İçimizdeki gizli düşmanlar!

Sinema ve televizyonda bugüne kadar 'derin devlet' odaklı pek çok yapım çekildi. Bunların dışında toplumun ve devletin içine sızıp, uygun günü bekleyen varlıkların anlatıldığı yapımlar da... Onlardan bazılarını sizler için derledik.

Google Haberlere Abone ol

Şenay Aydemir  [email protected]

Sinema ve televizyon tarihi ‘devlet içinde devlet’ olmaya çalışan yapıların anlatıldığı birçok film ve dizi ile dolu. Daha çok ‘derin devlet’ hikayeleri olarak adlandırabileceğimiz bu yapımlar dışında bir de ‘toplumun içine sızmış’, ‘devlet ve kamu kurumlarını ele geçirmeye’ çalışan ama bunu yaparken de kimliğini ve gerçek amaçlarını gizleme gereği duyan varlıkların anlatıldığı işler de izledik. Kimi zaman uzaylı, kimi zaman vampir kılığında karşımıza çıkan bu varlıklar, söz konusu yapımlarda günlük hayatlarında insan formunda ortalıkta dolaşırlar ama toplumu yönlendirecek/ yönetecek alanlarda güçlerini sağladıklarında ise iktidarı ele geçirmek için harekete geçerler. Sinema ve televizyonda toplumun ve devletin için sızıp, uygun günü bekleyen varlıkların anlatıldığı yapımlara kısaca bir göz atalım.

V (ZİYARETÇİLER, 1984)

Çocukluğunu 80’li yıllarda geçirenler için tam bir travma dizisiydi. Uzaydan gelen ve insan formunda olan yaratıklar, kanserin tedavisi de dahil bir çok bilimsel buluşu insanlarla paylaşmak gibi hizmetlerde bulunmuşlardı. Karşılığında istedikleri ise su idi. Ama gel zaman git zaman anladık ki, bu arkadaşlar aslında kertenkele kılıklı yaratıklarmış ve asıl amaçları dünyayı ele geçirmekmiş. İddialarına bakılırsa aslında dinozorlardan kalma ‘kadim’ bir halk kendileri. Vakti zamanında gerekli teknolojiyi icat edip, göktaşları dinozorları yok etmeden önce kaçıp başka gezegene yerleşmişler. Fakat oradaki su kaynakları bitince yine dünyaya dönmüşler.

INVASION OF THE BODY SNATCHERS (1956, 1978, 2007)

Jack Finney’in "The Body Snatchers" isimli romanı, bu ele geçirme halini öylesine güzel anlatır ki üç kez sinemaya aktarılmıştır: 1956’da Don Siegel, 1978’de Philip Kaufman tarafından bu adla; 2007’de Oliver Hirschbiegel- James McTeigue ikilisi tarafından “The Invasion” adıyla çekilmiştir. Film uzaydan ‘spor’lar şeklinde dünyaya gelen varlıkların insan bedenine girişi ve uyudukları andan itibaren onları ele geçirişini anlatır. Bir gurup bilim insanı mevzuya uyanıp harekete geçmese, uzaylıların bütün insanların bilinçlerini ele geçirip dünyada hakimiyet kurması işten bile değildir.

THEY LIVE (1988)

John Carpenter ‘ın Ray Nelson’ın "Eight O'Clock in the Morning" adlı kısa öyküsünden senaryolaştırdığı yapım, bir uzaylı istilasını anlatır. Aslında görünüşte her şey normaldir. İnsanlar işinde gücündedir. Sokaklar bildiğimiz gibidir. Hayat akıp gider. Kahramanımız Nada, bir gün bir kiliseye yapılan baskına tanıklık eder. Baskından sonra güneş gözlükleri bulur. Gözlüğü taktığında her şey ona farklı görünür. Bazı insanların yüzleri bambaşkadır, reklam panolarında “itaat et” yazıları vardır, paranın üzerinde “bu senin tanrındır” gibi yazılar yazar. Gözlüğü çıkardığında ise her şey normaldir. Nada, dünyanın uzaylılar tarafından istila edildiğini anlar ve direnişe geçer.

BAATTLEESTAR GALACTICA (2004)

1978 tarihli “Battlestar Galactica”da insanlar ile Saylonlar arasındaki amansız savaş anlatılıyordu. Ancak o zaman Saylonlar bildiğin robottu. Fakat 2004 yılında aynı adla yayımlanmaya başlanan dizi de işler değişmişti. İlk hikayenin üzerinden 40 yıl geçmişti. Ancak Saylonlar barışı bozunca, onların teknolojilerinden etkilenmeyen Battlestar Galactica gemisi insanlığın umudu olarak uzayda yeni dünyasını aramaya başlamıştı. Diziyi ilginç kılan, Saylonların insan formunda gerçek insanların arasına sızmasıydı hiç kuşku yok ki. Bürokrasiden orduya, eğitimden devlet yönetimine kadar her alanda vardılar. Hatta bir ara darbe yapıp iktidarı işbirlikçileri bir adama bile verdiler.

THE STRAIN (2014)

İnsanların içine sinsice sızıp, bürokrasi ve devlet kademelerini ele geçirme tehdidini anlatan yapımların büyük çoğunluğunda uzaylıların dahli vardır. Ama Guillermo del Toro’nun yarattığı “The Strain” dizisinin evreninde başrole vampirler çıkar. Hikayenin kökleri kadim zamanlara ve 2. Dünya Savaşı’na dayansa da, bugünün New York’unda geçen öyküde, yeniden güç toplayıp dünyayı karanlığa sürüklemek isteyen “Efendi”nin bazı müritleri, onlara tanının özel ayrıcalıkla zombiye dönüşmez ve insan formunda hayatlarına devam eder. Bunların arasında iş ve devlet adamları da vardır. Ama asıl desteği onların gücü karşısında korkan ya da çıkar peşinde koşan devlet kademesindeki insanlardan alırlar.

BRAIN DEAD (2016)

Bu dizide ise dünyaya düşen bir meteor yüzünden yer yüzüne yayılan bir virüs, ABD’de politikacıların içine girerek onları istediği insanlara dönüştürüyor. Virüsü kapan insanlar giderek radikalleşirken, başkalarına da virüs bulaştırmak için çaba harcıyorlar. Siyasetin yarattığı gerilimler, iktidar mücadelesi ve giderek ortaya çıkan radikalizm dizinin ana hikayesini oluşturuyor. Tabii asıl mesele, dizinin kahramanı Laurey dışında hiç kimsenin bu virüsün iktidarı ele geçirmek için gerçekleştirdiği gizli emellerinden haberdar olmaması.