'Sinema korkak insanların yapacağı iş değildir!'

2008 yılında vizyona giren 'Girdap' filminin yönetmeni Talip Karamahmutoğlu sinemaya dair görüşlerini paylaştı. Karamahmutoğlu'na göre: "Edebiyat sinemanın beslendiği en önemli kaynaklardan biri"

Google Haberlere Abone ol

Yönetmen Talip Karamahmutoğlu ile ilk filmi "Girdap"ı, bağımsız sinemayı ve sinemadaki dağıtım sorunlarını konuştuk. Konu, bağımsız sinema yapmak isteyen genç sinemacılara gelince, Karamahmutoğlu, "Elinde inandığın bir senaryo var ise bir yerlerde o senaryo için finans da vardır. Senaryonun filme dönüşmesi için mücadele etmen yeterli olacaktır." diyerek görüşlerini açıkladı.

İzlediğiniz ilk filmi hatırlıyor musunuz?

İzlediğim ilk film neydi tam hatırlamıyorum ama en etkilendiğim film "Baba (The Godfather)". Ertem Eğilmez filmlerini de çok severim.

"Girdap" filmi, aklınızda ilk belirdiği zaman senaryosunu yazarken sanatsal, siyasal, kültürel ve ekonomik kaygılarınız ne oldu?

"Girdap" filmi ile ilgili tek bir kaygım olabilirdi, bundan daha iyi bir film yapamama kaygısı… Sinema korkak insanların yapacağı iş değildir.

. .

Yaptığınız filmleri kategorize eder misiniz? Türkiye Sineması tanımlamasının kavramsal olarak sizde nasıl bir karşılığı var?

Ben bu tür kavramları çok ayrıştırıcı ve tehlikeli bulurum. Tüm ömrüm boyunca faşist ve şovenist yaklaşımlardan uzak durmaya çalıştım.

Politik sinema yaptığınızı söyleyebilir miyiz?

Benim için esas olan hikâyenin kendisidir. İşe ilk oradan başlarım ve farklı perspektifler ile hikâyeyi anlatmaya çalışırım. Bu bazen politik bir hikâyedir, bazen de bir mezarcının içsel yolculuğudur.

Güçlü bir dağıtım ağından uzakta kalarak sinema yapan bir yönetmen olarak, bir sonraki filminizi finanse etmenin ne gibi zorluklarıyla karşılaşıyorsunuz?

Dört filmimde de dağıtım olarak bir sorun yaşamadım. Filmi finans etme konusuna gelince ülkemizde bağımsız sinemanın kaderidir. Birçok farklı fon ve sponsorlardan destek alarak filmimizi yapmak zorundayız. Bu da zor, engebeli ve zaman alan bir yoldur. Ama maalesef ki tek yoldur.

Bir hikâye aklınıza geldiğinde, o hikâyenin senaryolaştırması aşamasına nasıl karar veriyorsunuz? Senaryolarınız, ne tür çalışmalarla ortaya çıkıyor?

Bu bazen dinlediğim veya yaşadığım bir hikâye bazen de okuduğum bir roman olabiliyor. Hikâyeyi senaryolaştırmaya karar verdiğimde, önce tüm önyargılarımı bir kenara koyar, objektif olmaya çalışırım. Hikâyedeki ana karakterlerimi daha iyi analiz edip, onları daha iyi tanımanın yollarını ararım. Elimde karakter analizleri hazır olduğunda, onların yaşam alanlarını oluştururum. Artık neye, nasıl reaksiyon vereceklerini bildiğim bu karakterle hikâyede yol alırız.

Festival filmi ya da gişe filmi ayrımı yapmak ne kadar doğru? Filmlerinizin, senaryolarını kaleme alırken bu ayrım sizin için bir anlam ifade ediyor mu?

Bir filmin festival filmi olduğuna festivallerin jürileri karar verdiğinden, bazı filmlerde hem gişede yüksek rakamlara ulaşıp, hem de ödülleri alıyorsa böyle bir ayrım yapmak doğru olmaz.

Sinema toplumsal duyarlılıkları gündeme getirme açısından işlevsellik taşır mı?

İyi bir senaryoda ön yargıları bir kenara bırakıp, hocalarımızın da söylediği gibi içimizdeki nefreti yok etmek gerek. Sadece kendi düşüncelerimizin karşılık bulmasını isteyip ve sadece toplumun bir kesimine hitap ediyorsak, yaptığımız film toplumun çoğunluğuna dokunmuyorsa ve seyirci, karakterimiz ile özdeşleşmiyorsa ve hikâyeyi bir perspektiften anlatıyorsak iyi bir film yapmış sayılmayız.

Bağımsız sinema yapmak isteyen genç sinemacılar nasıl bir yol izlemeli?

Tek tavsiyem pes etmemeleri… Elinde inandığın bir senaryo var ise bir yerlerde o senaryo için finans da vardır. Senaryonun filme dönüşmesi için mücadele etmen yeterli olacaktır. Ben ilk filmim "Girdap"ta öyle yapmıştım.

Etkilendiğiniz yönetmenler var mıdır, varsa kimlerdir?

Metin Erksan’dan başlar, Ertem Eğilmez’den, Francis Ford Coppola’ya kadar bir sürü yönetmen sıralayabilirim. Hepsi de benim için, hem filmleri hem de kendileri kıymetli yönetmenlerdir.

Bir filmin tek bir sahnesi çekmek isteseydiniz bu sahne hangi filmin hangi sahnesi olurdu?

Sahne değil ama 2007 tarihli "Utanç" isimli Afgan filminin tamamını çekmeyi çok isterdim.

Sinema- edebiyat ilişkisinin güçlü bir bağa sahip olduğunu düşünüyor musunuz? Sizce yönetmen ya da senarist olmak isteyen biri kimleri okumalı?

Edebiyat sinemanın beslendiği en önemli kaynaklardan biridir. Benim son filmim usta yazar Osman Şahin’in ‘’Gömücüler’’ adlı eserinden bir uyarlamadır.

Bir yönetmenin gözünden yapımcı kime nedir? Yapımcı, set öncesinde, sette, set sonrasında ne iş yapar? Yönetmene karşı sorumluluğu nedir? İyi bir yönetmen- yapımcı ilişkisi nasıl olmalı?

Yapımcı filmi finanse eden kişidir. Yapımcıların birçoğu sinema konusunda vizyon sahibi insanlardır. Ortak nokta bulunur ise masa başı hazırlık döneminde yönetmene katkısı büyüktür. En iyi yapımcı sete en az gelen yapımcıdır.

Son yıllarda özellikle festivallerde baş gösteren sansür meselesine dair, sinemacıların alması gereken tavır sizce nedir?

Kaç tane meslek birliği var inan ben bile bile bilemiyorum. İki tanesinin yönetimindeyim. Bu meslek birlikleri bugüne kadar ortak bir karara imza atamadılar. Ortak bir tavır gösteremediler. Herkesin kendi gemisini kurtardığı bir ülkede, sansüre karşı durmak zor olsa da ilk filmim "Girdap"ta bunun karşısında durabildiysem, bundan sonra da durabilirim.