Sabahat Akkiraz: Soma'dan sonra vekillik bitti

Sabahat Akkiraz yeni albüm hazırladı. Arif Sağ ve Orhan Gencebay'la açıklamalar yaptı.

Google Haberlere Abone ol

DUVAR - Sabahat Akkiraz’ın 47. sanat yılı dolayısıyla 13 sanatçıyla bir araya geldi: ‘Sabahat Akkiraz & Dostları 47’ adlı albüm, çok önemli iki ismin de yıllar sonra Akkiraz için tekrar çalmasına vesile oldu. 13 sanatçının katkıda bulunduğu albümde, Sivas Katliamı’nda öldürülen halk ozanı Muhlis Akarsu’nun bir kaydı da yer aldı.

Hürriyet gazetesi'nden Serkan Ocak, Sabahat Akkiraz, Orhan Gencebay ve Arif Sağ ile bir araya gelerek, hem müzik hem de güncel konular üzerine konuştu...

'47 YIL ÖNCESİNİ TEKRARLIYORDUK'

Bu albüm fikri nereden çıktı? Aklınızda böyle bir proje var mıydı?

Bir gün kardeşim Hasan (Akkiraz) geldi. “Abla, Sony Müzik seninle ilgili bir proje düşünüyor” dedi. Eserlerin birazını biz seçtik, birazını da sanatçı arkadaşlar seçti, kendi stüdyolarında parçaları kaydedip gönderdiler. 47. sanat yılım olduğu için ben de çok sevindim. Çok hoşuma gitti.

İsimleri kim belirledi? Örneğin Bedük hiç sizin tarzınızda şarkı söyleyen bir sanatçı değil...

Önce Sony Müzik’ten Şemsettin Göktaş  ve Median Edisyon’dan Ali Coşar’la oturup “Nasıl olmalı” dedik. Yeni eserlerin seçimi yapıldı. Dostlara ulaşıldı ve kayda geçildi. Bazı arkadaşlarımız, örneğin Musa Eroğlu stüdyoda yeni bir beste yaptı. Mercan Dede, Kanada’dan kaydı yapıp gönderdi. Arif Hoca “Ben Gönül Defteri’ni çalarım Orhan Gencebay’la” dedi. Birlikte stüdyoya girdik. Ama ne heyecandı benim için... 47 yıl öncesini tekrarlıyorduk.

'İKİ USTA ARKAMDA ÇALIYORDU BEN DAHA 12 YAŞINDAYDIM'

Biraz anlatabilir misiniz o zamanki atmosferi?

Ankara’da yaşıyordum o zaman. Sivaslı ozanımız Mahmut Erdal geldi, “Kayıt yapalım sana” dedi. Benim nenemin de sesi güzeldi. TRT’ye istemişlerdi. Dedem kıskanıp göndermemişti. Sesimin güzel olduğunu beş yaşından beri herkes biliyordu. Mahmut Erdal ilkokul bitirince alıp beni İstanbul’a götürdü. Orada kaydı yaptık. Düşünsenize iki ünlü arkamda çalıyor, ben daha 12 yaşındayım. Bir 45’lik yapmıştık. Ne heyecandı, ne heyecan... Anlatamam. Kalbim güm güm atıyordu. O heyecanı bu sefer yine yaşadım. Yine iki usta çaldı, ben söyledim. Tarifsiz bir mutluluk.

'MUHLİS AKARSU İÇİN OKUDUM'

Ölümünden tam 24 yıl sonra Muhlis Akarsu’nun ses kaydına yer verdiniz...

Muhlis Akarsu’yla konserlerde karşılaşırdık. Albümlerimdeki türküleri seçmeme yardımcı olurdu. Hatta Sivas’a gitmeden birkaç gün önce bir muhabbete oturduğumuzda bana ‘Ne Ağlarsın Benim Zülfü Siyahım’ı önermişti. "Bunu sen çok güzel okursun" demişti. Sivas Katliamı’ndan sonra kaybettiğimiz Akarsu için sıradaki ilk albümde okudum bu türküyü. Sonra da Sezen Aksu gibi birçok arkadaşım da okudu. "Bu da gelir, bu da geçer" çok güzel bir söz.

'BENİM İÇİN MİLLETVEKİLLİĞİ SOMA FACİASI'NDAN SONRA BİTTİ'

Milletvekilliği de yaptınız ama sonra istifa ettiniz, pişman mı oldunuz?

Hayır. Ben zaten başlarken de sadece halkın sözcüsü olacağımı belirttim. Benim de söyleyecek sözüm vardı. Söyledim. Herkesten de çok çalıştım. Ama benim için milletvekilliği Soma Faciası’ndan sonra bitti. “Artık yeter” dedim. Kimse bir şey yapmıyordu, sorumluları bulmuyordu. Herkes koltuğunun derdindeydi. Kendi partimin vekillerine de  kızdım. Genel Başkan Kemal Kılıçdaroğlu, “Bu ülkeyi yönetenlerin sorumluluğu, gitme” dedi. Ama istifa ettim.

Şimdi de sık sık söylüyor musunuz “Bu da gelir, bu da geçer” diye?

Tabi! Benim dileğim odur ki, artık bundan sonra ülke olarak normalleşelim. İnsanlarımızın tahammül bilinci gelişsin, birbirimizi sevelim. Bir arada yaşayalım. Çünkü başka Türkiye yok.

sabahat akkikaraz Arif Sağ, Sabahat Akkiraz, Orhan Gencebay Fotoğraf: Emre Yunusoğlu

Sağ: Ben bu kadar türü karıştırmazdım

Arif Sağ ve Orhan Gencebay, albümün ilk türküsü ‘Gönül Defteri’ni birlikte çaldılar. Üç usta sanatçı, 47 yıl sonra buluştukları albüm için birlikte stüdyoya girdi. Ancak Sağ’ın albümle ilgili bazı eleştirileri de vardı. Akkiraz’ı ‘kendi alanının zirvesinde bir sanatçı’ olarak tanımlayan Sağ, “Ben olsam bu kadar karışık türün olduğu bir albüm yapmazdım. Çünkü buna ihtiyacı yok. Bir risk sonuçta. Belli seviyelerde bu riskler alınabilir. Ama şimdi gerek yoktu” diyor.

Sabahat Akkiraz’ın çok parlak bir sesinin olduğunu belirten Sağ şunları söylüyor: “Türkiye’de İbrahim Tatlıses gibi başka bir ses yok. Sesine kattığı müzikalite açısından İbrahim Tatlıses nerede duruyorsa Sabahat Akkiraz da aynı yerde duruyor.”

Sağ, Türkiye’de artık Akkiraz gibi yeni seslerin çıkmamasının sebebinin biraz da medyadan kaynaklandığını öne sürüyor: “Yılın sanatçıları seçiliyor. Kriterler konuluyor; pop, klasik, arabesk diye... Aralarında ‘Halk müziği’ yok... En kötüsü de şu: Daha geçen yıl ‘Yılın Halk Müziği Sanatçısı’ olarak Sibel Can seçildi. Böyle bir mantıkla hangi üretim yapılacak, nasıl yeni sesler çıkacak?”

Gencebay: Yıllar sonra tekrar yaşamak heyecan oldu

Siz Sabahat Akkiraz’a ilk çaldığınız zamanı hatırlıyor musunuz?

1970’ti, çok iyi hatırlıyorum Sabahat Akkiraz’a çaldığımız anı. İbrahim Tatlıses’e de çalıyorduk, o daha 17 yaşındaydı. Sabahat Akkiraz da 12 filandı. Küçük yetenekti. Sesi beni çok şaşırtmıştı. Biz o zamanlar stüdyo icracısıydık Arif Hoca’yla birlikte. Binlerce kişiye çaldık. Ama Sabahat kızımız istisna biriydi. Son derece duygulu bir yorumu vardı. Yıllar sonra aynı olayı tekrar yaşamak ayrı bir heyecan oldu hepimiz için.

Şu anda durum nedir peki?

Geçen yıl 1000 civarında albüm yapıldı. 2016’da Türkiye’de tüm meslek örgütlerinin topladığı telif miktarı 25 milyon euro. Bunun yarısı vergiye vs. gidiyor. Geriye 12-13 milyon euro kalıyor. Yani en fazla 50 milyon TL. Almanya’da geçen sene toplanan telif miktarı 1.5 milyar euro. Türkiye’de böyle devam ederse müzik de sanatçı da yaşayamaz... Örneğin Sabahat Akkiraz’ın 47 ve dostları albümüne harcanan para geri gelmeyecek. Yaklaşık 100 bin dolar. Geri dönüşü olmayacak bir yatırım yapılıyor. Maddi olarak bir karşılık alamıyoruz. Türk müziğine zarar veriyor bu durum.

Yaşadığımız dünyadan memnun musunuz?

Artık dünya da kabuk değiştiriyor. Sonu ne olacak bilmiyoruz. Barış olsun istiyorum. Büyük bir kargaşaya doğru gidiyoruz. Aslında ortam 1970’lerde daha kötüydü. 8 bin 500’den fazla kişi öldürüldü, 30 bin kişi yaralandı. Can güvenliği yoktu sokakta yürürken.  O zamanlar Levent’te bile geceleri çatışmalar olurdu. 1978’de 70 sente muhtaçtık. Arabası olana bir depo yakıt verilirdi. 1980’lere kadar devam etti bu durum. Sonra faili meçhuller ve daha kötü olaylar...

Tekrar ‘Batsın Bu Dünya’ gibi bir şarkı yazar mısınız?

‘Batsın Bu Dünya’ bir dönemin ağıdıdır. Çok kötü bir dönemdi. Tekrar bu ağıdı yazmak, o ortamı yaşamak istemem.

Söyleşinin tamamı