Bir davulcunun güncesi

15 yıllık düğün kariyerimin bana verdiği kudretle, en ketum düğüncü yüzümü takınıp, olanca inandırıcılığımla "Gelin damat gelir, biz önlerinde yürür çalarız, olur biter" dedim. "Eğer şampanya patlatırsanız ve üzerimize gelirse kuru temizleme ücreti sizden, zurna ıslanırsa da müzik biter" diye ekledim. Bu ültimatom karşısında ayakta kalmak zor tabii.

Google Haberlere Abone ol

Hakan Vreskala

Zorlu günler bizi bekliyor.

Ya da beni bekliyor, sizi değil tabii.

Önümüzdeki 10 günde önce düğün var, sonra konserler, DJ setleri falan ve bir tane de sünnet… Eğer hesaplarım, planlarım doğru işlerse tüm biletler alınmış, tüm bütçeler doğru verilmiş olur ve tüm aranjör/düğün sahibi ve müzisyenler mutlu ayrılabilir bu 10 günden. Ama en ufak bir hata kelebek etkisine yol açıp tüm yazı bize zehir de edebilir.

Kaçırılan bir uçak, yanlış şehre alınan bir bilet, biletteki bir ismin yanlış telaffuzu, Süryani düğününe ayarlanmış repertuar bilmeyen bir zurnacı, konsere verilmiş yanlış bir bütçe ya da davulu alıp tokmak ve çubuğu çok içtiğimiz bir gece önceki konserde sahnede bırakmak gibi küçük hatalar, hepimizin aynı anda ölümüne yol açabilir. (Uydurduğumu sanıyorsunuz değil mi? Hepsi de daha evvel oldu bunların) Hepimiz aynı anda ölmesek de, en azından bendeki hissiyatı o oluyor. Küçük artist olmak zor. Her şeyi kendimiz yapıyoruz.

Mesela daha ilk ekstradan patladık. Nasıl olduysa 5 bin 500 Kron'a (kr) almışım düğünü! Çömezlikten beri 6 bin kr’nin altına iş almıyorum ama artık nasıl parasız bir zamanıma denk geldiyse 'he' demişim. Ben ki, tüm İsveç piyasası düğüncülerini (evet, böyle bir meslek var) örgütleyip adeta bir sendika edasıyla ortak fiyat politikası yaratmış insanım; resmen fiyat kırıyorum. Damat da iyi bastırmış, düğün Stockholm'de bile değil. ‘Uppsala’ dediğiniz nereden baksanız en az bir saat çeker.

Hasan'a nasıl söylerim, nasıl söylerim? Hasan ki evden alır eve bırakır, zurnasını doğru düzgün çalar, saygıda kusur etmez… Acaba 3 bin kr ona versem, 2 bin 500’ü ben mi alsam? Yok daha neler! İnşallah bari bahşiş çıkar. Irak Kürtlerinden bugüne dek bahşiş alan olmadı ama her şeyin bir ilki vardır; sonuçta belki de bunlardan nasıl bahşiş alınır, biz bilmiyoruz.

Salondayız. İçki yok. ‘İçki yoksa bahşiş de yok’ diyorum içimden. Verdik kendimizi çereze, kolaya… Saat 17:00, grup çalmaya başladı, hoparlörlerin altında oturuyoruz. Kendi iç sesimi bile duyamıyorum. Adımı sorsalar, "bilmiyorum" derim. Hasan'la konuşamıyoruz bile, gerçi ne konuşacağız! Gelin damat gelmeden nedimeler geldi. Bi ton bişey anlattılar. Her nedime gibi bombastik fikirler ve öneriler verdiler. Nedimeler bunu hep yapar. Yok "Gelin şöyle girsin, damat bunu yapsın, o esnada davul zurna şunu yaparsa DJ de bunu yapar" falan filan… Bekledim akıllarındaki her şeyi anlatsınlar diye, sonra kibarca hepsini tümden reddettim.

15 yıllık düğün kariyerimin bana verdiği kudretle, en ketum düğüncü yüzümü takınıp, olanca inandırıcılığımla "Gelin damat gelir, biz önlerinde yürür çalarız, olur biter" dedim. "Eğer şampanya patlatırsanız ve üzerimize gelirse kuru temizleme ücreti sizden, zurna ıslanırsa da müzik biter" diye ekledim. Bu ültimatom karşısında ayakta kalmak zor tabii. İnsanların hayallerini yıkmaktan zevk almıyorum ama ustalarımın bana öğrettiği bazı gerçekleri de acı tecrübelerle deneyimlediğim için, geldiğim noktada ben de her düğün müzisyeni gibi -standartlarımın dışında- neredeyse her şeye karşıyım. Mesela bu arkadaşlar da "Önden zurna girsin, sonra nedimeler, sonra gelin damat, sonra davul ve tam ortada DJ" dediler.

Şimdi bi düşünelim; kim solo zurna duymaktan haz eder? Ya zurnanın 20 metre gerisindeki davul, onu nasıl duyup aynı havayı çalacak zurnayla? Peki, 2 dakikalık davul zurna diye bi şey mi var? Nereden baksan 20 dakika… Önce vericen 3 ayak, ordan 2 ayak, sonra 6/8, sonra govend… Sen bunları yapmazsan adın ‘kötü davul zurna’ya çıkar, iş alamazsın. Sen kimseyi dinlemeyip davul zurnanın gereğini yerine getireceksin ki "ne yaman çaldınız be!" desinler.

Neyse, aldık gelinle damadı, yıktık ortalığı! Allah biliyor ya, kalbi kırık nedimenin önünde fazla fazla çaldım, onurlandırdım kendisini. Soloya falan da çıktı, mutlu oldu.

Allah'a şükür bugün de mutlu ettik insanları, yevmiyemizi de çıkardık.

Sonraki istikamet Stuttgart, Dortmund...

Kahramanlarımızı zorlu günler bekliyor.

Acaba herkes uçağını kaçırmadan gelecek mi?

Otel de mi kalıcaz, evlerde mi?

Ses düzeni olacak mı?

Paramızı alabilecek miyiz?

Göreceğiz!