bir performans söz konusu değil. Yalnız bizim asıl üzüldüğümüz, filmin, bizim çok takdir ettiğimiz ve yeteneklerini defalarca kanıtlamış olan Robin Wright ve David Thewlis gibi iki büyük oyuncuyu basma kalıp yan rollere mahkum etmesi. İki oyuncu da minimum düzeyde kullanılmış ve giderek ne yaptıklarını bilmiyor gibi bir halleri var. Gerçekten yazık!

Wonder Woman anlatmak istediği konuları tam olarak ıskalayan, özel efekt festivali sekanslarıyla giderek yoran ve nereye gideceğini tam kestiremeyen başarısız bir film. DC Comics hayranlarını ne kadar tatmin eder bilemeyiz ama bizce gürültüsü boyunu aşan bu filmden uzak durmak verilebilecek en yerinde karar…

Wonder Woman

Yönetmen: Patty Jenkins

Oyuncular: Gail Gadot, Chris Pine, Robin Wright, David Thewlis, Elena Araya, Connie Nielsen, Ewen Bremner, Danny Huston…

Ülke: ABD