19 il ve ilçede film yağmuru!

Sürdürülebilir Yaşam Film Festivali 18 Kasım'da açılış yapıyor. Festival kapsamında 25 film, 19 il ve ilçede gösterilecek. 

Google Haberlere Abone ol

İlknur Akgül Ardıç

Paylaşımcı, açık, adil, anlayışlı, çeşitliliği kucaklayan, gezegene ve üzerindeki yaşama değer veren bir toplum hayaliyle doğan Sürdürülebilir Yaşam Film Festivali (SYFF), yıllar içerisinde 20 şehre yayılarak, katılımcılarına yaşamlarında değişim yaratmaları için ilham ve güç veren bir buluşma haline geldi. Sürdürülebilir Yaşam Kolektifi öncülüğünde Surdurulebiliryasam.tv ve Sürdürülebilir Yaşam için Kelebek Etkisi Derneği işbirliği ile hayata geçen festival, bu sene 18-20 Kasım tarihleri arasında gerçekleşecek. Dokuzuncu yılında da yaratıcı çözümler içeren, birbirinden etkileyici hikayeleri konu alan belgesellerden oluşan SYFF 2016 seçkisi, ücretsiz olarak izleyiciyle buluşacak.

SYFF bu yıl da Sürdürülebilir Yaşam Kolektifi’nin “Siz de Yapabilirsiniz!” çağrısına kulak veren yerel STK’lar ve aktivist gruplardan oluşan ekiplerle işbirliği ile Türkiye’nin farklı köşelerindeki 19 il ve ilçede eş zamanlı olarak gerçekleşecek Festivalin durakları şunlar: Ankara, Antalya, Artvin, Balıkesir, Bayındır (İzmir), Bodrum (Muğla), Bursa, Diyarbakır, Düzce, Eskişehir, Fethiye (Muğla), Güzelbahçe (İzmir), İstanbul, İzmir, Kartal (İstanbul), Kayseri, Konya, Manisa, Mersin.

Festivali ve amaçlarını Sürdürülebilir Yaşam Kolektifi’nden Pınar Öncel, Tuna Özçuhadar ve Gamze Selçuk anlattı…

Sürdürülebilir Yaşam Kolektifi nasıl oluştu?

Sürdürülebilir Yaşam Kolektifi, 2007'de bir araya gelen, sürdürülebilirlik alanında ortak vizyonu ve hayalleri olan bir grup arkadaş tarafından, kendilerini tanıtabilmeleri ve iş yapma şekillerini tarif edebilmelerini sağlayacak şekilde kullanılmaya başlandı. Sürdürülebilir bir yaşam için birlikte bir şeyler yapma kararını aldığımızda bunu şirket veya dernek gibi herhangi bir tüzel kişilik altında organize olarak yapmak istemedik, çeşitliliğe değer veren açık ve esnek bir yapının hayalini kurduk. Kurumsal bir kimliğimiz ve organizasyonel bir yapımız yok. Su molekülleri gibi bağımsız ve dağınığız, hava durumuna göre yoğuşmayla bir araya geliyor ve yağmur gibi yağıyoruz. 2008'den bugüne, birbirini hiç görmemiş, tanımamış ama daha yaşanabilir bir dünya konusunda ortak hayalleri olan yüzlerce gönüllü olarak Sürdürülebilir Yaşam Film Festival için bir araya geliyoruz.

fest4

Sürdürülebilir Yaşam Film Festivali’nin yolculuğunu anlatır mısınız?

Festival 2008 senesinde, çalışmalarımızın tamamıyla sürdürülebilirlik alanına vakfetmek istediğimiz bir dönemde bu konuda öncelikle toplumdaki farkındalığın artması gerekliliğinden ortaya çıkan bir girişim. 2009 senesinde ara verdik, 2010’da İsveç’de gerçekleştirdik, ardından 2011’den itibaren her sene organize etmeye devam ettik. 2014 yılından itibaren ise birçok şehirde eş zamanlı olarak organize ediyoruz. Yıllar içerisinde edindiğimiz deneyim ve gözlemlerimiz sayesinde festival ile yaratmak istediğimiz etkiye odaklı bir şekilde festivalin içeriğini ve yapılış şeklini geliştirdik, açık kaynak bir yapıyla farklı şehirlerde yerel ekipler tarafından gerçekleştirilmesini sağladık. Görselin ve gerçeğin gücünden faydalanarak, içinde çözüm barındıran ilham verici belgeseller ile bu kavramın birbiriyle ilişkili olan çok katmanlı boyutlarına ışık tutarak birbirleriyle ilişkilerini görünür kılmayı, karşılaştığımız sorunların aslında birer semptom olduğunu gösterirken hepsinin kökenindeki gerçek sorunların anlaşılmasını, mevcut durumun sürdürülemez olduğu ve bunun değişebileceği gerçeğinin idrak edilmesini, izleyicilere sorunun aciz bir parçası olmaktan öteye geçip çözümün bir parçası olabileceklerini hatırlatmayı amaçlıyoruz.

Festivalin diğer festivallerden ayrılan noktası nedir?

Sürdürülebilir Yaşam Film Festivali açık kaynak formatı sayesinde kolektif bir çaba ile yerel ekiplerle işbirliği ile birçok şehirde eş zamanlı gerçekleştiriliyor. Film seçkisi tamamıyla etki yaratmaya odaklanarak oluşturuluyor. Festival bizim için toplumda değişim yaratmak için bir araç. Festivalin izleyicileri üzerinde farklı etkileri olabiliyor. Örneğin alışveriş alışkanlıkları değişiyor, sivil topluma destek vermeye başlıyor, işinden ayrılıp sosyal girişimci olabiliyor veya sosyal etkisine inandığı bir işe giriyor, yaşadığı şehirden taşınıp farklı bir hayat kuruyor, vb... SYFF kolektif bir hareket ve bir buluşma. Festivalin içeriğini hazırlayan 3 kişilik çekirdek ekip, yaşadıkları yerde değişim yaratmak isteyen aktivistler ve STK’ları destekliyor ve festivalin birçok ilde eş zamanlı gerçekleşmesi bu şekilde mümkün oluyor.

Kimlere ulaşmayı hedefliyorsunuz?

Merak eden, sorgulayan, çözüm arayan, arayışta olan herkesi... Sürdürülebilir bir yaşamın ancak çeşitlilikle mümkün olacağı bilinciyle toplumun her kesiminden katılımcıları bir araya getirmeyi hedefliyoruz; çiftçiler, iş sahipleri, şirket çalışanları, kamu ve yerel yönetim çalışanları, öğrenciler ve öğretmenler, çocuğunun gelecekte yaşayacağı dünyayı merak eden ebeveynler, akademisyenler ve aktivistleri bu belgeselleri birlikte izlemeye davet ediyoruz.

2016 film seçkinizde kaç belgesel yapım yer alıyor? Seçimleri hangi kriterleri baz alarak yaptınız?

2016 yılında festival kapsamında uzun ve kısa toplam 25 adet film, 19 il/ilçede eş zamanlı olarak gösterilecek. Seçkiye temel özelliğini kazandıran, yıllar içerisinde oturan birkaç tane temel kriterimiz var. Öncelikle filmlerin bütüncül ve sistemik bir bakış açısına sahip olması gerekiyor. Konuların, sorunların birbiriyle ilişkisini içeren, farklı boyutlarıyla ele alan filmler olmasına dikkat ediyoruz. Her ne kadar etkileyici veya sinematografik açıdan başarılı olursa olsun bir soruna odaklanan, farklı katmanları, kökenini, etkileşimlerini gözden kaçıran bir yapımı seçmiyoruz. İçerisinde mutlaka yaratıcı çözüm barındıran filmleri seçiyoruz. Sadece sorunlara odaklı filmler izleyiciyi güçsüz hissettiriyor. Oysa bizim yaratmak istediğimiz duygu “bir şeyler yapabilirim”... Bireylerin, toplulukların, organizasyonların ürettiği çözüm fikirlerini, hayata geçen girişimleri içermesini istiyoruz. Filmlerin “bilgilendirici” olmasının ötesinde, hikaye anlatımı teknikleriyle insanların kalplerine hitap edebilen, duyguları tetikleyebilen, empati hissettiren, ilham veren ve harekete geçmeye teşvik eden filmler seçiyoruz. Türkiye’de yerel ölçekte ilişkilendirilebilecek konular olmasına özen gösteriyoruz.

fest1

Hangi ülke/ülkeler ağırlıklı oluyor? Türkiye’den katılım ne düzeyde?

Coğrafi çeşitliliğe önem veriyoruz, dünyanın her köşesinden filmler göstermeye çalışıyoruz. Batı ülkelerinde bu konulara yönelik belgesellere daha fazla kaynak ayrılabiliyor. Türkiye’de çok fazla malzeme olmasına rağmen çekilen belgesel sayısı nispeten az oluyor ve her sene seçkide bir veya iki uzun metrajlı belgesel yer alıyor.

Gösterimler ücretsiz gerçekleştiriliyor. Bunun amacı nedir?

Bu içeriğin olabildiğince çok kişiye ulaşmasını, insanların maddi nedenlerden dolayı filmler arasında seçim yapmak zorunda kalmadan dilediği kadar filmi izlemesini istiyoruz.

Önümüzdeki dönem için beklenti/planlarınız nedir?

Festivalin bu format ile yaygınlaşma potansiyeli 20 şehrin üzerinde, bunu mümkün kılacak organizasyonel yapı ve kaynak yaratma konularında planlarımız var. Aynı yapıyı uluslararası ölçeğe de taşımak istiyoruz ve bu doğrultuda adımlarımız var.

Sürdürülebilir yaşam ne ifade ediyor, sizin bakış açınız nedir?

Varlığımızın devam edebilmesi, insan türünün içinde hayat bulduğu ekosistem dinamiklerine uyumlu bir medeniyet kurması ile mümkündür. Yaşamın mucizevi ve karmaşık dinamiklerini, gezegen üzerindeki ekolojik ve sosyal sistemleri anlamaktan çok uzakta olduğumuzu gün geçtikçe daha iyi anlıyoruz. Bu nedenle modern insanın kendisi ve etrafındaki her şey ile ilişkisini yeniden yapılandırması, yeni bir değer seti oluşturması gerekiyor. Sürdürülebilirlik soyut ve geniş bir kavram. Gezegende canlı yaşamın yer aldığı incecik biyosfer katmanında birbirini besleyen döngüsel sistem sayesinde tüm canlılar varlıklarını ahenkli ve dinamik bir denge içerisinde sürdürme becerisine sahip, modern insan hariç. Bu kavram ancak insan faaliyetleri ile ortaya çıkan “sürdürülemezlik” gerçeği ile yüzleştiğimizde isimlendirildi/ortaya çıktı. İnsanın gezegen üzerindeki etkisi tarım yapmaya başladığında değişik bir boyut kazandı, ardından endüstri devrimiyle ve fosil yakıtların kullanımıyla sıçrayarak arttı. Kelime anlamıyla herhangi bir şeyin sürekliliğini kastederek kullanıldığına veya herkes tarafından farklı anlamlarda kullanıldığına şahit olduğumuz için neyin sürdürülebilirliğinden bahsettiğimize vurgu yaparak kullanmayı doğru bulduk ve 2007’den itibaren tüm çalışmalarımızda “sürdürülebilir yaşam”ı kullandık.

fest5

Dünyada ve Türkiye’de yaklaşım nasıl?

Dünyada ve Türkiye’de giderek daha fazla konuşulan, bir kavram. Sürdürülebilirlik üzerine konferanslar, etkinlikler düzenleniyor, iş dünyası ve yerel yönetimler tarafından önemseniyor, çeşitli araçlar geliştiriliyor. Ancak karşı karşıya olduğumuz sorunların ölçeği ve karmaşıklığı nedeniyle henüz yeteri kadar önemsendiğini, olması gerektiği gibi sistemik bir şekilde ele alındığını düşünmüyoruz. Kurumlar daha ziyade tam olarak nereden başlayacağını bilemediği için bir ucundan tutuyor, DNA’sına inebilecek bütüncül bir sürdürülebilirlik stratejisi geliştirmekte zorlanıyor, değişimden ve belirsizlikten çekiniyor, bir risk olarak görüyor. Özellikle büyük ölçekli operasyonlar gerçekleştiren, büyük miktarlarda üretim yapan, çalışmalarını sürdürülemez yöntem ve kaynaklara dayandırmış sektörler/kurumların değişmesi ve dönüşmesi elbette kolay değil. KOBİ’ler ise bu konuda daha çevik davranabiliyor, değişen dünya dinamiklerine daha hızlı cevap verebiliyor. Sosyal girişimler ise bambaşka bakış açılarıyla sorunları fırsatlara çevirerek yaratıcı, sosyal ve ekolojik fayda içeren çözümler geliştiriyor. Batı ülkelerinde sorunların boyutu ile çözüm arayışı paralel gittiği için bizden çok daha ilerideler. Türkiye’de halihazırdaki ekonomik ve politik eğilimler sürdürülebilirlik konusunu ele almayı zorlaştırıyor. Yerel yönetimler arasında iyi örnekler var, özellikle uluslar arası ticaret yapan, yurtdışına ürüne ve hizmet sunan şirketler de bu konuda bir adım önde. Batı ülkelerinin haricinde gelişmekte olan birçok ülkede de bizden farklı bir şekilde sürdürülebilirlik doğrultusunda hiç beklemediğimiz politikalar, projeler ve ciddi adımlar görüyoruz.