Berlin 'Önce sanatçılar' ile başladı

Berlin Film Festivali, Django filmiyle başladı. Kültürden sorumlu Devlet Bakanı Prof. Monika Grütters, açılış konuşmasında Trump’a gönderme yaparak ‘Önce sanatçılar’ diye sözlerine başladı ve Berlin’i ‘sanatın özgürlüğünün festivali’ olarak tanımladı.

Google Haberlere Abone ol

Ahmet Boyacıoğlu

Berlin Film Festivali’nin açılış törenini yıllardır ünlü oyuncu ve televizyon programcısı Anke Engelke sunuyor. Yılların kadınlara acımasız davrandığı bir gerçek. Anke Engelke de her yıl biraz daha yaşlanmış olarak sahneye çıkıyor. Türkiye’de olsa hemen ayağını kaydırıp Türkçesi kıt ama fiziği güzel birini bulurduk. Almanlar öyle yapmıyor.

Anke, bu yıl da açılış törenini elinde kağıt olmaksızın ve tek hata yapmaksızın sundu. Farklı jürilerdeki tüm isimleri, törene katılan Slovenya Cumhurbaşkanının adını kusursuz telaffuz etti. Kimseden de lafını sakınmadı. Daha konuşmasının başında ‘Bir yıl su gibi akıp gidiverdi, Berlin Havaalanı hala bitmedi, geçen yıl da aynı şeyi söylemiştim, 2018’de de söyleyeceğim’ diyerek kanayan bir yaraya parmak bastı.

'ÖNCE SANATÇILAR...'

Almanların yıllardır süren bir derdi var. Kusursuzluklarıyla övünmelerine karşın yıllardır Berlin Havaalanı inşaatını bitiremiyorlar. Politikacılar bu nedenle görevlerini bırakmak zorunda kaldılar ama yeni gelenler de sorunları çözemiyor. Anke daha sonra törende bulunan Richard Gere’den Dalai Lama’ya oradan da yogaya ve azla yetinmenin erdemlerine değinip sözü sponsorlara getirdi. Sponsorlara teşekkür mü etti, alay mı etti pek anlaşılamadı. Konuşmasını yapmak üzere sahneye gelen kültürden sorumlu Devlet Bakanı Prof. Monika Grütters, Trump’a gönderme yaparak ‘Önce sanatçılar’ diye sözlerine başladı ve Berlin’i ‘sanatın özgürlüğünün festivali’ olarak tanımladı.

'FESTİVAL POLİTİKANIN OYUNCAĞI OLMAMALI'

indir Berlin Belediye Başkanı Michael Müller

Berlin Belediye Başkanı Michael Müller, ‘Bir film festivali tabii ki politik olmalı ama asla politikanın oyuncağı olmamalı’ dedi. Anke daha sonra sahneye festival yönetmeni Dieter Kosslick’i davet etti ve sinema sevgisinin nasıl başladığını sordu. Kosslich, babasının o çok küçük yaştayken öldüğünü, annesinin erkek arkadaşıyla pazar günü evde yalnız kalmak için kendisini hep sinemaya yolladığını, bu nedenle yüzlerce film izlediğini ve böylece sinema ile tanıştığını anlattı. Bu hikaye doğru mu yalan mı bilmem ama herkes çok eğlendi.

İkinci soru ‘Kosslick’in en son ne zaman bilet parası ödeyerek sinemada film izlediği’ idi. Kosslich, sinemada insanların mısır patlağı yediğini, öpüşüp koklaştığını ve höpürdeterek kola içtiğini, böyle bir ortamda konsentrasyonunun bozulduğunu, sinema yazarlarının da sık sık belirttiği gibi zaten sinemadan çok anlamadığından film takip edemediğini söyledi. Kendi evindeki sinema salonunda çok daha huzurlu bir film izleme ortamı bulduğunu da ekledi. Jüri üyelerinin tanıtılması, yarışmada yer alan filmlerin görüntüleri de dahil olmak üzere açılış töreninin tamamı 65 dakikada sona erdi.

AÇILIŞ DJANGO İLE YAPILDI

yönetmen Yönetmen Etienne Comar

Ve sıra geldi açılış filmine. Berlin Film Festivali bu yıl Etienne Comar’ın ilk filmi ‘Django’ ile açıldı. 1943 Yılında Alman işgali altındaki Fransa’da gitarist ve besteci Django Reinhardt grubuyla bereber yaptığı müzikle büyük ün kazanmıştır. Roman halkı tutuklanıp toplama kamplarına gönderilirken sanatçı kimliği onu ve ailesini korumaktadır. Amerikalı müzisyenlerin Fransa’yı terk etmiş olması da onu benzersiz ve rakipsiz kılmıştır. Alman askerleri Almanya’da bir dizi konser vermesini isteyince tek çareyi Paris’ten kaçmakta bulur.

Django aslında politika ile pek ilgilenmemekte, kendi küçük dünyasında yaşamaktadır. Öyle ki 1943 yılında Hitler’in fotoğrafını görüp ‘Bu kim?’ diye soracak kadar dış dünyaya ilgisizdir. Annesi ve hamile eşiyle Paris’i terk edip İsviçre sınırında küçük bir köye gelir ve ailesinin diğer fertleriyle buluşur ancak Naziler peşindedir.

İşte tam burada izleyicinin anlayamadığı bir olay gelişir. Django ve ailesi nedense bir türlü önlerinde uzanan gölü geçip İsviçre’ye kapağı atamazlar. Bu tabii ki filmin dramatik olaylarının gelişebilmesi için gerekli olan bir eylemsizliktir. Film 1945’te İkinci Dünya Şavaşı sona erdikten sonra Django’nun toplama kampında hayatlarını kaybeden Roman halkı için bestelediği ‘ağıt’ın bir koro eşliğinde çalınmasıyla sona erer.

Film bitince gözüm jeneriğe takıldı. Yüzlerce isim beş – altı dakika boyunca akıp gitti. Belli ki çok para harcanarak yapılmış, çok uluslu, çok kalabalık bir dönem filmi. İçinde bol müzik de var. Sonuçta bir ‘Açılış Filmi’ olarak idare eder, ancak yarışmadaki diğer filmlerin daha ilginç olacağını ummak da hakkımız.