Büyük bir dönüşümün öngünündeyiz: Farkında mıyız?

Bu saatten sonra ne CHP için ne Türkiye için mevcudu korumak olanaksızdır. Yürüyüşün milyonları kapsaması, kararlıca sürdürülmesi ve siyasal başarıyla sonuçlanması mevcut sistemi de, CHP'yi de aşan yeni ve olumlu bir süreci tetikleyecektir. Siz siz olun CHP'ye değil, yürüyüşü tetikleyen dinamiklere ve yürüyüşün içinde taşıdığı siyasal potansiyele bakın...

Google Haberlere Abone ol

Mahmut Üstün

CHP'yi biliriz... Asi değildir. Bir tarihsel aralıkta iyi kötü sosyal demokrasiye bulaşmışlığı da vardır. Ama doğuşu itibariyle aldığı "devlet terbiyesi" nedeniyle "sorumlu" siyasete daha yatkın olmuştur hep. Tabanı sola/itiraza yatkın olsa da, kurumsallık olarak devlete yakındır.

Son yıllarda CHP'nin muhalefet partisi olarak maruz kaldığı baskılarla ve/fakat yakaladığı tarihi siyasal fırsatlarla AKP karşılaşsaydı, hiç şüphe yok ki ortalığı velveleye verir, tabanındaki öfke ve tepkiyi daha da kamçılar, sokağa hakim olmak için elinden geleni yapardı.

Ama CHP öyle kolay kolay ortalığı velveleye vermez. Tabanı tahrik etmez; tersine yatıştırır. Zaten CHP demek toplumsal muhalefeti kontrol altında tutmak, "kontrollü muhalefet" sınırlarını aşmasını engellemek demektir.

CHP'nin milyonları kapsama olasılığı bulunan bir eylemi başlatması normal koşullarda asla beklenmez. Aksine kendi kitlesini özenle bu tür eylemlerden uzak tutması, tutamıyorsa dostlar alışverişte görsün kabilinden "gaz alıcı", yatıştırıcı hamlelere yönelmesi beklenir.

Örneğin tabanının yaygın katılım gösterdiği Gezi'ye kurumsal olarak "mesafeli " duruş, mecliste dokunulmazlıklar meselesindeki "devlet bekası" merkezli yaklaşım, "mühürsüz" ve "hükümsüz" referandum sonrası tabandaki öfkeyi sönümlendirmeyi hedefleyen "aklıselim"lik, CHP açısından standart/olağan tutumlardır.

PEKİ NASIL OLDU? NEREDEN ÇIKTI BU "ADALET YÜRÜYÜŞÜ"?

Şöyle bir soruyla devam edelim: Bugün sistem içi partilerin sistemi koruma ve idame ettirme ortak noktası üzerinde yalnızca "hükümet olma" rekabeti ve yarışı mıdır söz konusu olan?

Bağlantılı ikinci sorumuz da şu olsun: CHP niçin yollara düşmüştür?

Normal/olağan siyaset koşullarında sol iddialı/sosyal demokrat bir parti kural olarak kendini ve sistemi aşan bir toplumsal muhalefeti sistem içine yeniden kanalize etmek amacıyla yapar bu türden eylemleri... Bugün böyle bir toplumsal muhalefet mi vardır?

CHP'nin ayrıca bu rolü oynayabilmesi için hatırı sayılır bir güce ve itibara sahip olması gerekir. Bırakalım daha geniş kesimleri CHP'nin en sadık tabanı nezdinde bile bu tür bir gücü/itibarı yoktur. Denilebilir ki bu eylem böylesi bir güç ve itibar yaratabilir. Soyut olarak olası ama pratikte imkansız. Çünkü bu itibarı kazanması için sonuç alması, sonuç alması içinse gözü kara biçimde milyonları seferber etmesi gerekir. Seferber olan milyonlara gerekli önderliği yapabilmesi için de şu anki CHP olmaktan uzaklaşması şarttır. Yani CHP için bugünkü tablo "sussam öleceğim, konuşsam bilinmez bir akıntıya kapılacağım" durumudur.

Soruyu tekrar soralım: Peki nasıl oldu da CHP kendini aşması, kontrolünden çıkması pek muhtemel olan "Adalet Yürüyüşü"nü başlattı?

Çünkü artık "normal koşullar" yok...

Çünkü artık susarsa Kılıçdaroğlu biter. Çünkü artık susarsa CHP tabanını tümden kaybeder. Ama bunlar tali nedenlerdir. Asıl/belirleyici sebep ise şudur: Çünkü hem tek tek CHP yöneticilerin kendilerini hapiste bulmasını, hem de CHP'nin ve verili sistemin ilgasını engellemek için artık başka çare kalmamıştır.

CHP hem kendisi hem de verili sistem için yaşamsal bir savunmaya mecbur bırakılmıştır.

TÜRKİYE'DE SİSTEMİK ÇÖKÜŞ EMARELERİYLE YÜZ YÜZEYİZ

Bugün olağan siyaset normları içinde seyreden bir siyaset alanından söz etmek mümkün değildir. Eşitsizlik ve kurumsal hiyerarşi üzerinde yükselen her sistem aslında zayıftır. Bu zayıflığı tolere etmek için "iç ve dış düşmanlar" yaratır, "öteki"lere karşı "biz" duygusu oluşturmaya çalışır. Ne zaman ki bu "biz" duygusu zayıflar, aşınır, sistemik bir sorun ortaya çıkar.

Türkiye epeydir böyle bir sorunla yüz yüzedir... Yeni ve kapsayıcı bir "biz" duygusu oluşturma olanaklarından yoksun olan bir iktidar tarafından mevcut "biz" algısı mütemadiyen ve artan ölçülerde tahrip edilmektedir.

Sistemin "biz" duygusunu besleyen en asli siyasal/kültürel, askeri kurumları, medyası, yargısı, partileri mevcut iktidarca "öteki" yani "tehdit/düşman" ilan edilmiş durumdadır.

Bugün sistem içi siyasal seçenekler için bile "olağan" yöntem ve araçlarla siyaset yapma olanakları tükenmiştir. Yargıdan, ana akım medyadan, ordu ve polisten ve sistemin temel güvencesi siyasal partilerden her geçen gün birilerinin tutuklandığı ya da tutuklanma endişesi yaşadığı bir ülkede, ciddi bir siyasal kriz ve altüst oluş söz konusudur. Dahası da var bugün yaşanan gerici restorasyon yalnızca sistemin asli ve temel kurumlarını değil sistemin ılımlı/statükocu/radikal muhaliflerini de aynı anda ve aynı torbaya tıkıştırıp berhava etme amacındadır.

CHP bir savunma pozisyonundadır. Verili sistemi ve verili CHP'yi koruma derdindedir... Ama böylesi "çatal ağzı" dönemlerde mevcudu korumak olanaksızdır. Ya ileri ya geri, başka seçenek yoktur...

Bu eylemi CHP'nin niyet, perspektif ve amaçları üzerinden okumak, değerlendirmek ve tavır almak en büyük yanılgı olacaktır. CHP'yi yürüten dinamiklere, bu dinamiklerin potansiyel siyasal olanak ve sonuçlarına bakmak esas yapılması gerekendir.

CHP başarılı olduğunda kendisini de aşan sonuçlar doğuracağı kesin olan bir eyleme siyasetin nesnel gerçeklerince mecbur bırakılmıştır.

CHP yürüyüşü bu gerçek üzerinden okunmaz da, olağan siyaset normlarının hakim olduğu dönemlere ait algı ve ezberler üzerinden okunup buna göre tavır belirlenirse, bu yaklaşımdan hiç bir ciddi sonuç çıkması mümkün değildir.

Dedik ya bu saatten sonra ne CHP için ne Türkiye için mevcudu korumak olanaksızdır.

Yürüyüşün milyonları kapsaması, kararlıca sürdürülmesi ve siyasal başarıyla sonuçlanması mevcut sistemi de, CHP'yi de aşan yeni ve olumlu bir süreci tetikleyecektir.

Siz siz olun CHP'ye değil, yürüyüşü tetikleyen dinamiklere ve yürüyüşün içinde taşıdığı siyasal potansiyele bakın...

Garip olansa sol bazı katmalarıyla yüzeyde olanlarla, CHP'nin yakın ve uzak geçmişteki zaaflarıyla ve bugünü açıklamaktan uzak "Hitler/SPD" vb. tarihsel analojilerle yürüyüşe burun kıvırırken, AKP'nin eylemin CHP'yi aşan siyasal dinamikleriyle daha ilgili olması... Sakarya'dan sonra yeni, daha büyük ve daha deneyimli bir Gezi korkusu yandaş basının en büyük korkusu... Tehditler, provokasyon kışkırtıcılığı gırla gidiyor...

Yeri gelmişken yürüyüşçüleri bir de biz uyaralım: İstanbul'a yaklaştıkça daha fazla dikkat, zira "yolunuza daş düşebülüğ, önünüze Ayı çıkabülüğ"...

İstanbul'a girişte orada olacağım...

Dünyanın bu coğrafyasında köklü dönüşümlere gebe çok özel bir tarihsel/siyasal sürecin içinde olduğumuzun farkında mıyız?