Brezilya kahvesinin 97 yıllık hatırı vardır

Eski dükkânınından tahliye edilen Brezilya Kurukahvecisi, altı aylık bir aradan sonra, yeni dükkânında tekrar müşterileriyle buluşmaya başladı. Brezilya Kurukahvecisi'nin öyküsünü, 30 yıllık çalışanları Mahmut Sümer'den dinledik.

Google Haberlere Abone ol

DUVAR - Kadıköy’ün eski dükkânlarından Brezilya Kurukahvecisi ve Kuruyemişçisi geçen yıl ilkbaharda yıllardır hizmet verdiği yerinden tahliye edilmişti. Hem dükkân sahipleri, hem dükkânını sahiplenen çalışanları, hem de yıllardır aynı yerden alışveriş eden müşterilerinin gözyaşlarıyla kapanmıştı bu tarihi işletme. Beşiktaş’taki Pando Kaymakçısı, Beyoğlu’ndaki Kelebek Korse gibi burası da birdenbire kendilerinden istenen fahiş kira bedelini karşılayamayacağı için Borçlar Kanunu’nun “10 yıldan fazla mülkünü işgal eden kiracıları sorgusuz kovma” maddesi gerekçe gösterilerek yersiz yurtsuz kaldı bir anda.

Sorun, şehirlere kimliklerini veren bu simgeleşmiş dükkânlarla birlikte toplumsal hafızanın da zedelenmesi. Kuşaklar boyu aynı yerden hizmet alan, dostluk bağı kuran insanlara zerre saygı duyulmaması. Dededen toruna geçmiş ve aslını bozmadan yaşamaya çalışan sosyal tarih merkezlerinin yok edilmesi. Başlarına gelen bu musibetle yeni bir dükkân maliyetini kaldıramadığı için yok olup giden mekânlar gibi, yakın çevredeki bir başka yeri mesken tutarak varlığını sürdüren işletmeler de var. Brezilya Kahvecisi de yeni bir yerde boy gösterip direnen mekânlardan biri.

Brezilya Kuruhavecisi'nin yeni dükkanı Brezilya Kuruhavecisi'nin yeni dükkanı

Altı aylık bir ayrılık sürecinin ardından yaklaşık iki ay önce, Kadıköy Çarşısı’nda yeniden hizmet vermeye başlayan “Brezilyalılar” aynı kadro ile yola devam ediyorlar. Yeni yerlerini ziyarete gittiğimde Ankara’dan İstanbul’a okumak için gelen ama bir akrabasının da çalıştığı Brezilya Kahvecisi’nde önce çıraklık yapan, 1981’de ise resmen çalışmaya başlayan Mahmut Sümer’den dinledim işletmenin öyküsünü.

Kendisi burada yaklaşık 30 yıl çalıştıktan sonra emekli olan Sümer, “Evde duramıyorum” diyor. Sümer, “Hem bu dükkânda hem de Çarşı’da çok sayıda arkadaşım var. Onları görmeye geliyorum. Bazen işe gelemeyecek birisi oluyor, onun yerine gelip yardım ediyorum” diyerek gerekçelendiriyor oradaki varlığını.

adem-6 Eski müşteriler yavaş yavaş tekrar gelmeye başlamış.

Sıddık Ergincan tarafından kurulduğunda ismi Merkez Kurukahvecisi’ymiş buranın. Erzincan Kemahlı Sıddık Bey, 1917 yılında İstanbul Kasımpaşa’daki dayılarının yanına gelir. Kahvecilikle uğraşan dayıları, yaklaşık iki yıl sonra vefat ederler. Geride kalanlar akrabaları Sıddık Bey’in dükkânı almasını isterler. 1920 yılında, 150 lira vererek Merkez Kurukahvecisi’ni satın alır Sıddık Ergincan. Bugünkü işletmenin temeli de böylece atılmış olur. O dönemlerde kahve İnhisarlar İdaresi, yani TEKEL’den temin edilirdi. Bu nedenle piyasada her zaman aynı oranda bulmak mümkün olmuyordu. Bu yüzden Merkez Kurukahvecisi’nde kuruyemiş ve çeşitli baharatlar da satılmaya başlanır.

Brezilya Kurukahvecisi, 1959. Brezilya Kurukahvecisi, 1959.

Bu sıralarda Sıddık Bey’in oğlu Mevlüt Ergincan da babası ile birlikte çalışmaya başlar. İşler iyi gidecek ve Merkez Kurukahvecisi Eminönü, Beyoğlu ve Karaköy’de şube açacaktır. 1950’li yıllara gelindiğinde yurt dışından çeşitli malların ithal edilmesine izin verilmeye başlanır. TEKEL’den kahve satın alma zorunluluğu ortadan kalkınca oğul Mevlüt Ergincan araştırmalara başlar. İlk denemesini Endonezya’dan yapar. Ancak buradan gelen kahvenin tadı serttir. Bunun üzerine Brezilya’dan kahve ithal edilir. Çeşitli şekillerde kavrulup en uygun kıvamı bulunan bu kahve için Mevlüt Bey “Türk damak tadına en uygun kahve” diye söyler. Mevlüt Bey bu girişimleri neticesinde resmi olarak kahve ithal eden ilk işletmeci olur.

Brezilya kahvesi öyle beğenilir ki, Merkez Kurukahvecisi’nin ismi de bundan böyle Brezilya Kurukahvecisi olur. 1952 yılında gerçekleşen bu isim değişikliğinin ardından yeni açılacak Karaköy şubesi için üzerinde dükkânın yeni isminin yazdığı özel fincanlar üretilir. Yine aynı yıllarda bugün hâlâ kullanılan “Arap Bacı” logosu da tasarlanır. Böylece Brezilya Kurukahvecisi tescilli bir markaya dönüşür. “Bugün hâlâ aynı kahveyi kullanıyoruz” diyor emekli çalışan Mahmut Sümer, “Tek çeşit kahve kullanıyoruz. Arabica cinsi kahve, çiğ kahve çekirdeği olarak gelir. Burada kavurup çeker ve satışa sunarız.” Bu çekirdeklerin bir kısmını normalden daha fazla kavurup koyu renkli ve daha sert bir kahve de elde ediyorlar.

Solda fazla kavrulmuş, sağda normal kavrulmuş kahve çekirdeği. Solda fazla kavrulmuş, sağda normal kavrulmuş kahve çekirdeği.

“Çarşı eskiden çok daha hareketli, çok daha renkliydi. İki paralel cadde şeklinde uzanırdı; bugünkü gibi küçük bir alana sıkışmamıştı” diyen Sümer şöyle devam ediyor: “Camcı, bakliyatçı, muşambacı, turşucu, gözlükçü, sobacı hatta yorgancı bile vardı. Şimdi büyük kısmı restoran ya da bar oldu caddenin. Normal dükkân kalmadı.”

Yeniden açıldıklarını duyan eski müşterileri tekrar buradan alışveriş yapmaya başlamış. “Duyan gören tekrar gelmeye başladı. Ama daha çok müşterimiz var yolunu gözlediğimiz, onlara haber gitmemiş. İlk yerimizi gelen geçen çok görmüyordu, sadece bilenler giriyordu. Çarşının içine gelince ilk gören, duyan da çok oldu” diye anlatıyor Mahmut Sümer.

Mahmut Sümer, Anıl Sümer, Hüsnü Yadikar. Mahmut Sümer, Anıl Sümer, Hüsnü Yadikar.

Eskiye hürmetin çok az olduğu, eskinin değerli olarak değil de köhne, kirli, yıkılması gereken ve hatta bazen tehlikeli olarak görüldüğü ülkemizde, Brezilya Kurukahvecisi’nin pes etmeyip bir yeniden doğuş gerçekleştirmesi mühim hadise. Sadece Brezilya’dan kahvenin değil, Giresun’dan fındığın, Anamur’dan yer fıstığının, Nevşehir’den kabak çekirdeğinin de geldiği bu nostaljik işletme, eskiyi kötü görenlere inat kaliteli tüm ürünleriyle ve geçmişinin gururuyla 97'nci yılında da yeniden aramızda.