Taşra kasabasında ahlaki meseleler

Rumen sinemasının önemli yönetmenlerinden Cristian Mungiu’nun “Mezuniyet” filminde bir babanın kızı için duyduğu endişeler yansırken, ahlaki ve insani açıdan bakılıyor tüm bunlara...

Google Haberlere Abone ol

Her şey Romanya’nın orta kesiminde yer alan Transilvanya bölgesindeki Braşov’da geçiyor. Yönetmen bu taşra kasabasında Aldea ailesinin geleceğe dair küçük meseleleri üzerinden bir topluma bakma fırsatı bulmuş. Avrupa Birliği’ne 2007’de tam üye olmuş Romanya’da yoksulluk ve gelecek kaygısı hâlâ sürüyor. Romeo Aldea, hastanede bir cerrah. Karısı Magda da kütüphanede çalışıyor. Karısıyla aralarında yıllardır süren bir uzaklık da var. İkisini hâlâ bir arada tutansa kızları Eliza belki de.

1968 doğumlu Rumen yönetmen Cristian Mungiu, çok etkileyici Cannes'da "Altın Palmiye" kazanan 2007 yapımı "4 Luni, 3 Saptamâni şi 2 Zile-4 Ay, 3 Hafta, 2 Gün" filmiyle dünyaya kendini tanıttı. Bu film, Çavuşesku iktidarının yıkılmasından hemen öncesini anlatıyordu. Yönetmen, 2016 yapımı sinemaskop "Bacalaureat-Mezuniyet" filmiyle 2016'da 69. Cannes Film Festivali'nde "En İyi Yönetmen" ödülünü kazandı en son. Cannes'ın, Nuri Bilge Ceylan gibi değer verdiği yönetmenlerden Mungiu. Bu yönetmenin sinema estetiği insana yaptığı işte tarifsiz heyecan veriyor. Böyle yönetmenlerin varlığı sinema üzerine yazmayı ve umudu sürdürüyor. Böyle bir yönetmene sinemamızda nefes almasına müsaade edilmezdi. Yılmaz Güney sıradışı bir olaydı. Yeşilçam bir daha böyle bir şey olmasına izin vermez gibi görünüyor.

ELİZ İÇİNDİ HEPSİ...

Sabah. Diğerlerinden farklı olmayan bir güne benziyor. Dışarıdan pencere camına taş atılıyor. Atan kimdi? Romeo, kızını arabayla okulunun önüne bırakacakken, inşaatın önünde bırakıp öğretmen sevgilisi Sandra’nın evine gidiyor sevişmek için. Sandra’nın da Matei adında utangaç küçük bir oğlu var. Babası neredeydi? Sandra hamile. Babası da Romeo’ydu. Onlar sevişirken telefon çalıyor. Hastaneye gittiğinde korkunç gerçeklikle karşılaşıyor Romeo. Yabancı ülkede burslu okuması için lise bitirme sınavlarında yüksek not alması için uğraştığı biricik kızına inşaatta tecavüz girişiminde bulunulmuş. Ama saldrıgan tecavüzde başarılı olamamış. Karakoldaki çocukluk arkadaşı polis şefi soruşturmayı yürütüyor. Kız, kendisine saldıranın yüzünü tam göremediği için suçluya ulaşmak kolay değildi. Romeo, inşaat alanında inceleme yaparken, güvenlik kamerasının olduğunu fark ediyor. Eliza’nın motosikletli sevgilisi Marius da var. Romeo, kızının bakire olmadığını da öğreniyor. Eliza’nın yurtdışında okumaya isteksiz davranmasında Marius’un telkinleri mi etkiliydi?

AHLAKTAN SAPMAK...

Romeo, kızına saldıranı ararken kızının geleceğini de kurtarmak istiyor. Onun için lise bitirme sınavlarını Eliza’dan daha çok önemsiyor. Kızının Cluj’da bir üniversitede okuması onun için bir felaketti. Kendi gençliğindeki hatalara düşmesini istemiyor Eliza’nın. Tıpta okuyup yine bu taşra kasabasına dönmüş kendisi. Bu kasabada insanı çürüten bir şeyler mi vardı? Magda bile tarif edilmez kederler içindeydi. Acaba onları birbirlerinden uzaklaştıran neydi? Aynı evde iki yabancı gibiydiler. Romeo’nun Sandra’ya sığınması anlamlandıramadığı bu keder yüzünden miydi? Bu taşra kasabasında yaşanmışlık olsa da her şey yıpranmış. Binalar, sokaklar, insanlar. Yeni inşaatlar bile yenileyemiyor bu enkaz görüntülerini. Filmdeki metaforlar güçlü. Romeo buraları çürümenin ve yok olmanın yıkıntısı olarak görüyor. Ülkedeki yozlaşmanın parçası olup biraz daha çürüyordu. Filmi izlerken bizim ülkemizin aynadan yansımasını görüyormuş gibi oluyor insan. Çürümüş ve yozlaşmış bir toplum…

Romeo, polis şefi arkadaşının tavsiyesiyle geçmişi karanlık olan Bulai’ye gidiyor. Bulai ona kızının sınavında küçük bir yardım yapabilirmiş. Ciğerleri iflas etmiş Bulai’ye organ nakli için yardımcı olması gerekiyor. Romeo, Bulai’nin yardımıyla yukarıdaki birilerine ulaşıyor sınav soruları için. Kızının dokuzun altında kaldığı tek dersin sınav soruları bunlar. Kız öyle çalışkan ki, bunlara hiç gerek kalmayacaktı. Evet polis, Bulai’nin telefonlarını dinleyince Romeo da soruşturmaya dâhil oluyor. Bunlar olurken karakolda dört şüpheli Eliza’ya gösteriliyor, ama sonuca yine ulaşılamıyor.

İLAHİ Mİ, VİCDANİ Mİ?..

Yönetmen Mungiu, filminde hiçbir şeyi sonuçlandırmadan, sessizce girdiği bu ailenin içinden sessizce çıkıyor. Filmin sonu her şeyin başlangıcıydı belki de. Evin ve arabanın camına kimin taş attığı bilinmeyecek hiç. Eliza’ya saldıran da, polis soruşturması da boşlukta kalacak. Yönetmen filminde dini anlamda hiçbir şey göstermese de, taş atma olayı İsa’yla buluşturulabilir miydi? İsa, ilk seks işçisi Maria Magdalena’yı, yani Magdalı (Mecdelli) Meryem’i taşlayan Yahudilere, “Hiç günah işlememiş olan ilk taşı atsın” demişti. Taş atma, yani recm etmek Yahudilerden gelen bir gelenekti. Yüzyıllar sonra Müslümanlar bunu içselleştirdiler. Muhafazakâr bakışla bu taş atmaya ilahi anlam yükleyenler olabilecek. Muhafazakâr bakışta önyargı vardı. Gördükleri üzerinden yorum yapıyorlardı. Çünkü neden-sonuç üzerinde durmak kaderi sorgulamaktı. Yönetmen bunu ilahi ceza olarak değil, felsefi yorumla vicdani ceza olarak yansıtıyor filminde. Sinema tarihinde insanı ikilemde bırakan birkaç film daha var. Claude Chabrol ustanın 1995 yapımı “La Cérémonie-Seremoni”yle Michael Haneke ustanın 2005 yapımı “Caché-Saklı” filmleri. Bu iki filmde de ilahi değil, vicdani ceza vardı. Bir de bunların üstüne Romeo ve Magda isimleri var. Düşünmeli. Düşünmek iyidir.

İLHAM VEREN ESTETİK

Elbette bunları değerli kılan filmin estetik tarafları da vardı bu filmin. Mungiu, filminde klasik anlatımdaki açı-karşı açı anlatımına hiç yaslanmamış. Genelde kamera tek açıdan yansıtıyor her şeyi. Çok az yerde kaydırıyor ve sağa-sola çevrinme (pan) yapıyor kamerayla. Bu filme sekans-film denebilir. Yönetmen filminde ağırlıklı olarak caz ve klasik müzik kullanmış. Bu filmdeki oyunculukların da ilham verdiğini belirtmeliyiz. Bu değerli film sinema belleğine alınmalı. Bazı şeyler sinema perdesinde anlamlı oluyor.

Mezuniyet (Bacalaureat)

Yönetmen-Senaryo: Cristian Mungiu

Görüntü: Tudor Panduru

Oyuncular: Adrian Titieni (Romeo), Maria-Victoria Drăguș (Eliza), Lia Bugnar (Magda), Malina Manovici (Sandra), Rares Andrici (Marius), Vlad Ivanov (Polis Şefi), Ioachim Ciobanu (Şüpheli 1), Claudiu Dumitru (Şüpheli 2), Mihai Coroianu (Şüpheli 3), Valeriu Andriuta (Şüpheli 4), David Hodorog (Matei), Orsolya Moldován (Csilla), Alexandra Davidescu (Büyükanne), Petre Ciubotaru (Bulai)

Yapım: Les Films du Fleuve-Mobra Films (2016)

Etiketler film sinema İsa