Keşke bu kadar kanlı olmasaydı…

Film hedef aldığı türün (kanlı korku filmlerinin) bütün hilelerini göstererek, onların basit bir yaratım sürecinden geldiğine işaret ediyor. Bizce yönetmenler, bu belgesel tadında görüntülerin yerine referans aldığı türü klasik bir çekim içine yedirseydi, filmin ironik boyutu daha iyi verilmiş olabilirdi.

Google Haberlere Abone ol

Kerem Bumin

Kanlı Oyun filmi, günümüzde halen geçerliliğini koruyan, en nazik tabiriyle ‘abartılı’ kamera şakalarını işleyen, bazen hedef aldığı programların biçimsel formuna kayan ama son çeyreklik bölümüne kadar hikayesini iyi aktaran bir korku filmi denemesi. Konusuyla ve zamana uymasıyla, günümüzde sinemalarımızı istila eden yerli ve yabancı hayalet filmleri arasından sıyrılmayı başarıyor.

İNTERNET VS. TELEVİZYON...

Scare Campaign, terk edilmiş mekanlarda, oyuncularla, sahte kan, makyaj ve ses efektleriyle hedefledikleri kişileri ürkütüp, bunu kameraya alan bir film ekibidir. Ekip ciddi izlenme oranı aldığı için memnun durumdadır. Her ne kadar bazen fazla ileri giden bu şakalar, yaralanma hatta ölme gibi riskler taşısa da, başta yönetmen ve ekibin büyük kısmı, bunları işin parçası gibi görmektedirler. Bir gün yapımcılarının onlara, sahneledikleri oyunları internette yayınlayan ve daha çok ilgi çeken Maskeli ucubeler adlı bir grubun olduğunu söyleyene dek kendilerinin rakipsiz olduklarını düşünmektedirler. Üstelik bu grup şakalarını daha da ileri götürüp kurbanlarını gerçekten öldürerek (veya öyle gibi göstererek) bu şakaları birer snuff movie haline sokmaktadır. Bu durum karşısında, yapımcı da rekabet etmek için film ekibinden daha da ileri gitmelerini ister.

Kanlı Oyun, daha en baştan çok konuşulan bir konuyu önümüze taşıyor: Ne kadar ilgi çekerse çeksin bir televizyon programı her zaman internetteki benzer bir yapımın gerisinde kalmaya mahkum mudur? Durumun farkında olan film ekibi, kendilerini biraz ‘demode’ gibi hissediyor. Onlar da bu teknolojik geri kalmışlığı, oyunlarını daha acımasız, daha korkutucu kılarak ve daha fazla sürprizle donatarak kapatmaya başlıyorlar. Öte yandan da, ilginç bir şekilde, hazırladıkları şakalara sanatsal (!)bir yön verme çabasındalar.

Yönetmenler, önce film ekibinde yer alan karakterleri başarılı bir şekilde çiziyor ve aralarındaki bazı fikir ayrılıklarını akıcı bir şeklide aktarıyor. Seyirci olarak bu şakaların hazırlık sürecine, amacına ve beklentilerine tanık oluyoruz. Bir açıdan da başta 90’lı yılların başında zirvesini yaşayan slasher-movie’lerin (13. Cuma ve benzerleri…) ve onların günümüzdeki uzantıları olan ‘abartılı’ şakaların niye bu denli popüler olduğunu da kavrıyoruz.

İçerikten çok biçimsel bir kayma

Film hedef aldığı türün (kanlı korku filmlerinin) bütün hilelerini göstererek, onların basit bir yaratım sürecinden geldiğine işaret ediyor. Sonra birden araya film ekibinin mekana saklamış olduğu kameralardan geldiği anlaşılan, çok sayıda, siyah-beyaz kamera kaydı görüntüleri giriyor. Bizce yönetmenler, bu belgesel tadında görüntülerin yerine referans aldığı türü (mesela Scream filminde olduğu) klasik bir çekim içine yedirseydi, filmin ironik boyutu daha iyi verilmiş olabilirdi. Bu tarz görüntüler, seyirciyi filmden biraz uzak tutsa yine de film ilk bölümde beklentileri fazlasıyla karşılıyor denebilir. Ekibin ilk hazırladığı şakanın sunumu ve yaptıkları ikinci oyunun işlenişi ve devamında bu oyunun çığırından çıkma sekansları hem güzel bir gerilim taşıyor, hem de gerçekten şaşırtıyor.

GEREKSİZ DERECEDE KANLI VE TOPARLANAMAYAN BİR FİNAL

Ne yazık ki filmin ilk yarısı hatta daha fazla bir bölümü güzel bir şekilde akarken, devreye ‘Maskeli ucubeler’ giriyor ve işler karışıyor. Yönetmenler son bir sürpriz sekansı yaratmak amacıyla böyle bir işe soyunuyorlar ama film bütünsel olarak dağılmaya başlıyor ve inandırıcılığından çok şey kaybediyor. Bu çetenin amacının açık olmaması ve diğer herkese uyguladıkları hunharca ve kanlı şiddet, filmi bir anda tiye aldığı filmlerin düzeyine indiriyor. Sanki yönetmenler seyirciye ‘Durun! Daha bitmedi, bir sürpriz daha var !’ diye seslenip, ümitsizce debeleniyorlar. Film gerilim türünden ‘gore’ (Bol ve aşırı kanlı) türüne keskin bir dönüş yapıyor. Başka bir deyişle film kendi tuzaklarına düşüyor ve burada sıkışıp kalıyor. Üstelik bu durum, bizce oyuncuların performanslarına da sirayet ediyor ve film devam ettikçe onları giderek daha çekimser, daha başıboş bırakılmış ve ne yapacaklarını pek bilemez bir halde görüyoruz. Yaşadıkları şok edici gelişmelere gerekli tepkiyi veremiyorlar, final sürprizlere onlar da bizim gibi pek şaşırmıyorlar.

Sonuç olarak Kanlı Oyun, konusuyla güncel ve düşünmeye iten, aynı zamanda büyük bir bölümü iyi kotarılmış bir gerilim filmi. Keşke yönetmenler filminin sonunu getirebilselerdi! O zaman, kuşkusuz akıllarımızda ve kendi filmografilerinde daha önemli bir yere sahip bir yapım çıkarabilirdi.

Yönetmen: Cameron Caimes, Colin Caimes

Oyuncular : Meegan Warner, Ian Meadows, Josh Quong Tart, Olivia DeJonge, Steve Mouzakis…

Ülke : Avusturalya

Scare campaign/ Kanlı oyun (**)