Çalışan eğitimleri 'buhar olma' yolunda

İşçi eğitimlerinin uzaktan eğitime dönüştürülmesi, sürelerinin zaman içinde azaltılması, bu eğitimlerin yapılamaması anlamına geliyor. Ortalama çalışma süresi haftalık 52 saati bulan işçilerin, evlerin gittiklerinde bir de bu eğitim modelini uygulayacağını düşünmek, hele şantiyelerde kalan, bilgisayardan uzak inşaat işçilerinin bu yolla bilgilendirileceğini ve farkındalık oluşacağını düşünmek hayaldir.

Google Haberlere Abone ol

Nuran Gülenç

Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı Mehmet Müezzinoğlu’nun “Hedef Sıfır Kaza” sloganı ile 13 Mayıs 2017 tarihinde Üçüncü Hava Limanı’nda başlatmış olduğu seferberliğin daha ilk ayı tamamlanmadan, bakanlık işçi sağlığı ve iş güvenliği alanında, kimi kritik yönetmelikleri de elden geçirmeye başladı. Bu yönetmeliklerden biri de, 6331 Sayılı İş Sağlığı ve Güvenliği Kanunu'na dayanarak, 15 Mayıs 2013'te yayınlanan Çalışanların İş Sağlığı ve Güvenliği Eğitimlerinin Usul ve Esasları Hakkında Yönetmelik. Haziran başında, yönetmeliğin değişiklik içeren maddeleri sosyal taraflara gönderilmiş durumda.

Adından da anlaşıldığı üzere, çalışanların sağlık ve güvenliğe ilişkin eğitimlerinin usul ve esaslarına dair düzenlemeleri içeren yönetmelik, 2013 yılından bugüne yürürlükte ve genel konular, sağlık konuları ve teknik konular altında düzenlenmiş 19 başlıktan oluşuyor.

Çalışanların eğitimi başlığı, patronların en çok şikayet ettiği gündemlerden biri. Şikayet nedenleri ise, yüz yüze eğitim olarak mesai saatleri içinde verilmesi ya da eğitim verilen saatin mesaiden sayılması zorunlu. Bu nedenle mesai saati içinde üretim/zaman kaybına neden olduğu ya da normal mesai dışında fazla mesai ücreti doğurduğu için verilmek istenmiyor.

Bu nedenle, çalışan eğitimleri çoğu kez hiç yapılmıyor ya da tehlike sınıfına göre toplam 8, 12 ya da 16 saatlik eğitimler bir-iki saate sıkıştırılıp ve usulüne uygun yapılmış gibi belgeleniyor. Şimdi yapılan bu düzenleme ile patronların eli bayağı bir rahatlayacak, eğitimler buhar olurken işçiler için yeni faciaların kapısı aralanacak.

UZAKTAN EĞİTİMİN UYGULANMASI

Eğitim periyotlarının da belirlendiği yönetmeliğe göre eğitimlerin halihazırda, az tehlikeli sınıfta yer alan iş yerlerinde üç yılda bir en az sekiz saat, tehlikeli sınıfta yer alan iş yerlerinde iki yılda bir en az 12 saat ve çok tehlikeli sınıfta yer alan iş yerlerinde yılda bir en az 16 saat olarak dört saat ve katları şeklinde düzenlenmesi gerekiyordu. Eğer bu yeni değişiklik önerileri hayata geçerse, eğitimlerin dört saat ve katları şeklinde uygulanması kalkıyor. Az tehlikeli sınıfta yer alan iş yerlerinde eğitimler işverence gerekli ve yeterli sistemin kurulması halinde “uzaktan eğitim” şeklinde verilebilecek.

Yönetmelikteki uzaktan eğitim değişikliği sadece az tehlikeli iş yerleri ile sınırlanmamış, tehlikeli ve çok tehlikeli sınıfta yer alan iş yerlerinde ilk defa verilecek eğitim sonrasındaki yılda bir ya da iki yılda bir tekrarlanması gereken eğitimler, uzaktan eğitim şeklinde ve bir önceki eğitim sürelerinin yarısı şeklinde verilebilecek. Bu da, hem eğitimin şekli hem de süresinin kısaltılması yani yüz yüze eğitimin terk edilmesi anlamına geliyor.

Yeni yönetmeliğin patronlara getirdiği bir diğer güzellik ise, iş değişikliğinde işçi eğer önceki iş yerinde periyodu içinde eğitim aldığını belgelerse yeni iş yerinde iş yerinin riskleri dışında herhangi bir eğitim almasına gerek kalmayacak. Böylece eğitimin tekrarında azaltılmış sürelerle uzaktan eğitimle yetinilecek.

İşçi eğitimlerinin uzaktan eğitime dönüştürülmesi, sürelerinin zaman içinde azaltılması, bu eğitimlerin yapılamaması anlamına geliyor. Ortalama çalışma süresi haftalık 52 saati bulan işçilerin, evlerin gittiklerinde bir de bu eğitim modelini uygulayacağını düşünmek, hele şantiyelerde kalan, bilgisayardan uzak inşaat işçilerinin bu yolla bilgilendirileceğini ve farkındalık oluşacağını düşünmek hayaldir. Bu yeni eğitim modeli, işçilerin sağlık ve güvenlik meselesine yabancılaşmasını doğuracaktır. Bu nedenle, eğitimlerin iş saatlerinde, işin bir parçası olarak sunulması, yüz yüze ve interaktif olması elzem bir konudur.

HEDEF SIFIR KAZA AMA NASIL?

Daha önce iki kez ertelenen ve 1 Temmuz 2017’de yürürlüğe girmesi beklenen, az tehlikeli ve 50’nin altında çalışanı olan iş yerlerinde, iş güvenliği uzmanı ve iş yeri hekimi bulundurma zorunluluğu getirecek olan yasa hükmünü 2020'ye kadar erteleyen, bir de buna Çalışanların İş Sağlığı ve Güvenliği Eğitimlerinin Usul ve Esasları Hakkında Yönetmelik değişikliğini ekleyerek, eğitimleri buhar edecek adımı atmaya hazırlanan hükümetin, “Hedef Sıfır Kaza” seferberliğinin desteksiz ve samimiyetsiz bir söylem olduğu görülüyor. Öyle ki, son bir ayda artan ve sayısı en az 166’ya ulaşan işçi ölümleri, bu iki yüzlü söylemin kanıtı olarak duruyor.

İş cinayetleri ve iş kazaları söylemle değil, somut adımlarla önlenir. Bunun başında da, denetim görevinin layıkıyla yapılması, yaptırımların arttırılması, ciddi bir işçi sağlığı ve iş güvenliği politikası, emek ve meslek örgütlerinin sürece müdahalesi ve sendikal örgütlenmenin önündeki engellerin kaldırılmasıyla olur. Ancak, hükümet olarak ibreniz sürekli sermayeyi gösteriyorsa elbette bunu yapmanız zordur.

Görünen o ki, referandum sonrası eli rahatlamış görünen hükümet önümüzdeki günlerde, işverenlerin talepleri doğrultusunda yasa ve yönetmeliklerde bir dizi değişikliği hayata geçirmeye başlayacak, bu da işçiler için artan iş kazası, meslek hastalıkları ve işçi ölümleri anlamına gelecektir. Takip etmeli dahası iş kazalarını, meslek hastalıklarını ve işçi ölümlerini arttıracak değil, ortadan kaldıracak düzenlemeler için mücadele zemini yaratmalıyız.