Bir de ‘dev’leşebilse!

Oscar ödüllü yönetmen Steven Spielberg, Roald Dahl’ın eserinden uyarladığı The BFG'de çocuklara yetişkin gibi davranan bir evren sunuyor izleyicisine.

Google Haberlere Abone ol

Şenay Aydemir ([email protected])

DUVAR - Bu satırların yazarı için Steven Spielberg -sinemanın gelmiş geçmiş en büyük isimlerinden birisi olmasına rağmen- her zaman öküz altında buzağı aranacak yönetmenlerden birisidir. Hayır bir önceki filmi “Casuslar Köprüsü” (Bridge of Spies, 2015) gibi kör gözüm parmağına ajitasyon yaptığı filmler yüzünden değil. Daha çok, “Münih” (Munich, 2005), “Er Ryan’ı Kurtarmak” (Saving Private Ryan, 1998) ve “Schindler'in Listesi” (Schindler's List, 1993) gibi herkesin kalbini çalmayı başardığı filmlerdeki ince politik cambazlıklarından dolayı.

Sinsi sinsi Amerika güzellemelerini, inceden yedirilmiş liberalizm mavallarını çaktırmadan seyirciye yedirmeyi başaracak kadar iyi bir sinemacı olması Spielberg’i tehlikeli yapan. Yoksa epey bir muhafazakarlık taşısa da “Jaws”a (1975) ve kuşkusuz en iyi filmi “E.T.”ye (1982) itirazımız yok tabii ki.

LONDRA SOKAKLARINDA BİR RÜYA AVCISI

Yazının girişinde Spielberg ile ilgili halimiz ahvalimizi belirttikten sonra, sinemalarımıza konuk olan “The BFG” (BFG: Big Friendly Giant) hakkında konuşabiliriz artık. Çocuk edebiyatının en büyük isimlerinden Roald Dahl’ın 1975 yılında yayımlanan öyküsü “The BFG”, yetimhanede büyüyen Sophie isimli bir kız çocuğunun anlatıyor. Yetimhaneden fena halde sıkılmış olan ve aynı zamanda uykusuzluk hastalığından mustarip Sophie, bir gece Londra sokaklarında dolaşan bir dev görür. Tabii dev de onu görünce kendi güvenliği için Sophie’yi kaçırarak ‘devler diyarına’ götürür. İyi bir dev olan BFG, bir rüya avcısıdır ve geceleri Londra sokaklarında dolaşarak çocukların güzel rüyalar görmesini sağlar. Ancak, çevresindeki devler için aynı şeyi söylemek pek mümkün değil. Devler arasında ‘cüce’ sayılabilecek BFG her ne kadar iyilik dolu olsa da, etraftaki kötü devler çocukları kaçırıp yemek için can atmaktadırlar.

SOPHI'YE HAKKINI VERİYOR

Dahl’ın hayal gücü ve Spielberg’in sinema evreninin birleşmesinden ortaya görsel açıdan mükemmele yakın bir hikaye çıkacağını öngörmek kahinlik olmasa göre. Film işin bu tarafını fazlasıyla karşılıyor. Hatta, bir çocuk hikayesi için ‘naif’lik ile arasına mesafe koymadaki başarısı da artı hanesine yazılmalı. Sophie ve BFG’nin yalnız dünyalarından kurtulup birlikte bir evren kurmaya doğru giden yollar, daha çok iki yetişkinin ilişkisi gibi kurulmuş. Çok büyük bir kısmı yeşil fon önünde çekilmiş olan filmde ilk uzun metraj deneyimini yaşayan Ruby Barnhill’in Sophie’ye hakkını verdiğini belirtelim. “Casuslar Köprüsü”nün tek iyi tarafı olan Mark Rylance’ın BFG’de yine harikalar yarattığını da düşelim kayıtlara.

'KÖTÜ DEVLER' İSKOÇLARA BENZEMİYOR

Ama işte işin içinde Spielberg olunca, öküz altında buzağı aramadan olmuyor. 34 yıl önce birlikte çalıştıkları, geçen kasım ayında aramızdan ayrılan senarist Melissa Mathison ile bir kez daha bir araya gelen Spielberg’in görsel dünyasının kimi çağrışımları az buz rahatsız edici değil. Orijinal hikayeyi okumadım ama internet araştırmalarının sonucunda söyleyebilirim ki, öyküyü resimleyen Quentin Blake’in çizimlerindeki ‘kötü devler’ hiç de İskoçlara benzemiyor. Spielberg biraz zorlamış sanki durumu. İngiltere Kraliçesi, orijinal öyküde de yardıma koşuyor ama öykü de başka ülkeler de var. Spielberg, ülke olarak bir tek Amerika’yı işin içine dahil ediyor. O da bir çocuğun rüyasında görmek isteyeceği en önemli şeyin ABD başkanı olmak olduğu gibi bir bölümle. Bunun dışında Quentin Blake’ni çizgilerinde tasvir ettiği dünyaya büyük oranda sadık kalmış görünüyor Spielberg.

Nihayetinde yetişkinler için değil, çocuklara yetişkin gibi davranan bir evren sunuyor seyircisine “The BFG”. Spielberg’in en iyilerinden biri mi? Değil. Dahl için aynı şeyi söyleyebilir miyiz? Zor. İzleyip kararınızı öyle verin.

ORİJİNAL ADI: The BFG

YÖNETMEN: Steven Spielberg

OYUNCULAR: Ruby Barnhill, Mark Rylance, Rebecca Hall

YAPIM: 2016, ABD

SÜRE: 115 dk.

VİZYON TARİHİ: 1 Temmuz 2016