Televizyonda eşcinsel var mı?

Fİ kısa süre önce internet dizisi olarak Puhu Tv'de izleyicilerle buluştu. Televizyon dizilerinde görmeyi unuttuğumuz noktaları internet bize yeni projelerle sunuyor.

Google Haberlere Abone ol

Serkan Alan

Televizyonun bazı dönemlerinde çok konuşulan yapımlarını izlemişizdir. Göz yaşlarının arkasının kesilmediği ya da şaşkınlığın, hayranlığın bizi büyülediği durumlara tanıklık etmişizdir. Son dönemde özellikle “artık televizyon izlemiyorum”, “ siz nasıl katlanıyorsunuz o kadar süre” , “ben evimden çıkardım, gayet mutluyum” gibi yorumlarla karşılaşabiliyoruz.

Bu dönüşüm aşamasında bazı şeylerin aynı kalmadığı aşikar. Aynı kalmayanın ne olduğunun sabitlenmesi konusunda ise uzlaşımın olanaklılığı mümkün görünmüyor. Gelişen teknolojiye önceki teknolojilerin feda edilmesi de artık bizi o kadar da şaşırtmıyor.

MASUM ÖRNEĞİ YAŞADIK

s1 .

Geçtiğimiz aylarda bizlerin Türk dizilerine olan konumunu derinden etkileyen bir 'Masum' örneği yaşadık ve yarattığı etki hâlâ hafızalarda hissedilebiliyor. Masum'u izlemeden önce şu yorumlara denk gelmişizdir. “Yabancı dizileri izliyoruz evet. Türkiye dizileri mi? Tahammül dahi edemiyoruz. O kadar reklam. O kadar uzunlar ki. O kadar yani...” Bakıldığında burada dizilerin yapacağı bir şey olmadığı, bunları üreten insanların da bu ortaya çıkan tablodan mutlu olmadıkları, sistemin getirilerinin zamanla ürünün içeriğini götürdüğü gibi daha geniş sıralanabilecek durumlar mevcut.

Masum'un ardından bu sefer Puhu TV yeni bir projeyle internet dizisi alanında öncü bir adım daha attı. Elbette başka yapımlarda ortaya çıkıyor bu süreçte. Fakat yarattığı etki ve hakim televizyon dizilerinin içeriğinden daha farklı olan yapımlar izleyiciyi yakalayabiliyor. Fİ dizisi de izleyiciyi yakalamaya aday olduğunu yayınlanan ilk 6 bölümüyle gösterdi.

Yönetmen koltuğunda Pardon filmi ile yönetmenlik kariyerine başarılı bir giriş yapan Mert Baykal'ın oturduğu dizide uzun süredir televizyonda görmediğimiz oyunculara denk geliyorsunuz. Ozan Güven, Mehmet Günsür, Berrak Tüzünataç, Serenay Sarıkaya ve yeni yıldız oyuncu adaylarından Büşra Develi başrolleri paylaşıyor. Bunun yanı sıra televizyon dizilerinde gördüğümüz ve “aaa evet başarılı oyuncu” diye adlandırdığımız birçok oyuncu onlara eşlik ediyor.

Genellikle sinema veya televizyona kitap uyarlamalarının başarılı/başarısız yapılıp yapılmadığı konusunda tartışmalar yapılır. Ben de uyarlamalara mesafeli duranlardanım. Bunun başarılı ortaya konduğu bir iki örnekte sesini çıkarmayan o mesafelilerden. Azra Kohen'in çok satan Fİ, Çİ, Pİ üçlemesinden yola çıkarak uyarlanan bu dizide başka bir hava yakalanmışa benziyor. Yakalanan havanın etkilerinde televizyonun sınırlarının, belli noktalarda katı kurallarının ve hakim alandaki işleyişe ayak uydurmak zorunda olmayışın etkisi hissediliyor.

KÜFÜR SEVMEYİZ

Televizyon dizilerinde argo terimlerin, küfürlerin sansürlenmesine alıştık. İnternet dizisinde karşımıza çıkan bir sahnede duyduğumuz küfür rahatsızlık oluşturmuyor. Peki neden? Buna cevabım gerçekliği hissettiğin anın yarattığı mutluluk. Bizler bazen küfür etsek de çok işitmeyi sevmeyiz. Fakat televizyon dizilerinde deyim yerindeyse ayağa düşen diyaloglarda insani tepki olarak söylenebilecek bir sözün sansürlenmesi beni özellikle rahatsız ediyor. Ya da sigaranın sağlığa zararlı olduğu konusunda hepimizin bir konumu var. İçiyoruz, içiliyor, içiyorlar. Bunu engelleme çabası olarak ortaya çıkan buzlamanın ortaya konan ürünün estetik yapısına olumsuz etki yaptığı da düşünülebiliyor. İnternet dizilerinde elinde sigara diğer elinde şarabı olan karakterler gördüğümüzde yine bir mutluluk durumu egemen oluyor. Burada televizyon dizilerinde çok sınırlandırıldığımız, olanı ya da olmasını beklediğimiz şeyleri izlerken bu şekilde bir gerçek dışılığa tahammül edemediğimiz sonucu çıkabiliyor.

Fİ MESAFEYİ KIRIYOR

.

Fİ özelinde konuşmaya devam edecek olursak izlediğinizde başarılı oyuncu performansları, kaliteli teknik özellikleri, yerinde mekan seçimleri ve diyalogları deneyimleyebilirsiniz. Bunun yanı sıra televizyon dizilerinde karşımıza çık(a)mayan cinsellik Fİ'de işlenebiliyor.Televizyon'da Türk aile yapısına getirdiği zevali ölçmekle yükümlü olan RTÜK'ün verdiği cezalardan dolayı cinsellik yasak olan olarak karşımıza çıkabiliyor. Fİ'de yer alan cinselliği yansıtan sahneler hikayenin baş kahramanının genel durumunu, dünyaya bakışını yansıttığı için oldukça başarılı işleniyor.

Berrak Tüzünataç'ın canlandırdığı gazeteci Özge Egeli karakteri dizide güçlü ve kararlı kadın imajını yansıtıyor. Bir adamın geçmişindeki sırları gün yüzüne çıkarmakta kararlı gözüküyor. Bu kararlılığının nedenini de 'kadın düşmanı bir adam' olmasıyla açıklıyor. Aynı zamanda Tüzünataç'ın canlandırdığı karakter bir kadınla birlikte olduğunun öğrenilmesi durumuna itiraz etmiyor, reddetmiyor, karşı çıkmıyor, hakaret gibi konumlamıyor. Televizyon dizilerinde eşcinsel bir birlikteliği yansıtacak kısa bir sahne bile engellenirken, Fİ mesafeli yaklaşılmaması gerekeni yansıtabiliyor.

REKLAM YİNE VAR

Özellikle televizyon dizilerinin uzun sürelerinin önemli nedeni televizyon karşısında izleyiciyi tutarak olabildiğince çok reklama yer vermektir. “Reklam olmasa hayatta kalamayız”, “Nasıl dönecek bu çark, üretemeyiz” gibi savunmalarla uzun süreleri rasyonel tabana çekmeye çalışıyor yayıncılar. Uzayan sürelerin ürünün kalitesini düşürdüğü düşünüldüğünde televizyon izleyicisinin kopuşundaki önemli neden olarak bu da ortaya çıkıyor.

İnternet dizilerinde ise belli platformlar içerik sunumunu reklamsız yapma yoluna gidebiliyor. Bunun için ödenen aylık belli bir bedelle o çarkın dönüşüne katkı yapılabiliyor. Fİ dizisi ise Puhu Tv'de ücretsiz olarak izleyicilere sunuluyor. Çarkın nasıl döneceği konusuna gelecek olursak. Bir firmanın ana sponsor olduğu dizide aralarda sayısı 3-5 arasında sınırlı ortalama 15 saniyelik reklamlar giriyor. Televizyondaki gibi ne zaman biteceğini bilmediğin ve herhangi bir koşulda müdahale edemediğin o reklamların rahatsızlığını oluşturmuyor.

Sistemin değiştiği ve buna ayak uyduracak yeni bir jenerasyonun geldiği düşünüldüğünde bu tarz işlerle Türkiye seyircisinin daha sık karşılaşacağını umuyoruz. Kaliteli işlere olan özlemin ve sektör içerisindeki potansiyelin buna ihtiyacı var. Televizyonun da bu değişen koşullar içerisinde bir revizyona giderek yeni projeler üretmesi ve kopan izleyiciyi geri kazanması gerekiyor.