Cumhuriyet davası dördüncü günü tamalandı

Cumhuriyet çalışanlarının yargılandığı davanın dördüncü oturumu son erdi. Bugünkü duruşmada tutuklu ve tutuksuz tüm sanıkların savunması tamamlandı. Ardından avukatların savunmasına geçilirken ilk olarak avukat Fikret İlkiz, ardından Tora Pekin ve Durgun Yarsuvat, Ergin Cinmen söz aldı. Cirmen'in konuşmasının ardından açıklama yapan hakim, "Bu yargılama birilerinin ikna edilmesi gereken bir yargılama değildir. Kanun maddelerini avukat arkadaşlardan öğrenecek değiliz. Dikte edici tavrınızı reddediyorum" dedi.

Google Haberlere Abone ol

İSTANBUL - Cumhuriyet gazetesi çalışanlarının yargılandığı dava dördüncü sona erdi. Bugün tutuksuz yargılanan Hikmet Çetinkaya ve Aydın Engin ifade verdi.

Çetinkaya, savunmasına "51 yıldır Cumhuriyet gazetesindeyim" diyerek başladı.

Fethullah Gülen'in kendisine bir çok kez tazminat davası açtığını belirten Çetinkaya savunmasına şöyle devam etti:

"Laik, demokratik, hukuk devleti ilkelerinden asla vazgeçmem. Poliste, yargıda, eğitimde örgütlenmelerini haberleştirdiğim yıllarda Türkiye Fethullah Gülen'i tanımıyordu. Birçok davada sanık oldum yargılandım. Gülen hakkımda şikayet dilekçeleri verdi, tazminat davaları açtı. Ama yılmadan yazdık. FETÖ'nün sahte evraklarla bir çok yerde örgütlendiklerine kimseyi inandıramadık"

Beraat kararı verilmesini talep eden Çetinkaya savunmasını şu sözlerle tamamladı:

"Cemaatin ne kadar masum, benim ne kadar kötü olduğum hep söylendi. 'Altın Nesil' adı altında Amerika'da örgütlenmesini yazdığımızda kimse olup bitenleri görmedi. Devletten maaş alan bu imamın gerçek yüzünü açığa çıkarttım. Yıllarca peşimizden koştular aldırmadık. Bu iddianameyi reddediyorum."

'GEREKEN CEVABI VERDİLER'

Hikmet Çetinkaya'nın ardından Aydın Engin de savunma yapmaya başladı. Engin, "Sayın Yargıçlar, şu anda üçü tutuklu sandalyesinde oturan avukatlar ve diğerleri de yıllardır arkadaşımdır. Akın Atalay, Bülent Utku iddianameye gereken cevabı verdiler ve layık olduğu yere koydular. Ondan benim ekleyeceğim bir şey yok" dedi.

Savunması biten Aydın Engin'e çapraz sorgu yapıldı. Mahkeme başkanının "İsrail imamı Harun Toprak ile 13 iletişim kaydınız varmış. Açıklamanız var mı?" sorusuna Engin "Gazetecilik mesleği ile teröristliği ayırmak lazım. Ben İlhan Selçuk'un önerisiyle Gülen okullarını ziyaret ettim. Uganda ve Moskova'da cemaatin topluma nasıl sızabileceğini gözlerimle gördüm" diye yanıt verdi.

Engin'in bu cevabına mahkeme başkanı "Sizde bir 007 James Bond ruhu sezdim" şeklinde  cevap verdi.

'BU DAVADA GAZETECİLİK YARGILANIYOR'

Aydın Engin'den sonra Orhan Erinç savunma yaptı. "Bu davada gazeteciliğin yargılandığını" belirten Erinç, "Yazdıklarımızla gazetecilik yapmıyoruz da sanki birilerine mesaj veriyormuşuz gibi bir anlayış var. Bu dava sadece gazeteciliğin yargılandığı bir dava değildir. Buradaki arkadaşlarım mesleklerini yapmaktan da KHK ile çıkarılmışlardır. Bizden istenen yargıç ve savcılar gibi davranmamızdır. Türkiye'de gazeteciliğin yapılması önündeki engellerden bir başkasıdır bu da" diye konuştu.

Suçlamalardan en büyüğünün Cumhuriyet'in yayın politikasını değiştirmek olduğunu belirten Erinç "Dinci medya bizi suçlar gibi bir yaklaşım sergilemektedir. Bu da bize yöneltilen saldırının siyasi olduğunu ortaya koymaktadır. İddianameye bakarsanız Cumhuriyet'in Atatürkçülüğü sanaldır. Niye? Çünkü 3 kişinin çıkmasıyla Cumhuriyet Atatürkçülükten çıkmıştır.  Hakimlerin, bizim gazeteci olarak halkı bilgilendirmek için yazdıklarımızı casusluk olarak okuduklarını anlıyorum. Suçlamalardan en önemlisi Cumhuriyet Vakfı'nı ele geçirmek ve yayın politikasını değiştirmek" dedi.

'7 SÜLALEMİ ARADILAR'

'60 yıllık yöneticilik hayatımda hiç 'adamım' olmadı' diyen Erinç şöyle devam etti:

"Hep iş arkadaşım oldu. Bu tasfiye edildiklerini söyleyen arkadaşların iddiası. Başkanlığı Burhan Felek'ten öğrendim. Öneride bulunmak ya da tartışmaya herkesten önce katılmak yaklaşımının yanlış olduğunu bilirim.  Cumhuriyet'i babalarının çiftliği sananları ileri sürdüğü bir iddiadır. Gerçekle ilgisi yok. Yassı Ada davalarını izleyen ve hala gazetecilik yapmakta olan iki kişiden biriyim. Raporlara kızıyoruz ama haksızlık etmeyelim çünkü teşekkür borcum var. 7 sülalemi aramışlar suçlayacak tek kuruş bulamamışlar. Bin lira kazanan gazeteci 2 bin 500 lira harcama yapıyorsa, yuları başkalarına kaptırmıştır"

Savunmanın ardından soru cevap kısmına geçildi. Mahkeme başkanının "Bu vakıf dediğimiz olayın Cumhuriyetle arasındaki duruşu nedir?" sorusuna Erinç, "Benim gazetede imtiyaz sahibi olmam dernek, şirket gibi yayın organlarının sahibinin başkan olacağından kaynaklanıyor. Ben başkan görünüyorum ama ben de cumhuriyet çalışanıyım" cevabını verdi.

Kıdemli Üye Hakim gazeteci Erinç'e "Karşı gazete diyebileceğimiz bir Zaman Gazetesi ile belli tarihlerde aynı manşeti atma durumunuz var?" sorusunu da yöneltti. Erinç "33 bin günde 3 gün bu olmuş ve iddianameye girmiş. Çok ender olur. Bir ay önce spor servisi de Takvim ile aynı manşeti attı" cevabını verdi.

SAVUNMALAR TAMAMLANDI

Sanık savunmalarının tamamlanmasının ardından avukatların savunmasına geçildi.

İlk olarak söz alan avukat Fikret İlkiz "İddianame konusunda bir değerlendirme yapacağım. Masumiyet karinesi dediğiniz için, özellikle 'iddianame' olarak adını dahi anmayacağız. Soruşturmayı hazırlayan savcı diyeceğiz. Evet ortada bir iddianame var. Şimdi soruşturmayı yürüten savcı birden bire bir gün başlattığı operasyon üzerine odasında emniyet görevlileri ile yaptığı toplantıdan sonra, hatta kimlerin gözaltı yapılacağı ile ilgili toplantı yaptı.  30 Ekim 2016'da  kararlar alındı. Ve gözaltılar, el koymalar başlandı.  Bunları niye anlatıyorum? Çünkü bu süreç devam ediyor."

'ADALET BAKANI'NI HSK'YI GÖREVE ÇAĞIRIYORUM'

İlkiz, şöyle devam etti: "Barış Pehlivan, bu soruşturmayı yürüten savcı hakkında bir haber yaptı. FETÖ/PDY suçundan yargılandığını haber yaptı. Biz bunu öğrendik. Aynı gün Barış Pehlivan hakkında bir soruşturma başlattı. Ve soruşturma başlatmakla kalmadı aynı zamanda gazetecinin tutuklanmasıyla ilgili de işlem başlattı.

Önemsiz gibi gözüküyor ama bakın bundan sonraki tüm sanıkların Murat İnam'dan bahsedip savunmalarına girmelerinde temel olan olgu neden bu kadar önemli? Rahatsız olduğunuzu biliyorum. Ama biz çok rahatsız olduk. Sizin de biraz rahatsız olmanızı bekliyorum. Adalet Bakanı'nı HSYK'yı göreve çağırıyorum. Özellikle bundan bahsetmesek ya da siz 'Herkesin bir masumiyet hakkı var' dediğiniz için izin verin bunu anlatalım."

'BU SORUŞTURMAYI BU KOŞULLARDA YÜRÜTEMEZSİNİZ'

FETÖ ile ilgili 10 ayrı suçtan müebbetle yargılanan savcı Murat İnam bu dosyaya bakamaz' diye her yere şikayette bulunduklarını belirten avukat Fikret İlkiz şöyle devam etti: "Yargıtay 16. Ceza Dairesi'nde 4 Ekim tarihli duruşmaları gösteren listede İnam hakkında 10 ayrı suçlama var. Dün yapılan Başsavcılık açıklamasında soruşturmadan sonra görev alındığı yalan. Kasım 2016'da Bekir Bozdağ dedi ki 'Cumhuriyet hakkında devam eden Cumhuriyet savcısının adı, Yargıtay'da görülen Selam Tevhid dosyasında sanıklardan biri olarak geçiyor.' Buradaki 49 kişinin KHK öncesinde meslekle ilişiği kesilmiş, 46'sı ise KHK ile uzaklaşmış. HSK olarak görevden alırsınız almazsınız, talebimiz, isteğimiz bu değil. Bu soruşturmayı bu koşullarda yürütemezsiniz. Bu ülkenin gazetecileri, benim müvekillerim Mehmet Ekinci'nin kim olduğunu çok iyi bilir."

'EN UFAK BİR YANIT ALAMADIK'

İlkiz, sonraki yaşananları ise şöyle anlattı: "HSYK'ya başvuru yaptık. Bu başvuruyu yaptığımız zaman anlattıklarımızı anlattık. 'Siz bu savcıyla ilgili işlem yapın' dedik. Başvurmadan öncesini söylüyorum ne yapabilirdik? Savcılığa, 'Siz bu soruşturmayı yürütüyorsunuz. Ya kovuşturmaya yer olmadığına karar verin, ya da kovuşturmaya  yer olmadığına karar vermeyecekseniz davayı açın' dedik. Dosyada en ufak bir yanıt almadık, almayacağımızı biliyoruz."

'KANDİL RÖPORTAJINI NEDEN YAPTINIZ' DEMEK YARGIYA DÜŞMEZ'

İlkiz'in ardından avukat Tora Pekin söz aldı. Sözlerine "Hayali bir senaryoyla inşa edilmiş bir iddianame" diye başlayan Pekin şöyle dedi: "'Kandil röportajını niye yaptınız' demek yargıya düşmez. Savcı çok istiyorsa okur temsilcimize iletsin şikayetini. Bizde okur temsilcisini tutukluyorlar. Bunlar bir savcıyı, bir ceza mahkemesini neden ilgilendiriyor? 'PKK röportajının işi ne' diyorlar. Bu sizin işiniz değil. Ama 'terör örgütünün eylemlerini meşru gösteren sözler var' diye sorabilirsiniz. Cumhuriyet laiklik ilkesinden vazgeçmiş. Böyle geçiyor iddianamede. Kim inanır buna? Cumhuriyet gazetesinde laikliğe aykırı tek bir haber yayımlanmaz. Varsa sayın savcımız göstersin. Yoksa bu tutuklamadan vazgeçin."

'BU SORUYU HİÇ BİR ARKADAŞIMIZA SORAMADINIZ'

Avukat Pekin, şöyle devam etti: "Yasada yeri olduğu için, 'Şu şu şu cümlelerde terör örgütlerini övecek' şekilde iddia ediliyor. Bunu sorabilirsiniz. Bu soruyu hiçbir arkadaşımıza sormadınız, soramadınız. Gazetelerin yayın çizgisi yargıyı ilgilendirmez. Bu suçlamalardan vazgeçin. Örneğin, bu iddianame bir köşe yazısı olsaydı, Cumhuriyet gazetesinden bir kişi bile buna cevap vermezdi. Yeni Akit de 'Yurtta Sulh' başlıklı yazılardan örnek verdi. İktidar yanlısı gazetelerde bu başlık sorun değil, bize 9 ay hapis. Elinize vicdanınıza koyun savcı İnam, siyasal iktidara dokunacak tek bir işlem yapabilir mi?

Biz bunların hepsinin daha fazlasını söyledik. Evet doğru savcının masumiyet karinesi var. Ama bu iddianamede soruşturmayı başlatan savcı İnam, savcı Ekinci ve Savcı Baba, bu iddianameyle suçludur. Mecazen söylüyorum. Bir savcı 300, 500 liralık havaleleri suç diye sayar mı? Bu tip yargılamanın olmazsa olmazı hukuka aykırı deliller. Parkeciye ödenen, lokantacıya ödenen icra dosyasından tahsil edilen paraları lütfen bana anlattırmayın. Bu dosya, İbrahim Kaboğlu işine geri döndüğünde yanlış dosya olarak hukuk fakültelerinde okutulacak. İktidar medyasının son hedefi burada bulunan gazeteci arkadaşlarımızı desteklemek için dışarıdaki gazeteciler oldu. Buradalar darbe yapmıyorlar, duruşmayı izliyorlar. Burada gazetecilik yargılanıyor, gazetecilik suç sayılamaz.

AVUKAT YARSUVAT: BUNLAR DELİL OLUR MU?

Daha sonra avukat Durgun Yarsuvat söz alarak şunları söyledi: "İddianamede bana ilginç gelen bir nokta var: 'Gazete manipülasyon yapıyor.' Cumhuriyet gazetesi manipülasyon yaparak bu haberleri yayımlıyormuş. Bu dosya içinde delil toplanıyor. Neler toplanıyor? Manşetler toplanıyor? Burada hep manşetleri tartışıyorsunuz. O kadar doğaldır ki bu bir kuraldır. Aynı olaylar aynı sonucu doğurur. Bunlar delil olur mu?  Gazetecilik düşünce özgürlüğüdür. Gazetecilik düşünce özgürlüğünün bir sonucudur, gazeteci her şeyi düşünebilir.  Bu tutukluluk ya da bu yargılama süreci Cumhuriyet gazetesinin daha fazla ayağa dolanmamasının bir arzusudur. Sizler ne kadar çok şanslısınız böyle önemli bir siyasi davada karar makamısınız. Vereceğiniz karar bundan sonraki yıllarda da örnek olacak. Işık olacak."

CİNMEN: BUNU DOSYAYA KOYMAK KADAR TEHLİKELİ BİR ŞEY OLAMAZ

Yarsuvat'ın savunmasının ardından yarım saat ara verilen duruşmaya Bülent Utku'nun avukatı Ergin Cinmen'in savunmasıyla devam edildi. Utku ile 12 Eylül darbesi döneminde tanıştıklarını aktaran Cinmen şöyle devam etti:

"Bülent Utku, benim 37 yıllık arkadaşım, Akın Atalay, Kemal Güngör de öyle. Bizler 12 Eylül döneminde tanıştık. Olabildiğince ezilenlerin yanında olmaya çalıştık. Hukukçu kimliğimiz hep bu yana doğru gitti. Cumhuriyet gazetesi 12 Eylül'de pırıl pırıl karanlığı aydınlatıyordu. Olabildiğince insanların seslerini duyurmaya çalıştılar. Şimdi 40 yıl düşünsem FETÖ, PKK DHKP- C'nin propagandasını yapan gazeteciler olduğunu hayal bile edemem. 10 yaşındaki bir çocuğa bile inandıramayacağınız Bylock iddianamesine gelmek istiyorum. Merak ediyorum. Adalet Bakanı sayın Bekir Bozdağ'ı, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'ı bugüne kadar FETÖ'nün reisi olan Fethullah Güllen kaç defa aradı? Beni, sizi kimler aradı? Bunların Bylock olup olmadığını bilmek zorunda değiliz.

İnsan şöyle düşünmeye başlıyor: Fethullahçılar, Bylockçular arar ve sizleri ihbar eder. Böyle bir şey olamaz mı? Böyle bir şeyi dosyaya koymak kadar tehlikeli bir şey olamaz. Bu kadar doğru olmayan şeyleri yazan iddianameler kolay yazılmıyor."

'TUTUKLULUK HÜKÜMLÜLÜĞÜ AŞTI'

Cinmen sözlerine şöyle devam etti: "Biraz sonra dilekçemi vereceğim. Dilekçemizde Tutukluluk kavramından bahsetmedik. Tutuklu olarak görmüyorum. Bir yerde tutulu insanlar olarak görüyorum. Ben burada çok şey öğrendim. Gazetecilikle ilgili çok şey öğrendim. Böyle davalarda heyetin iknaya açık olması gerekir. Değerli yargıçlar bir şeyi yadırgayalım. Bu bir gazete. Burada birçok yazara sen, 'Şu tarihte şunu yazdın ne demek istedin' diye soruluyor. Bu ifade özgürlüğünü aşıp düşünce özgürlüğünü ihlal aşamasına gelir. Bu kadar gerilerden doğru gelmemiz gerçekten insanın içini acıtıyor. Bugün hüküm verseniz bu koşullardan kurtulacaklar. Tutukluluk hükümlülüğü aştı."

'KANUN MADDELERİNİ AVUKATLARDAN ÖĞRENECEK DEĞİLİZ'

Bunun üzerine hakimden avukat Cinmen'e şunları söyledi:

"Açıklamalarınızdaki 2 hususa yanıt vermem gerekir. Bu yargılama burada çok kıymetli. Burada çok kıymetli avukatlar, hocalar var. Bu yargılama birilerinin ikna edilmesi gereken bir yargılama değildir. Bizim iknaya ihtiyacımız yoktur. İkna çağrınızın hukuki değeri de yoktur. Kanun maddelerini avukat arkadaşlardan öğrenecek değiliz. Bu dikte edici tavrınızı reddediyorum."

'DELİLLER HUKUKA AYKIRI'

Söz alan avukat Ayhan Erdoğan, dosyadaki delillerin hukuka aykırı olduğunu savundu. Erdoğan, "Delillerin dosyada dikkate alınmamasını talep edeceğim, çünkü hukuka aykırı delillerle yargılama olmaz. Bu ByLock'la ilgili meseleyi dosyadan çıkartalım. Karşılıklı anlaşalım. Siz buna karşı müzekkereler yazdınız. Ama bunun hukuki bir geçerliliği yok. Anayasa Mahkemesi kararında ByLock'taki kararı inceleyecekseniz diyor. Kullanmış mı kullanmamış mı?" diye konuştu.

Avukat Gülendam Şan Karabulutlar'ın savunmasıyla Cumhuriyet davasında 4'ncü günü sona erdi. Duruşma, yarın saat 10.00'da avukatların savunmalarıyla devam edecek.

KİMLER TUTUKLU YARGILANIYOR?

Cumhuriyet gazetesi davasında, Akın Atalay, Murat Sabuncu, Kadri Gürsel, Hakan Kara, Turhan Günay, Musa Kart, Önder Çelik, Bülent Utku, Mustafa Kemal Güngör ve Ahmet Şık tutuklu yargılanıyor.

Ahmet Şık: Beni aradıysa meşgul de!Ahmet Şık: Beni aradıysa meşgul de!

KİMLER TUTUKSUZ YARGILANIYOR?

Cumhuriyet Vakfı Yönetim Kurulu Başkanı Orhan Erinç, yazarlar Aydın Engin ve Hikmet Çetinkaya, muhasebe çalışanı Gülseli Özaltay, eski çalışan Bülent Yener ise davanın tutuksuz sanıkları. Gazetenin eski Genel Yayın Yönetmeni Can Dündar ise dosyada ‘firari sanık’ olarak yer alıyor. Cumhuriyet gazetesinin muhasebe çalışanı Yusuf Emre İper de tutuklu bulunuyor ancak dosyası bu davaya dahil edilmedi.