Mültecilerin bilinmeyen hikayesi: Kıyıya Vuran İnsanlık

Kıyıya Vuran İnsanlık: 2015 Mülteci Ölümleri Almanağı, göç sırasında ve iş cinayetlerinde hayatını kaybeden mütecileri bir “istatistik” olmaktan çıkarıyor, hikâyelerinin ve mücadelelerinin peşine düşüyor.

Google Haberlere Abone ol

DUVAR - Denizin ortasında bir bilinmezliğe sürüklendikleri şişme botlardan, gazetelere yansıyan rakamlardan, facia ve ve yıkım haberlerinden ibaret değillerdi. Hepsinin bir adı, bir hayat hikâyesi ve bir mücadelesi vardı. Çoğu zaman isimleri bile yazılmadı. Medyatize ve politize edildiler. Halkların Köprüsü Derneği tarafından hazırlanan Kıyıya Vuran İnsanlık: 2015 Mülteci Ölümleri Almanağı, Ege Denizi’nde ve iş cinayetlerinde hayatını kaybeden mültecilerin hikâyesine yakından bakıyor.

Kendi öz gücüyle ve sadece gönüllülük temelinde çalışmalarını yürüten Halkların Köprüsü Derneği, şimdiye kadar 100 binin üzerinde mülteciye ulaştı. Derneğin gönülleri arasında tıp doktorundan emekliye kadar çok farklı mesleklerden ve her yaştan insan var. Dayanışmayı insanlığın en eski kurumu “ezilenlerin nezaketi” olarak benimsiyor ve büyütmeye çalışıyorlar. Halklar arasında kamusal dostluk ve dayanışma duygusunu güçlendiren çalışmalar yapıyorlar. Merkezleri İzmir’de; Ayvalık, Kuşadası, İstanbul, Diyarbakır ve Mersin’de de temsilcilikleri bulunuyor. Halkların Köprüsü Derneği Almanak Hazırlama Grubu'ndan Halime Özçelik, Özcan Gülhan ve Ercan Ergiçay sorularımızı yanıtladı.

Kıyıya Vuran İnsanlık: 2015 Mülteci Ölümleri Almanağı’nı hazırlama fikri nasıl ortaya çıktı?

Halime Özçelik: Sahada sağlık taramaları, dağıtımlar ve etkinlikler gerçekleştiriyoruz. Geçişlerin yoğun olduğu zamnalarda bire bir tanıştığımız, hikayelerini dinlediğimiz insanların bir sonraki gün gazete kupürlerinde ölüm haberlerini görüyorduk. Haberlerde onlardan bir rakam olarak bahsediliyordu; fakat biz biliyoruz ki onların her birinin bir hayat hikayesi var. Böyle bir zamanda İş Cinayetleri Almanağı kitabının dağıtımında gönüllü olarak çalışan bir arkadaşımız mülteci ölümleri almanağı hazırlama fikriyle geldi. Bu almanak, onları tanımaya, öğrenmeye ve özlemeye dair.

kitap

Almanağın çalışmalarına ne zaman başladınız ve ne kadar sürede tamamladınız?

Özcan Gülhan: Kitap hazırlama fikrini 5 Mayıs 2016 tarihinde yaptığımız dernek toplantısında gündemimize aldık ve böyle bir çalışma yapmaya karar verdik. Hızla bir almanak grubu oluşturduk. Mülteci ölümleriyle ilgili internette, ulusal ve yerel gazetelerde çıkan haberleri taradık. Ulaşabildiğimiz mülteci ölümlerini toplayarak çalışmamıza başladık ve kitabımız 10 Ocak 2017’de Dipnot Yayınları’ndan çıktı.

'MEDYAYA YANSIMAYAN KAYIPLAR VAR'

Almanak hangi bölümlerden oluşuyor?

Ercan Ergiçay: Almanağın hazırlık aşamasında gördük ki gazetelerden çektiğimiz ölüm haberleri, mülteci sorununun yansıtılmasında yeterli olmayacak. Bu aşamadan sonra farklı bölümler de oluşturmaya karar verdik. Kitabımız; 2015 Mülteci Ölüm Raporu, Mülteciler Üzerine Politikacı Söylemleri, Can Kırıkları, Mültecilerin Hukuki Durumu, Medyanın Mültecilerle Sınavı, Bizden ve İngilizce metinlerin olduğu; Humanity Washed Ashore: the Almanac of Refugee Deaths 2015 bölümlerinden oluşuyor.

İlk bölüm geçişler sırasında kaybolan, hayatını kaybeden ve çalışırken yaşamını yitiren mültecilerin medyada yer almış haberlerini içeriyor. Geçişler sırasında en az 484 kişinin hayatını kaybettiğini, 206 kişinin denizde kaybolduğunu, 58 kişinin iş cinayetinde can verdiğini tespit ettik. Bu ölümler, sadece gazete sayfalarına yansıyanlar... Medyaya yansımayan daha pek çok ölüm ve kayıp olduğunu biliyoruz.

Can Kırıkları’nda şahit olduğumuz hayat hikâyelerine yer verdik. Bu bölümde sonu mutlulukla biten Maha’nın hikâyesi de, doğmadan ölen bir bebeğin hikâyesi de var.

Mültecilerin Hukuki Durumu bölümündeyse, sorunun kuramsal boyutuna odaklandık. Mültecilerin uluslararası hukuktaki ve Türkiye hukukundaki yerini tartıştık. Bu bölümde Hannah Arendt’in meseleye felsefi bir bakış sunan görüşlerine yer verdik. Ayrıca derneğimizin bir geri gönderme merkezine yaptığı ziyarette ortaya çıkardığı bulgular da bu bölümde yer alıyor. Mültecilerin AB yetkililerinin gözleri önünde tabi tutuldukları kötü muameleleri ve hapishaneden daha kötü bir hapishanede kaldıklarını anlattık.

Halkların Köprüsü Derneği bugüne kadar 100 binin üzerinde mülteciye ulaştı. Halkların Köprüsü Derneği bugüne kadar 100 binin üzerinde mülteciye ulaştı.

Medyanın Mültecilerle Sınavı bölümünde, medyanın mülteciler hakkında yaptığı haberlerden hareketle kullanılan dilin yanlışlığına dikkat çektik.

Bizden bölümünde ise Halkların Köprüsü Derneği’nin amaç ve çalışma biçimini, mülteci meselesindeki siyasi pozisyonlarını açıklayan, dernek üye ve gönüllülerinin kolektif emek ve aklı ile oluşturulan yazılara yer verdik.

Kitabı hazırlarken nasıl bir iş bölümü yaptınız?

Özcan Gülhan: Çalışmada yer alan tüm arkadaşlar sahada da, yazım aşamasında da yer aldı. İş bölümü olarak şunu söyleyebiliriz; örneğin avukat arkadaşımız hukuk metnini hazırlarken, gazeteci arkadaşımız politikacı söylemlerini hazırladı. Kitabımızın son okumasını akademisyen hocalarımız yaptı. Ne yazık ki o hocalarımızdan biri son KHK ile görevinden uzaklaştırıldı.

Almanak, yolculuğuna nasıl devam edecek? Nerelere ulaştırmayı düşünüyorsunuz?

Halime Özçelik: Elbette ki kitabın her yere ulaşmasını isteriz; fakat öncelikli amacımız 2015 yılında yaşanan mülteci ölümlerini tarihe not düşmek ve mültecilere yönelik yükselen nefret söylemlerine karşı insanlara hakikatle seslenmek.

Tıpkı mültecilerin hayatları gibi kitabın yolculuğunun da nereye varacağını, biz de bilmiyoruz. Mesela daha önce derneğimize gelmiş Meksika’da yaşayan bir arkadaşımız kitabın İspanyolca’ya çevirisini yapmak istediğini söyledi. Bu bizim için de süpriz oldu ve çok sevindik. Ayrıca iki ay önce kitap daha basılmadan, sayfalarından yaptığımız kâğıttan gemilerle sınırları aşarak Almanya’da bir sergide yer aldık.

Dernek, Foça Gerenköy’de mülteci çocuklarla bir etkinlik düzenlemişti. Dernek, Foça Gerenköy’de mülteci çocuklarla bir etkinlik düzenlemişti.

Önümüzdeki dönemlerde mültecilerle ilgili çalışmalarınız nasıl devam edecek?

Özcan Gülhan: Derneğimiz, sadece mültecilerle dayanışmayı değil, bu coğrafyada ezilen bütün insanlar arasında bir köprü olmayı gaye edindi. Toplumsal dışlanmışlığa karşı her türlü ötekinin yanında olmak için çaba göstereceğiz. Bu yüzden var olduğumuz sürece mültecilerle de dayanışmaya devam edeceğiz.

'PROJECİLİK GÖNÜLLÜĞÜ ÖLDÜRÜYOR'

Tüm faaliyetlerinizi gönüllülük temelinde gerçekleştiriyorsunuz. Sizce gönüllülüğün nasıl bir gücü var?

Ercan Ergiçay: Derneğimiz, BM ya da AB için projeler hazırlamıyor. Proje sözcüğüne alerjimiz var hatta. Almanak çalışmasına proje olarak bakmadık. Projeciliğin profesyonelliğe ya da yarı profesyonelliğe yol açtığını; amatör ruhu ve gönüllülüğü öldürdüğünü düşünüyoruz.  Gönüllülük bizi pazar ilişkilerinden, ürettiğimiz hizmetin alınır satılır olmasından koruyor. Ulusal ya da uluslararası hiçbir kurumdan nakdi yardım kabul etmiyoruz. Bağımsız ve sorgulayıcı bir pozisyonu korumayı önemsiyoruz. Gönüllülerin küçük bağışları ve üyelerin aidatları ile işlerimizi yapıyoruz. Ortaya koyduğumuz kolektif emek ile ne kadar çok iş üretebileceğimizi gördük ve görüyoruz. Bu da dayanışmanın anlamını, değerini gösterdi bize. Herkesin kendi olarak, kendi kalarak, gücü yettiği kadar destek olduğu bir çalışma anlayışımız var.