Bir yeryüzü meleği: Hayvan hemşiresi

İstanbul'un moda semtinde yaşayan Mine Vural, sokakta yaşayan hayvanlara yardım ediyor. “Semt halkı sahip çıktığı sürece hayvanlar çok kolay yaşayabilir” diyen Vural'ın amacı herkesin kendi semtindeki hayvanlara sahip çıkmasını sağlamak.

Google Haberlere Abone ol

DUVAR - Mine Vural’ı tarif etmek, bir kalıba uydurmak zor. Çok güçlü bir semt karakteri. Yapılması gereken şeyi yapan her insana dedikleri gibi ona da “melek” diyorlar. Barışı, bir arada yaşamayı, paylaşmayı savunmak ve uygulamak hayatımız için olması gerekenlerden tanrı katına çıkarılınca, yeryüzüne de bir türlü huzur gelmiyor. Vural, kendi dünyasında bu huzuru yaratmaya çalışıyor.

Belli bir yaştan sonra doğanlar bunu bilmezler ama eskiden apartmanlarda da yaşasak, bu binaların kocaman bahçeleri olurdu. O bahçelerde de apartmanda yaşayan çocukların baktığı hayvanlar barınırdı. Mine Vural'ın çocukluğu ilkokula başlayana kadar Tekirdağ’da geçmiş. “Kendimi bildim bileli elimde hep bir kedi vardır, öyle olmadığım bir zaman hatırlamıyorum” diyor Vural, o günler için: “Küçük, müstakil bahçeli evler vardı. Bahçemizde 8-10 kedi olurdu. Ne yesem onlarla da paylaşırdım. Onlara isim koyardım ‘Arap, Sarman, Arap’ın dayısı, Sarman’ın amcası’ gibi.”

Hayvanlarla teması hiçbir zaman kesilmeyen Vural, lise döneminde siyasete merak salmış. O zamanlar ülkemizde yeni açılan ve revaçta olan uluslararası ilişkiler okumak istemiş ve hiçbir kursa gitmeden ya da özel ders almadan İstanbul Üniversitesi’nde bu bölümü kazanmış. “Üniversiteye başladığım gün işe başladım” diye başlayıp “13 yıl boyunca kurumsal şirketlerde çalıştım. İşteyken bile sürekli hayvanları düşünüyordum. ‘O n’olacak, bu n’olacak’ diye izin alıp veterinerlere giderdim. ‘Buna zaman ayırmak yetmez, sadece bununla yaşamalıyım’ diye düşündüm. Bir gün geldi ve ‘Eh, yeter! İstemiyorum’ dedim,” sözleriyle anlatıyor hayatının bu bölümünü Mine Vural.

'3 YIL BİR KLİNİKTE GÖNÜLLÜ ÇALIŞTIM'

Yeniden sınava girip veterinerlik okumak istemiş. “Tabii 18 yıl sonra tekrar sınava girince veterinerliği kazanamadım; ama açık öğretimle veteriner teknikerliğini okudum” diyor. Mine aynı zamanda, veteriner kliniklerine gide gele birçok şeyi kendi kendine yapmayı öğrenmiş. “O zamanki veterinerimi izleye izleye damar yolu açmayı bile öğrenmiştim. Uygulama önemliydi, okurken 5 yıl boyunca da kliniklerde çalıştım ve eksik taraflarımı geliştirdim. İyice öğrenebilmek için 3 yıl boyunca bir klinikte gönüllü olarak çalıştım” diye anlatıyor o günleri.

“Hayvan Hemşiresi” tanımını Mine Vural ortaya çıkarmış. “Türkiye’de zaten başka kullanan yok” diyen Vural, “Okurken düşündüğüm bir şeydi bu. Sanki mekanik bir şeyle uğraşıyormuşuz gibi bize ‘tekniker’ deniliyordu. Bu bana yanlış geldi. Kendimi bu şekilde adlandırdım. İnsan hemşiresi ne yapabiliyorsa aynısını yapabiliyorum” diye devam ediyor.

BARINAK YERİNE REHABİLİTASYON MERKEZİ

Vural'ın önemsediği birçok şey var. Bunlardan birini “Yapmak istediğim, semtimdeki hayvanlara sahip çıkmak, insanları bilinçlendirmek, barınakların hayal ettikleri gibi bir yer olmadığını insanlara anlatmak” diye söylüyor. “Barınak yerine olması gereken şey rehabilitasyon merkezi. Bir hayvan yaralandı mı, adı ambulans olan bir toplama aracıyla değil, gerçekten bir ambulansla alınmalı, gerekiyorsa orada müdahale edilip bir yere götürülmeye gerek duymadan salınmalı, alınması gerekiyorsa belli bir tedavi süreci sonunda yeniden alındığı noktaya bırakılmalıdır. 5199 sayılı hayvanları koruma kanununun genel olarak anlamı da budur aslında. Al, tedavi et, kısırlaştır, yerine sal. Kısacası bu” sözleri ile fikrini açıklıyor.

mine-vural-3 .

'SAHİPLİ HAYVANLARDA KISIRLAŞTIRILMALI'

Mine Vural “Kısırlaştırmanın kabul edilmemesini kabul edemiyorum” diyor. Açıklaması ise şöyle: “Sokaktaki hayvanları ya belediye ya da benim gibi gönüllüler kısırlaştırıyor. Ama sahipli tüm hayvanlar da kısırlaştırılmalı. Neden dersen; diyelim ben köpeğimi dolaştırmaya çıkardım. Bu hayvanların en büyük özelliği bölge belirlemek, doğasında var bu. Bunu da idrarıyla yapar. İdrarındaki hormonlarla ‘burası benim bölgem’ der. Tasmalı gezen hayvan bile ‘burada ben dolaştım’ demek istiyor. O hormonların kokusu kısır da olsa diğer sokak hayvanlarını da harekete geçiriyor. O noktada birbiriyle anlamsız bir kavgaya tutuşuyorlar. Böyle olunca ‘O köpek bize saldırdı’ diye hayvan sahipleri bile sokak hayvanlarından şikayet ediyorlar. Senin köpeğin var zaten, sokak hayvanını nasıl şikayet edersin! Halbuki hayvanını kısırlaştırsa, o hormonlu idrarını atmayacak ve bu hayvanlar dost olacak. Evdeki köpeği kısırlaştırmanın en önemli nedeni sokaktaki hayvanı korumaktır. Çünkü onun davranışını direk etkiliyorsun.”

“Ayrıca kısırlaştrıma,” diyor Vural “Gelecekte oluşacak tümörlere, kontrolsüz üremeye, agresif davranışlara engel olur. Bu sayede ormana atılan, barınağa bırakılan ya da sokağa terk edilen hayvan sayısı da azalacaktır. İki hayvan sahibi sırf kendi hayvanları da anne baba olsun diye, gerçekten hiç anlamadığım bir mantıkla hayvanlarını çiftleştiriyorlar. En iyi ihtimalle sekiz tane yavru oldu diyelim. Sonra bu yavruları arkadaş çevrelerine dağıtıyorlar. O arkadaşını ne kadar takip edebilirsin ki? Bir süre sonra onu ormana bırakmayacağını, sokağa salmayacağını bilemezsin ki. Ve yüzde seksen hikâye böyle sonlanıyor.”

'İNSANLAR HER YERİ KENDİ YAŞAM ALANI SANIYOR'

Mine Vural'a göre, en büyük sorun hayvanların yerlerinden edilmesi. “Hayvanlar alışık olduğu ortamda yaşamak ister. Buradan alıp başka bir yere attığınızda şaşırır, kaçmak ister, bunalıma girer ya da oradaki yerleşik hayvanların saldırısına uğrar” diye anlatan Mine şöyle bir örnek veriyor: “5 ay boyunca aralıksız, 2500 tane köpeğe ormanda besleme yaptım. Hiçbir zaman, hiçbirisinin saldırısına uğramadım. Sen hayvana sopayla yaklaşırsan, taş atarsan; onu irite edersen; hayvanın üzerine su atıp yattığı yerden kovalar ve bir lokma ekmek vermezsen elbette saldırganlaşır. İnsanlar her yeri kendi yaşam alanları sanıyor. Ama biz aslında onların yaşam alanlarını gasp ettik. Tuvaletlerinin yapacak toprak parçası bile bırakmadık.”

“Semt halkı sahip çıktığı sürece hayvanlar çok kolay yaşayabilir” diyor Vural, “Sadece yemini suyunu vereceksin ve yerini bozmayacaksın. Bu kadar, başka bir şey istemiyor hayvanlar zaten.” Vural'ın amacı herkesin kendi semtindeki hayvanlara sahip çıkmasını sağlamaya çalışmak.

'HAYVANLARI GİZLİCE BESLİYORLAR'

Vural, “Dünyanın her yerinden mesaj geliyor. Diyorlar ki ‘sizin sayenizde hiç görmediğimiz şeyleri görmeye başladık.’ En ufak bir şeyde ne yapacağını bilemeyen ya da sadece barınağı aramayı düşünen insanlar daha bilinçli hareket etmeye başladılar. Hiçbir şey yapamasalar bana ulaşıyorlar; ben de onları elimden geldiğince ne yapmaları gerektiği konusunda yönlendiriyorum” diye anlatıyor. Mine Vural, yalnız olmadığını ise şu sözlerle anlatıyor: “Aslında Türkiye’nin her yerinde benim gibi insanlar var. Hayvanlara düşmanca muamele edilen bölgelerde bile bu insanlar tek başlarına bir şeyler yapmaya çalışıyorlar. Onların yaptıklarını da duyurmaya çalışıyorum. Aslında çok daha fazla iyi insan var; fakat çevre baskısı nedeniyle hayvanları gizlice besliyorlar filan.”

“Sosyal medyanın yeni nesilde oluşan duyarlılıkta çok büyük katkısı oldu” diyen Vural, Gezi eylemlerinden sonra Facebook kullanmaya başlamış. “Ondan önce hiç kullanmazdım” diyor “25 yıldır Moda’da yaşadığım için bilinen bir insanım zaten. Sosyal medyadan sonra tanınırlığınız çok artıyor. Bunun dezavantajı, bana binen yükün de aynı oranda artması. Birçok başka şeyde olduğu gibi bu durumu kullanmaya çalışan insan sayısı çok.”

mine-vural-2 .

'MELEKSİN DİYORLAR AMA...'

Mine Vural “İnsanlar ‘sen bir meleksin’ diyorlar ama kendi müdahale edebilecekleri şeylerde bile beni arıyorlar. Süper kahraman değilim sonuçta, her yere koşturamam. Herkesi bilinçlendirmeye, ne yapması gerektiğini göstermeye çalışıyorum. Fakat insanların tek kriterleri veteriner fiyatları. ‘Ama benim gücüm yok ki!’ diyorlar. Evet, kabul ediyorum, veteriner ücretleri çok yüksek. Ama sadece bu nedenle yardıma muhtaç bir hayvanı görmezden gelemem. Kendi evimdeki hayvanlar için asla yardım istemem. Yardım için veterinere götürdüğüm hayvanların hepsi aslında bu semtin hayvanları. Ben Karun değilim ki, benim de gücüm yok. Borçlanıyorum, arkadaşlarım yardım ediyor. O şekilde bir şeyler yapmaya çalışıyorum” şeklinde anlatıyor yaşadıklarını.

Vural geçimini sağlamak için “köpek gezdirme” işi yapıyor. Bu işe başladığı gün babasını kaybetmiş. “Onun son günleriydi. Sürekli yanı başındaydım. O sıralarda 3 kez barınağa girmiş, iyice agresifleşen bu nedenle de bir daha barınağa girdiğinde çıkamayacak olan bir köpeği, ismi Peker, sahiplenmiştim. Arkadaşlarım bana da iyi geleceğini düşünüp onu gezdirmeye çıkarmamı önerdiler. Babama markete gideceğimi söyledim. 31 Aralık 2010, akşamüzeri saat 5’te. Biraz sonra telefonum çaldı, ‘Mine çabuk gel, baban fenalaştı’ dediler. Eve döndüğümde çok geçti. Babamla son konuşmam, ilk köpek gezdirmeme neden oldu” diye anlatıyor Mine.

'EVDE BESLEMEK HAYVANIN DOĞASINA AYKIRI'

Gezdirme işiyle birlikte “pet sitting” diye bir şeye başlamış; bir nevi “kendi evinde pansiyon.” Tatile giden, işi çıkan ve bir süreliğine evde olamayacak insanların hayvanlarına bakıyor yani. “Evde tek başına kalan ya da bu esnada geçici olarak veterinere, pansiyona bırakılan hayvan bir terk edilmişlik duygusuna kapılıyor ve travma yaşıyor” diyen Mine Vural, bunun önüne geçmek için insanların kendi evlerinde hayvanlarıyla zaman geçiriyor, gerekli bakımlarını, beslenmelerini ve gezdirmelerini üstleniyor. Bir hayvana evde bakmanın da aslında onun doğasına uymadığını söyleyen Vural, evde baktığı hayvanları şöyle anlatıyor: “İki gözü de kör olan bir sürü kedim var. Onun artık sokakta yaşama ihtimali yok. Çok yaşlı bir köpeğim var, o da öyle. Onların doğasını bozan bir şey olsa da bu gibi durumlarda başka bir çözüm de yok.”

'SOKAK HAYVANLARI HASTALIKLARA DAHA DİRENÇLİ'

“Ben genelde ev yemeğiyle besliyorum hayvanlarımı. Sokaktaki hayvanları da birkaç arkadaşımla birlikte bu şekilde besliyoruz” diye devam ediyor Mine Vural, “Temizlik için sirke çok faydalı mesela. Köpekleri sirkeyle yıkadığında bütün dış parazitlerden kurtuluyorsun. Yılda bir kere kuduz ve karma aşısı hariç hiçbir aşıyı yaptırmıyorum. Hele belli bir yaştan sonra hiçbirine yaptırmıyorum. Pet Shop’tan ya da merdiven altı üretimden satın alınan hayvanın bir doğası yok. Bağışıklık sistemi gelişmiyor. Böyle olunca hastalıklara açık oluyor. Bunu gidermek içinse bir sürü aşılar, mamalar ve damlalar üretiliyor. Böyle işleyen bir sektör bu. Ama sokaktan, doğal ortamından ya da ormandan alınan hayvanlar öyle değil. Onlar çok daha dirençliler.”

'SOKAK KÖPEKLERİNİN TASMALARINI BİLE ÇALIYORLAR'

Mine Vural, insanı diğer her şeyden üstün gören bakış açısını benimsemiyor. O yüzden bir “hayvan kurtarma gönüllüsü” olmuş. “Moda’daki köpeklerin hepsini tanıyorum” diyen Vural “Belediye ile birlikte her sene kuduz aşılarını yapıyoruz. Hepsinin karnesi vardır. Olur da birine hırlarsa, ısırırsa içinden biri, o kişiye hemen karneyi gösterip köpeğin aşılı ve bakım altında olduğunu gösteriyorum ki, içi rahat etsin” diye anlatıyor. Hayvanlara özel tasmalar hazırlamış. Üzerinde kendi telefon numarası ve “Sakatım, ama bana bakıyorlar” gibi ifadelerin yazdığı bu tasmaları bile köpeklerin boynundan çalıyorlarmış. “Aslında Moda’da yaşayan herkes hayvanlara duyarlı değil” diyor Vural “Semtin genel havası öyle olduğu için kendisi de öyleymiş gibi davranıyorlar.”

Vural'ın işi zor. İşini zorlaştıransa her zaman insanlar oluyor. İçinde hayvan sevgisi olmayan ama hayvanları egoları için kullanan, evinde besleyenler; dokunabilecekleri kadar yakın oldukları halde en ufak bir şey için Mine Vural'ı arayanlar ve sadece ondan çözüm bekleyenler; Vural'da onların hizmetlisi gibi onu aradıklarında her zaman hazır olmasını bekleyenler vs... Vural'ı dinlerken hayvanlara olan davranışımızla, çocuklara olan davranışımızın çok benzediğini fark ettim. Barınak ile yurtlar; sokak hayvanlarına bakış ve davranış ile sokak çocuklarına olan bakış ve davranış; evde özenle beslediği hayvanı üzerinden sağlanan ego tatmini ile kendisinin bir kopyasını büyütmek isteyen bakış açısı; hayvanlarla ve sokaktaki çocuklarla ilgilenen insanlara atılan küçümser bakışlar; hepsi aynı. Hayvanlara da çocuklara da kötü davranan bir coğrafya burası. Ve eğer var olmaya devam ediyorsa Mine Vural gibi iyi insanların yüzü suyu hürmetine oluyor bu.

http://www.hayvanhemsiresi.org/