Dedesi eskiden Suriye'yi yönetirdi!

Suriye'nin eski askeri cunta lideri Edip Çiçekli'nin torunu Yakzan, Türkiye'de kurduğu bir vakıf ile sığınmacı vatandaşlarına yardım ulaştırmaya çalışıyor. Esad karşıtı hareketi destekleyen Yakzan, 'savaşın kaybedildiğine inanmadığını' söylüyor.

Google Haberlere Abone ol

ANTEP - Yakzan Shishakly (Çiçekli) 1951’de darbe ile Suriye'de yönetime el koyan Albay Edip Çiçekli'nin torunu. Çiçekli sadece 4 yıl iktidarda kaldıktan sonra Rusya’nın desteğini arkalarına alan muhalif subaylar tarafından Şubat 1954'te başka bir darbe ile devrilmişti. Brezilya’ya sürülmesinden 10 yıl sonra Suriyeli bir Dürzi tarafından düzenlenen bombalı saldırıda hayatını kaybetti. Antep’te yaşayan Yakzan Shishakly 37 yaşında. Hem Amerikan hem Suriye vatandaşı. Suriye iç savaşı başladıktan sonra Amerika’daki hayatını bırakıp, 'ülkesine yardım etmek' için Türkiye’ye gelmiş. İsminin anlamı ‘gözleri açık uyuyan adam’… Dedesinin bir askeri darbe ile iktidara gelen bir 'diktatör' olduğunu kabul etmiyor. Suriye'de yaşanan iç savaşı 'devrim' olarak tanımlıyor. 'Batılılardan ve bireysel bağışçılardan gelen yardımlarla' kurduğunu söylediği Maram Vakfı ile Türkiye'deki sığınmacılara yardım organizasyonu yürütüyor. Kendisiyle ailesini, Türkiye'de yaptıklarını ve ülkenin şimdiki durumunu nasıl değerlendirdiğini konuştuk.

Ailenizde dedenizden nasıl bahsedilirdi?

Aile içi değil de ailemin dışındaki insanlar dedem hakkında çok konuşurlardı. Onunla ilgili hikayeler anlatırlardı.

Ne tip hikayeler?

Her tür hikaye anlatılırdı. Daha çok onunla ilgili hatıralarını anlatırdı insanlar. Yani mesela eve geldiğinde ilk yaptığı şeyin çocukların yanına gitmek olduğu, onlarla oynamayı çok sevdiği falan… Dışarıdaki insanlarla çalışmayı, onlarla sohbet etmeyi çok sevdiklerini anlatırlardı. Ben de ilgiyle dinlerdim.

Sevenleri çok muydu?

Belki de…

adib_al-shishakli Edip Çiçekli

Neden öldürüldü o zaman?

Politik sebeplerden dolayı… Suriye’ye geri geleceğinden korkan insanlar ona suikast düzenlediler. Çünkü sevenleri çoktu ve eğer gelseydi, kolaylıkla başkan olurdu.

Babanız dedenizin aksine hiç politikaya atılmadı mı?

Hayır. Politikadan hiç hoşlanmadı ve hiçbir zaman da dahil olmadı. Ülkesine başka yollarla hizmet etti çünkü ülkeyi başka yollardan da kurtarmanın mümkün olacağına inandı. 50’lerde ordudaydı zaten sonra turizm sektörüne geçti. Müthiş bir insandır kendisi.

Şam’da doğdunuz. Orası ne ifade ediyor sizin için?

Şam dünya tarihine göre ilk medeniyetin başkenti… O kadar güzeldi ki, bu yüzden orada yaşamak da farklıydı. Çünkü şehrin size vadettiği pek çok vardı ve yürüdüğünüz her yer tarih kokardı. Şehrin etrafını çeviren duvarlar kadar eskidir oradaki ağaçlar… Yürüdükçe tarihi de sindirirsiniz. Her ayrıntıyı çok net hatırlıyorum çünkü Amerika’ya taşındığımda bile her yıl oraya gittim.

Hep geçmiş zaman kullanıyorsunuz?

Evet, çünkü Şam çok değişti maalesef ama her şey daha iyiye gidecek bundan sonra.

Neden Amerika’ya taşınmıştınız?

Okul, eğitim gibi daha iyi fırsatlar için oraya taşındık. En büyük abim zaten orada yaşıyordu. Gitmek istemezdik ama sonuçta Suriye’de yapacağımız şeyler sınırlıydı.

Çiçekli ailesinden geldiğiniz için mi sınırlıydı?

Olabilir. Neyse, oraya taşındık, bütün kardeşlerim iyi eğitim aldı. Biz beş kardeşiz, dört erkek bir kız. Mezun olduktan sonra kendi şirketimi kurdum.

Diğer kardeşleriniz nerede ve ne yapıyorlar?

Kız kardeşim Kanada’da yaşıyor. Kardeşlerimden biri Amerika’da, diğeri de Arabistan’da…

Dünyanın her yerine yayılmışsınız.

Öyle oldu. Bütün diğer Suriyeli aileler gibi. Devrimden önce de bu böyleydi. Suriyeli aileleri her yerde görebilirsiniz.

'ÇOK KAYBIMIZ OLDU AMA...'

Babanız hâlâ Şam’da mı yaşıyor?

Bu olaylar çıkana kadar orada yaşıyordu. Taşınmayı hiç istemedi ama biz kendisini çok zorladık çıkması için. Annemi devrimden altı ay evvel kaybettiğimiz için sözümüzü dinlemek zorunda kaldı. Daha geçen ay buradaydı, beni ziyarete geldi.

Suriye’deki olayları ilk duymaya başladığınızda, aklınızdan geçen ilk şey neydi?

Nasıl yardım edebiliriz? Aklımdan çıkmıyordu bu soru… İlk saldırılar başladığında en küçük kardeşimle birlikte Amerika’da rejime karşı protestolar başlattık. En başta hiçbir şey net değildi. Şimdi savaşa döndü ama en başta yapılan bir devrimdi. Aktivist olan ve hâlâ yaşayan insanlarla konuştuğumuz zaman, o kadar etkileniyorduk ki dinlediğimde… Düşünsenize, genç yaşlı, öğrenci kim varsa, öldürüleceğini bile bile devrim için mücadele ediyorlar.

Şimdi kaybettiğinizi düşünüyor musunuz?

Kaybettiğimize inanmıyorum ve inanmıyoruz. Çok kayıplarımız oldu ama daha kaybetmedik. Ben kazandığımızı düşünüyorum zaten. Gelecek daha iyi olmak zorunda. Tarihe bakın, kazananlar daima insanlar olmuşlardır. Başta kaybetseler de sonunda kazanacak yine insanlar olacaktır. Eğer devrimden önceki Suriye’yi okuduysanız bilirsiniz; komik sebeplerle hapishaneye atılan ve işkence gören insanlar, adaletsizlik, yolsuzluk, her şey vardı. Bu devrimin başlaması bile kazandığımızı gösterir. Ben sadece yüzlerce kişiden değil, yüzlerce şehirden bahsediyorum.

Biz derken kimleri kastediyorsunuz? Belli bir grubu mu yoksa?

Devrim için savaşan tüm sivilleri…

Buraya ilk gelişinizi konuşalım; ilk nereye gittiniz?

İlk Hatay’daki sınır bölgesine gittim. Reyhanlı’ya ve oradan Atme’ye.

Uzun bir sınır bölgemiz var sizinle, neden ilk önce oraya gittiniz?

Çünkü Atme kurtarılmış bölgeydi, isyancıların bölgesiydi. Hiç kimseyi tanımama rağmen, bir sürü insanla tanıştım. Yardıma ihtiyacı olan insanları görünce de yardım etmeye karar verdim.

Kamp kuracağınız yere nasıl karar verdiniz? Sonuçta Suriye toprakları o kadar güvenli değil artık.

Sınır bölgesi daima güvenlidir. İnsanlar genelde hep oralarda toplanıyorlar. Atme de sınıra beş km. mesafede… İlk 2,5 yılı orada geçirdim. Ama bu arada Reyhanlı’daki yetimhanemizi inşa etme fikri oluşmaya başlamıştı. Önce kampla ilgilenmem gerekiyordu, içine okul, mutfak, klinik gibi pek çok tesis kurmuştuk ama sonra bir takım sebeplerden orayı bırakmak zorunda kaldık.

square_gallery_thumb'YARDIMLAR ARTINCA KAMP KURDUK'

Maram Vakfı nasıl kuruldu?

Suriye'de sığınmacılara yardımcı olan IBP (International Budget Partnership) gibi bazı vakıflar vardı ama sınırı geçemiyorlardı. Benim şansım sınırı geçebildiğim için yaver gitti, Atme ve Reyhanlı’da yerler oluşturabildik. En büyük ağabeyim Edip de bölgedeydi zaten, insanların neye ihtiyacı olduğunu belirlememize yardımcı oldu. En başta su, yemek gibi basit ihtiyaçları karşılıyorduk, yardımlar çoğalmaya başlayınca ‘neden bir kamp kurmuyoruz?’ dedik ve her şey böyle başladı. Başka sivil toplum örgütlerinden yüzlerce çadır geldi ve yavaş yavaş kampı oturttuk.

Maram Vakfı’nın ismi nereden geliyor?

Felç olan ufak bir kızdan aldık ismini. Hâlâ hayatta. Muhteşem, çok güçlü ve çok güzel ufak bir kız çocuğu Maram…

Türkiye için ne düşünüyorsunuz?

Buraya geldikten, Türklerle çalıştıktan ve insanlarıma verdiklerinizi gördükten sonra benim için Türk olmak bir onurdur. Bize o kadar yardımı oldu ki Türkiye’nin. Eğer düşünürseniz Türkiye bize gerçek anlamda yardımcı olan, bize destek veren tek ülke…

Hiç eleştirdiğiniz bir tarafı var mı? Politik açıdan ne düşünüyorsunuz?

Ben burada misafirim ve bir misafir olarak yorum yapma hakkını kendimde görmüyorum. Bir Suriyeli olarak bana ve insanlarıma yardımcı olan biri ya da bir ülke hakkında konuşmak hatta bir fikrim olması bile kesinlikle adil ve etik olmaz benim için.

Savaş bittiği zaman ne yapacaksınız?

Savaş bittiği zaman yapacağımız çok şey olacak. Suriye’yi yeniden inşa etmek için daha da sıkı çalışmamız gerekecek.