Kürdler devletleşmeye doğru mu gidiyor?

Kaynağını tanınma arzusundan alan ulusal kimlik arayışı Kürdler’de bağımsızlık kararı olarak cisimleşmiştir. Kürd ulusal kimlik arayışı federatif konumdan bir ulus-devlete dönüşerek psikolojik ve siyasal açıdan etkinlik sahasını genişleterek devletli halklar ailesinde yerini alma şansı yakalamıştır.

Google Haberlere Abone ol

Hatice Özhan

Kürdistan Bölgesi’nde 25 Eylül 2017’de yapılması kararlaştırılan bağımsızlık referandumu hem bölgede hem de uluslararası camiada yankı uyandırdı. Her ne kadar beklenen bir karar olsa da, sürprizmişçesine olumlu ve olumsuz tepkileri bir arada üzerine çeken bağımsızlık kararının Kürdler için yüzyıllık bir rüya anlamına geldiği hiç şüphesizdir. Bu rüyanın, başta Kürdlerin olmak üzere tüm devletsiz ulusların uykularını süsleyen biricik rüya olduğu ise ayrıca belirtilebilir. Katalanlar da bu rüyasının gerçekleşmiş olduğunu görmeye koyulmuş güncel durumda bir halk örneğidir. İspanya'da merkezi hükümetin karşı çıkmasına ve Anayasa Mahkemesi'nin iptal kararlarına rağmen Katalonya Özerk Yönetimi, 1 Ekim'de bağımsızlık referandumuna gideceğini açıkladı. Kürdistan Yönetimi’nin bağımsızlık kararı ile aynı günlere denk gelen Katalanların referandum kararı görüleceği üzere; ayrılıkçılık/bağımsızlık hakkının bir demokrasi ya da adalet sorunu olmaktan çok, bir milliyetçilik sorunu olduğu ve devletsiz uluslar için nihai hedefin bağımsızlaşmak yönünde olduğuna dair bir realiteyi içerisinde barındırır.

Bu bağlamda bir ulus-devlete sahip olmak, kendi bölgelerindeki baskı ve asimilasyon koşullarının fazlasıyla mağduru olmuş ve uluslaşma sürecini sancılı bir şekilde yaşamış Kürdler içinse daha da bir önem taşıyor. Hele de, kendi kaderini tayin etmek gibi bir hak ulusların isteğine sunulmuşken bunun kadük kaldığını gören her halkta oluşan üzüntü, böğre saplanmış bir uhdeye dönüşerek o ulusun dağılmasına sebebiyet verir ve nihayetinde de yok eder. Kürdlerin başına bu kadüklük çok kez gelmiştir. Devletleşme isteğini self-determinasyon hakkı çerçevesinde gördükleri ve yorumladıkları halde.

1920’de imzalanan Sevr Anlaşması'nın 62-64'üncü maddelerinde self-determinasyon hakkı tanınmış olmasına rağmen Kürdler bu haktan yararlanamamıştı. Siyasal dengeler ve uluslararası konjonktür nedeniyle hayata geçirilmeyen bu hakkın yarattığı güvencesizlik durumu yanı sıra, Kürdistan 1921 yılında kurulan Irak devletine ilhak ettirilmiştir. 25 Aralık 1922’de İngiliz ve Irak hükümetleri, Kürtlerin kendi hükümetlerini kurma hakkını tanıyan ortak bir resmi açıklama yaparak Kürd temsilcilerinden tüm yönleriyle Irak ile siyasal ve ekonomik ilişkilerin nasıl olacağını müzakere etmelerini istemişlerdir. Bu sırada da Milletler Cemiyeti’ne kabul edilen Irak’ın Kürdlere tanınan bir takım hakları Milletler Cemiyeti’nin çoğunluk oyu olmadan değiştiremeyeceğini güvenceye alan bir açıklama 30 Mayıs 1932’de yapıldı. Sonrasında ise bu yükümlülükler bugünde de geçerliliğini koruyacak şekilde Birleşmiş Milletler örgütüne aktarıldı. Daha sonrasında 1958’de çıkarılan Irak Cumhuriyeti geçici Anayasası’nın 3'üncü maddesine göre Arapların ve Kürdlerin Irak devletinin ortak sahipleri oldukları belirtilmiş ve 11 Mart 1970’te de Kürdlerle Irak Hükümeti arasında varılan bir anlaşmayla Kürdistan halkına özerklik tanındı.

Ancak Kürdlerin Irak hükümetlerince verilen katliam kararlarıyla yok edilmeye çalışılması, Araplaştırma politikalarına uğramaları anlaşmaya sadık kalınmadığını net bir şekilde gösterdi. İkinci Körfez Savaşı’nın ardından 5 Nisan 1991’de BM Güvenlik Konseyi’nce, Kürdlerin geleceğini Irak hükümetlerinin insafına teslim etmekten kurtaran bir çözüme gidildi. Kürdler için Güvenli Bölge kurulmasını öngören 688 sayılı karar ilan edildi. Kürdler de buna dayanarak 19 Mayıs 1992’de ilk parlamentolarını seçerek Kürdistan Hükümeti’ni kurdular.

Böylece de Irak Kürdistan Ulusal Meclisi, Kürdistan Bölgesi halkı, Irak hükümeti ile gelecekteki anayasal ilişkinin biçimini tercih etme konusundaki hakkını kullanarak federalizmde karar kılmıştır. Federalizm Ortadoğu gibi çok uluslu ve çok kültürlü yapısına rağmen yönetim biçiminde çoğulculuk ve demokrasi dışı uygulamalara giden bir coğrafya için iyileştirici bir formül olarak hayata geçer. Özellikle de bölge halklarına iç bağımsızlık yolunu açması ya da bölge ülkelerine siyasi istikrar getirmesi bakımından önemlidir. Bu formülden, bağımsızlık kararı gibi bir üst aşamaya geçme olgunluğuna ulaşmış Kürdlerin verdiği bu karar birtakım gri noktaların netleşmesine de bir vesiledir.

Güney Kürdistan’ın bağımsızlık kararı, ulus-devletler döneminin artık kapanışını verdiğine ilişkin siyasi ve akademik söylemlerin/bilgilerin yoğunca dolaşımda olduğu günümüzde, dünyadaki benzeri ya da yarı-benzeri ulusal bölgelerin bağımsızlık ilamlarıyla karşılaşınca bu teorinin ikna ediciliğini yitirmeye başladığını gösteriyor. Şöyle ki;

Self-determinasyon, devletsiz uluslar için bağımsızlık tercihi şeklinde kullanılacağı gibi siyasal özerklik tercihi şeklinde de kullanılabilir. Kendi kaderini tayin hakkı için mücadele veren uluslardan İskoçya, Katalonya, Bask Ülkesi, Kanada’da Quebecler, Flanders kendi ulus-devletini kuramamış örneklerdir. Bu ulusal bölgelerden birkaçı kendi parlamentolarına, yarı-devlet statüsüne sahip olsalar da devleti olmayan uluslar kategorisine girerler. Çünkü hiçbirinin parlamentosu anayasal ve savunma konularında, ekonomi politikası ve dış politikada söz sahibi değillerdir. Bulundukları ülkelerce siyasal baskıya, kültürel asimilasyona uğramayan bu bölgelerin self-determinasyonu devletleşme yönünde almaları, bunun mücadelesini vermeleri sizce de düşündürücü değil midir? Tercihlerini bağımsızlık yönünde kullanan bu örnekler ışığında ulus-devletin topyekûn krizinden halen de bahsedilebilir mi?

Bu durum, çokkültürcü demokrasiyle yönetilen ülkelerde yaşanılan ulusal sorunların dilsel ve kültürel haklar tanınsa da çözülemeyeceğini, ulus-devlet döneminin aşılmadığına işaret. Ulusal sorunların temelinde yatan unsur statü sorunu olduğundan halkların ulusal kimlik arayışı her daim vardır. Kaynağını tanınma arzusundan alan ulusal kimlik arayışı Kürdler’de bağımsızlık kararı olarak cisimleşmiştir. Kürd ulusal kimlik arayışı federatif konumdan bir ulus-devlete dönüşerek psikolojik ve siyasal açıdan etkinlik sahasını genişleterek devletli halklar ailesinde yerini alma şansı yakalamıştır. Hal böyleyken de kendi kendini yönetme olgunluğuna ve yeteneğine sahip her halk gibi Kürdler’de başkalarına bağlı yaşamayı neden tercih etsin ki?

Yararlanılan kaynak:

Irak Kürdistan Bölgesi Anayasası (taslak)*

rizgari

Gözden geçirilmiş çeviri: Riza Dinç