Artvin'in üstü altından değerlidir

Şimdi Cerattepe'de maden arıyor Cengiz İnşaat, Artvin insanın suyunu, dinlence ihtiyacını karşılayan Kafkasör Yaylası'nın en güzel yeri Cerattepe'de... Şimdiden suları kirlenmiş, gri akıyormuş dereleri. Aşağıda bir Hatila Vadisi var, döne dolana yol gider oradan Murgul'a. Öyle endemik türlerin yetiştiği, dünyanın sayılı balları arasında gösterilen balının yapıldığı bir vadi Hatila. Aynı zamanda Artvin halkının da içme suyu ihtiyacını karşılıyor. Şimdi orasının da kirlenmeye başlamış suları.

Google Haberlere Abone ol

Yalçın Ersözen

Borçka'dan geçip Artvin merkeze giderken sağa doğru yol ayrılır ve Murgul tabelasını görürsünüz, hemen altında da o meşhur kahverengi tabela ile Damar-Karagöl yazısı vardır. Tabela kahverengi olunca ve de "Karagöl" diye yazınca insanda şuraya bir sapayım da şu Karagöl'ü de bir göreyim isteği uyanır... Bir güzel günde dönersiniz Murgul'a doğru, küçük bir kasaba karşılar sizi, sıradan sokaklar, kahvehane, market gibi kısımları geçip Damar tabelasına doğru ilerlersiniz "Karagöl"ü göreceksiniz ya...

Damar yukarıya doğru virajlı, ama Karadeniz'in diğer yollarına nispeten geniş bir yoldan çıkılan bir beldedir. Yol kenarlarında Artvin'e özgü renk renk çiçekler vardır. Çıkarsınız döne dolana, sonra birden boş sokaklar ve sanki terk edilmiş gibi görünen, kasaba benzeri yerleşim yeri ile karşılaşırsınız. Karagöl'ü soracaksınız, kimse yoktur ki sokakta sorasınız... -Zira artık Karagöl tabelası da yoktur çevrede- Sonra bir başka tabela çeker dikkatinizi, "Murgul Bakır İşletmeleri" diye, dönersiniz o yöne, zaten pek de başka yöne dönme şansınız yoktur. Genişçe bir yol sizi o tarafa doğru yöneltir, diğer yollar dar sokaklara çıkıyordur, haliyle bilinçaltınızda yer eden kahverengi tabela algısı nedeniyle görmek istediğiniz Karagöl'ün yolunun böyle bir yol olacağı kanaati oluşmuştur.

Yol sizi bir tesisin binalarının olduğu korumalı bir alana çıkartır, askeri bölge misali kapısı çevrelenmiş tel örgüler ve güvenlik kulübeleri ile korunan bir şirket alanına. Kapıdaki güvenlik görevlisi karşılar sizi, sorar haliyle ne için geldiğinizi, söylersiniz, "Ya biz Karagöl'e gitmek istiyoruz ama, nasıl gideriz bilmiyoruz" diye. Adam bakar şöyle bir, deli midir nedir dercesine. "Abi burası maden sahası, Karagöl dediğin de o sahanın içinde kalıyor, ama orası şirketin arazisi, maden çıkartılıyor orada, kamyonlar, iş makineleri var, şantiye oldu orası, gidemezsiniz. Zaten bir şey de yok artık görmeye değer. Karagöl dedikleri, bir su birikintisi olarak kalmış sadece, ağaç falan da yok etrafında. O tabelayı da kaldırmadılar oradan... Siz dönün Borçka'daki Karagöl'e gidin orası çok güzel. Burada bir şey kalmadı." der.

Kalırsınız öyle, içiniz acır, şaşırır koskoca bir alanın nasıl olup da böyle parsellendiğini, kapatıldığını anlayamazsınız. Yine de geçmek, görmek istediğinizi söylersiniz, fakat boşuna, güvenlik size oranın orman işletmeden alınıp şirkete verildiğini, artık şirketin özel maden sahası olduğunu ve izniniz olmadan geçemeyeceğinizi söyler...

İçinizdeki küfrü saklayıp, "kolay gelsin" der, dönersiniz gerisin geri. O boş sokaklardan geçerken bir adam el eder size, durursunuz, "Murgul'a gidiyorum, alır mısınız beni de?" der. "Buyur" dersin, giderken başlar sohbet. Madende çalışan bir işçidir adam, vardiyası bitmiştir, alışveriş için Murgul'a gitmektedir. "Neden boş bu sokaklar böyle?" dersiniz, ne oldu Karagöl'e diye sorarsınız. Adam bakar size ne diye sorar bunları, kim bunlar dercesine. Anlarsınız, "arabanın plakası Ankara ama şirketten değiliz biz, Artvin'de çalışıyoruz, mecburi hizmet, gezmeye geldik buraları da. Karagöl levhasını görünce..."

Anlattı adam:

Eti Bakır'a ait işletme merkezi imiş oralar önceden, özelleşince Cengiz İnşaat almış, bakır madeni çıkartmak için. Önceden çok insan yaşarmış Damar'da. Özellikle balı meşhurmuş, yüksekte ve çiçekleri çok olduğu için. Karagöl'ün çevresinde yolda gelirken gördüğünüz o renk renk çiçeklerden, birçok ağaçtan geçilmezmiş. Pikniğe ve dinlenmeye gidermiş insanlar oraya.

"Orman İşletme'ye ait, korumalı bölgeydi orası" der adam. "Sonra bu şirket geldi maden aramak için, kapattı yavaş yavaş belli yerleri. Önce giremedi Orman İşletme'nin sahasına, sonra ne olduysa orayı da alıp verdiler şirkete. Kapattılar etrafını şantiye alanı oldu Karagöl.. Hayvancılık yapılırdı buralarda, arıcılık. Göle akan sulardan içerdi hayvanlar, arılar, çok insanın geçimiydi. Ünlüydü, güzeldi Murgul'un, Damar'ın hayvanları. Sonra bu madenin cevheri kirletmeye başladı suları. Önce gölün etrafındaki ağaçlar sarardı, çiçekler soldu. İlk arılarımız ölmeye başladı, -Kafkas arısı ırkı derler o bölgedeki arılara, özel ve nadide bir ırktır- çünkü çiçeklerden polen toplamaya gidip dönerken su içtikleri dereler ve göl maden cevherinin sızması nedeniyle kirlenmişti. Sonra hayvanlarımız da zehirlendi o sulardan. Yazdık, şikayet ettik, hatta o dönemler (2006-2008 arası Murgul Damar'daki madenin etrafı kirlettiği ile ilgili birkaç haber çıkmıştı basında) basında bile yer aldı bu durum. Ama nafile duyan olmadı sesimizi. Zaten Artvin gibi uzak, çetin bir yeri kim neden önemsesin ki? Alışığız biz, bizden başka kimse kalmaz burada, görevini bitirip dönmek ister zorla gelen de..."

"380 ağacı toprağa gömdük biz, gölün etrafındaki sadece bu sayı. Ben işaretledim, bu yüzden biliyorum. İçim acıya, kanaya işaretledim, tek tek 380 ağaç. Sonra çalışan diğer arkadaşlar da söyledi, belki daha maden sahasının etrafındaki binlerce ağacı toprağa gömdü koca koca iş makineleri, hızarlar... Bu maden doğamızı kirletince insanlar göç etmeye başladılar buradan. Kalanlar da işe girdi madende, şimdi burada 200-300 kişi ancak yaşıyor. Onlar da madende çalışanlar. Mecbur olanlar işçi oldu senin anlayacağın..."

"Çok direniş hatta grev de yaptık biz. Çünkü az geçer elimize, eskiye oranla daha zorlaştı geçim, ama ne sendika var-olan da sahip çıkmaz bize, o yüzden boşa aidat vermeyelim diye ayrıldı çoğu arkadaş- ne ilgilenen olur bizimle, ne sesimizi duyuran, işçi olarak bile görmezler bizi, küçük yer burası diye, ilgi de göstermez büyükşehirlerin medyası, kapı önüne koyulmaktansa razı olursun neticede verilene..."

"İşte böyledir Damar'ın kısa hikayesi" dedi adam. Zaten Murgul'a da varmıştık, el sıkışıp ayrıldık.

Şimdi Cerattepe'de maden arıyor Cengiz İnşaat, Artvin insanın suyunu, dinlence ihtiyacını karşılayan Kafkasör Yaylası'nın en güzel yeri Cerattepe'de...

Şimdiden suları kirlenmiş, gri akıyormuş dereleri. Aşağıda bir Hatila Vadisi var, döne dolana yol gider oradan Murgul'a, -ki, görmeyen varsa en kısa zamanda yok olmadan görsün- ta İsviçre'den gelip oradaki bitkileri inceleyen ve onlardan bazı ilaçlar yapılıp yapılmayacağını araştıran bilim insanları var. Öyle endemik türlerin yetiştiği, dünyanın sayılı balları arasında gösterilen balının yapıldığı bir vadi Hatila. Aynı zamanda Artvin halkının da içme suyu ihtiyacını karşılıyor. Şimdi orasının da kirlenmeye başlamış suları.

Büyük bir direniş var Artvin'de. Bahsedilen yerlerin nüfusu 25 bin civarında. Bu yüzden kârı birinci amaç olarak gören iktidarlar çoktan vazgeçmiş Artvin'in insanından. Bu yüzden "Artvin'in altı üstünden daha değerlidir" diyorlar.

Kendine insanım diyenin söyleyemeyeceği bir söz bu. Bir Damar daha yaratmak istiyorlar Artvin'de.

"Altı da üstü de birdir Artvin'in, orası bizim can damarımız" diyor oranın insanı...

Ses olmak lazım çok geç olmadan. Paraya tapanların yarattığı bir dünyada kimseye yer kalmıyor çünkü betondan ve ölümden başka!