Öğretmendi, ihraç edilince çiğköfteci oldu

18 yıl öğretmenlik yapan Abdullah Korkmaz, geçtiğimiz Ekim ayında çıkan Kanun Hükmünde Kararname ile ihraç edildi. Bir gün işine döneceğine inanan Korkmaz, o zamana kadar “namerde muhtaç olmadan” ayakta durabilmek için, Diyarbakır’da çiğköfte dükkanı açtı.

Google Haberlere Abone ol

DİYARBAKIR- İçeri girdiğimde birkaç kişiyle birlikte bir masanın etrafında toplanmış, oturuyordu. Ayağa kalkıp içeri buyur edince anladım, dükkanın işletmecisi Abdullah Korkmaz olduğunu. Üstünde bir iş yeri üniforması, önlüğü ise yoktu. Masa sandalye dediysem, Diyarbakır’da çok kullanılan alçak masa ve kursilerden söz ediyorum.

Sadece içeriye değil, masaya da davet etti: “Çayımız, cezeryemiz var, buyur gel.”

Çok biliyormuşum gibi, “Bu adam her gelen müşteriye böyle davranıyorsa, zengin olamaz. Esnaf dediğin tezgahının başında durmalı, önce ne istediğini sormalı müşteriye” diye geçirdim aklımdan. Yine de daveti ikiletmedim, ilerledim masaya doğru. Genç biri daha ayağa kalktı. Adam ona dönüp, “Abêye sandalye getir, çay getir” diye seslenince, onun da garson olduğunu anladım. Sandalye ve çay hemen geliyor. Cezeryeden yemedim ama çaya hayır demedim.

BİR ÇİĞKÖFTE BİR AYRAN

Masadaki iki kişi gittikten sonra siparişimi veriyorum. Çiğköfte için servis de hazırlıyorlarmış, ama ben bir dürüm, bir ayran istiyorum. Gazeteci olduğumu da bu arada söylüyorum.

“İhraç edilen öğretmenlerden biriymişsiniz” diyorum. Ellerini iki yana açıp, “Öyle oldu” diyor kısaca. Cezerye yememi istiyor yine, oralı olmuyorum.

“Ne zaman ihraç edildiniz?” soruma, yine kısaca “Ekim’de” şeklinde cevap veriyor. Israr edince, Kanun Hükmünde Kararname (KHK) ile ihraç edilenlerden biri olduğunu öğreniyorum.

Dürüm ve ayran geliyor. Bir elimde dürümü tutarken ayranın kapağını açmaya çalışıyorum. Beceremeyince ayran masaya, yere, üstüme dökülüyor. Tam rezalet. Ama o hiç telaş etmiyor, “Bir şey olmaz, sileriz geçer” diyor.

18 YILLIK ÖĞRETMEN

Ayranı dökmem işe yaradı sanki. Sorulara kısa cevaplar veren Abdullah Korkmaz, daha ayrıntılı konuşmaya başlıyor.

Malatya İnönü Üniversitesi’nden rehber öğretmen olarak mezun olan Korkmaz, 10 yıl Diyarbakır’ın bir köyünde, 8 yıl da Şırnak’ın Silopi ilçesinde çalışmış. Silopi’deki son yılları, çatışmaların şehir içinde yoğunlaştığı döneme denk geliyor.

Diyarbakır’a atandığının ikinci haftasında KHK ile ihraç edildiğini öğrenmiş. “Daha Silopi’den eşyalarımı getirmeye fırsatım olmamıştı” diyor. Sonra? Sonra sürecin nasıl devam edeceğini beklemiş bir süre. İhraç kararının geri alınmasından umudu kesince, yeni iş arayışına başlamış Korkmaz. Daha önce bir bankada çalışan ve kendi isteğiyle istifa eden eşi de iş aramaya başlamış. Eşi, umutla döndüğü iş görüşmelerinden, bir iki gün sonra olumsuz cevaplar almış hep. “Sizin ihraç edilmenizle ilgili olabilir mi?” diye sorduğum Korkmaz, “Bilmiyorum, ama böyle şüphelerim var” diyor.

URFA İŞİ ÇİĞKÖFTE TARİFİ

Çiğköfte dükkanı açma fikri nerden gelir insanın aklına? Hayatında çiğköfte yoğurmamış insanın aklına gelmez elbette. Abdullah Korkmaz, “Suruç, Urfalıyım” diyor ve mesele anlaşılıyor. Urfalı olup da çiğköfte yoğurmayan, en azından çiğköfte yemeği sevmeyen nadirdir. Korkmaz da, gülerek “Biz Urfalılar yemekten sonra tatlı niyetine çiğköfte yiyoruz” diyor zaten.

Korkmaz, Bayramoğlu’nda dükkan açma sürecini de anlatıyor: “Evde ya da arkadaşlarla bir araya gelince çiğköfte yoğuruyordum. Beğeniliyordu yaptığım çiğköfte. Öğretmenlikten umudu kesince, ayakta durmak için bir şeyler yapmak gerekiyordu. Kimseye muhtaç olmayalım, düşüncemizden taviz vermeyelim diye. Ben de öğretmenlikten sonra en iyi bildiğim, en sevdiğim işi yapmaya karar verdim ve burayı açtım.”

Yaklaşık bir aydır açtığı dükkanı sabah saat 6’da açıyor Korkmaz. Çorba hazırlıyor müşteriler için. Öğleye doğru çiğköfte de hazırlanmış oluyor. Sonra öğretmen arkadaşları geliyormuş destek amacıyla. Gece 12’ye kadar açık kalan dükkanda nafakayı doğrultmaya çalışıyor.

İyi bir çiğköfte nasıl olur, bunun sırrını da paylaşıyor Abdullah Korkmaz. Ona göre işin sırrı biber ve salçadadır. Fabrika işi olmayacak ne biber ne de salça. “Ben memleketten sipariş ediyorum biberi de salçayı da. Akrabalardan rica ettim, kendilerine hazırladıkları gibi, benim için de geleneksel yöntemlerle hazırladılar. Çiğköftede memleket biberi, salçası kullanıyorum.” Bir de, eğer etli yapılacaksa çiğköfte, etin tahta bir tokmakla bir havanda iyice dövülmesi gerektiğini anlatıyor Korkmaz, “Etin sinirleri mutlaka alınmalı” diyerek. Sonra çiğköfte yoğurduğu geniş ve oldukça ağır görünen bakır siniyi göstererek, “Çiğköfte bu siniye yapışacak, kaldırdığın zaman bu sini de kalkacak, bırakmayacak” diyor.

DEVLET BİR GÜN DÖNÜP BAKARSA…

Okulu ve öğrencileri özlediğini gizlemiyor Abdullah Korkmaz. “Silopi’de evim okula çok yakındı. Ama bir gün olsun eve gidip öğlen yemeği yemedim. Çünkü öğlen tatilinde de hep çalıştım. Ben de diğer öğretmen arkadaşlarım da haksızlığa uğradık, sorgusuz sualsiz işten atıldık. Zor koşullarda onlarca başarılı öğrenci yetiştirdik. Devlet bir gün dönüp bakarsa bu haksızlığı görecektir.”

Her konuda mütevazı bir tutum sergileyen Abdullah Korkmaz, söz konusu çiğköfte ve öğretmenlik olunca iddialı olduğunu gösteriyor. “18 yıldır sadece kalem tuttum, öğretmenlik yaptım” diyen Korkmaz, öğretmenliğin kendisi için ne anlama geldiğini şöyle anlatıyor:  “Ders verdiğim çocukları kendi çocuğumdan ayırmadım. Bunu büyük bir hevesle yaptım. Ders verdiğim çocukların geleceğimiz olduğunu düşünerek derse girdim. İhraç edilen diğer arkadaşlarımla sonunda okulumuza ve öğrencilerimize geri döneceğiz. İnanıyorum ki daha büyük bir hevesle sarılacağız işimize.”

YENİ İŞİM ÖRNEK OLSUN

İhraç edilenlere açtığı çiğköfte dükkanının örnek olmasını istiyor Abdullah Korkmaz. “Çünkü” diyor, “Bir haksızlığa uğradık, ama boyun eğmediğimizi göstermemiz lazım. Emekçi insanlarız, namerde muhtaç olmadan, inandıklarımızdan taviz vermeden ayakta durmamız gerekiyor. Ben burayı açtım, diğer arkadaşlarımın arayışları var. Sendikayla görüşüyoruz, neler yapabiliriz diyerek. Dayanışmayla bu karanlık süreci atlatacağımıza inanıyorum.”

Yaklaşık bir saat kaldım dükkanda. Bu arada hiç müşteri gelmedi. “Hayatını idame edecek kadar kazanıyor musun?” sorusuna, “Boyun eğmeyecek kadar” karşılığını veriyor Abdullah Korkmaz.

Merak edenler için yediğim çiğköftenin nasıl olduğunu da yazayım. Korkmaz’ın hazırladığı çiğköfte Diyarbakırlıların tercih ettiği kadar çok yoğrulmamış, ama Urfalıların yaptığı gibi az yoğrulmuş da değil, ikisinin ortasında bir yerde. Acısına da dikkat etmiş. Çiğköftenin en önemli malzemesi biber Urfa’dan gelse de kıvamında kullanıyor Korkmaz. Çok acı isteyenlere turşu biberlerden ikram ediyor zaten.