Dünya Forum: 48 yılın ardından aya yolculuk

Aya gitme fikrinin kuşkusuz en ateşli savunucusu, Fransız yazar Jules Verne’dir. Jules Verne’in 1865 tarihli bu meşhur hikayesinin yayınlanmasının üzerinden neredeyse bir asır geçmişti ki, insanlık bu muazzam düşü gerçekleştirdi.

Google Haberlere Abone ol

DUVAR-Soğuk savaşın en hararetli yılları, silahlanma yarışının yanı sıra, bilimsel gelişmelerde de devasa adımların atıldığı bir dönem olarak tarihe geçmiştir. John F. Kennedy liderliğinde, Yuri Gagarin’i uzaya göndermiş olan Sovyetler Birliği (SSCB) karşısında uzay yarışından geri düşmek istemeyen ABD, hedefi uzaya uydu fırlatmaktan, Ay’a insan göndermeye taşımıştı. Bu görev için imal edilen Apollo roketi, insanın gezegenle yaşadığı tutsaklık ilişkisini, geri dönülmez biçimde değiştirecekti. Apollo 11 misyonunun tarihi görevi, üç astronotu Ay’a doğru taşımak üzerine kurulmuştu. Dünyanın dört bir yanındaki milyonlarca insanın televizyonda izledikleri adımların sahiplerinden ikisi, insanlık tarihinde ilk kez ay yüzeyine ayak basacaktı.

Apollo 11’in mürettebatı deneyimli astronotlardan oluşuyordu. Üçü de daha önce uzaya çıkmıştı. Komutan Neil Armstrong, daha önce uzayda iki araç yerleştirmiş olan Gemini 8 adlı roketi idare etmişti. 5 Ağustos 1930 tarihinde ABD-Ohio’da doğan Armstrong, iki Amerikan uzay görevini yönettiği sırada, henüz 38 yaşındaydı. Albay Edwin Eugene “Buzz” Aldrin, 39 yaşında, uzay yolculuğu konusunda doktoralı ilk astronot idi. 20 Ocak 1930 günü ABD-New Jersey’de doğan Aldrin, Gemini 12 roketinde pilot alarak, astronotun aracın dışında verimli bir şekilde çalışabileceğini göstermek için uzayda iki saat yirmi dakikalık bir yürüyüş gerçekleştirmişti. Apollo 11 misyonundaysa Ay modülü pilotu olarak görev yapıyordu.

Komuta modülü pilotu olan Michael Collins, 38 yaşındaydı. 31 Ekim 1930 tarihinde İtalya’da dünyaya gelmişti. Gemini 10 adlı uzay aracının pilotu olan Collins, uzay yürüyüşünde yaklaşık bir buçuk saat geçirmişti ve yörüngedeki başka bir uzay aracı ile buluşması planlanan ilk kişiydi.

YERYÜZÜNDEN AY’A

NASA’daki görev planlamacıları, iki yıldır ay yüzeyini inceliyordu ve tarihi inişi gerçekleştirmek için en uygun yeri bulmaya çalışıyordu. “Ay Gözlemcisi” uydusu tarafından çekilen yüksek çözünürlüklü ve Surveyor uzay aracı tarafından çekilen yakın planlı fotoğraflar kullanılarak, tespit edilen ilk otuz bölgedeki üç alana yoğunlaşıldı. Yer seçimini etkileyen faktörler arasında krater sayısı ve kayalar, az sayıdaki yüksek uçurumlar veya tepeler ve nispeten düz bir yüzey bulunmaktaydı. Güneş ışığı miktarı da Ay yüzeyine iniş için en iyi zamanı belirlemek noktasında önem arz etmekteydi.

Apollo 11 uzay aracı, 16 Temmuz 1969’da Florida’da bulunan Kennedy Uzay Merkezi’nden sabah 09:32’de fırlatıldı. Uçuş esnasında, mürettebat geminin içinden iki adet ve Ay’a yaklaştıkça üçüncü bir görüntülü ileti yolladı. 20 Temmuz günü Armstrong ve Aldrin, “Kartal” adlı Ay modülüne girdiler ve Komuta Hizmet Modülü’nden (Columbia) yüzeye doğru yolculuklarına başladılar.

Ay modülü, saat 04:17’de, Ay’ın büyük bazalt kayalardan oluşan Huzur Denizi adlı alana iniş gerçekleştirdi. Armstrong uçuş kontrol merkezinin bulunduğu Houston’a tarihi sözlerle “Houston, burası Huzur Üssü” diye seslendi. İlk iki saat süresince, Armstrong ve Aldrin tüm sistemleri kontrol etti ve Ay’a ait modülü yapılandırdı. Yüzey keşfinden önceki dört saatlik istirahat süresini atlamaya karar verdiler.

Kartal'daki bir kamera, saat 11:56’da Armstrong modülün merdivenlerinden inerken canlı yayına başladı. 20 Temmuz 1969 günü “Bu, insan için küçük adım; insan türü için dev bir sıçrayış,” cümlesini söyledi. Aldrin’se yirmi dakika sonra, Armstrong’un yürüyüşünü kaydetmeye başladı. Armstrong, inişin belgelenmesi görevini üstlenmişti. Bu nedenle Apollo 11 görevinde kaydedilen görüntülerin birçoğunda Aldrin’i izlemekteyiz.

Astronotlar, yüzeyde iken, birkaç deney gerçekleştirdi; eve getirmek için ay toprağı ve kaya numuneleri toplandı, bir Birleşik Devletler bayrağı dikildi ve yüzeyden örnekler alındı. Sesleri Beyaz Saray’a iletilirken ABD Başkanı Richard Nixon’la konuştular.

Armstrong Kartal modülünün dışında iki buçuk saat geçirdi. Astronotlar, büyük bir krateri ziyaret etmek için modülden 60 metre uzağa yürürken, toplamda yaklaşık 1 kilometrelik bir mesafeyi dolaştılar. Aydan 21,55 kilogram örnek topladıklarını ve aydaki hareketlerinin beklenenden daha kolay olduğunu bildirdiler.

Ay’da toplam yirmi bir buçuk saat geçirmelerinin ardından görev tamamlandı ve dönüş yolculuğu için hazırlıklarına başladılar. Mürettebat ve numuneler, Kartal modülü uzayda serbest bırakılmadan önce Komuta Hizmet Modülü’ne aktarıldı. Ardından, astronotlar yeryüzüne dönüş yolculuğuna başladılar.

Ekip, 24 Temmuz günü saat 12: 50’de Pasifik Okyanusu’na indi. Biyolojik izolasyon giysilerini giyen mürettebat Columbia mekiğini terk edip, bir tekneye bindi ve potansiyel virüs vb bulaşmaları önlemek için iyot banyosuna alındı; ardından da karantina merkezine girdiler. Karantina bitiminde, ilk insanlı Ay görevi tamamlanmış, uzayın sonsuz karanlığının kapıları, bir daha kapanmamak üzere insan türüne açılmıştı.

Ay yüzeyinde yürümek için astronotların sırtta taşınabilen bir yaşam destek sistemine sahip bir uzay elbisesi giymesi gerekiyordu. Bu ekipman, giysi içindeki oksijeni, sıcaklığı ve basıncı kontrol eden bir düzenekten oluşuyordu. Yüzeye indiklerinde, astronotlar öncelikle zayıf yerçekimine alıştı. Dünya’ya kıyasla çok daha uzun sıçramalar gerçekleştirdiler.Bugün itibariyle Neil Armstrong’un “insanlık için dev sıçrayışını” yapmasının üzerinden tam kırk sekiz yıl geçti.

KIRK SEKİZ YIL SONRA

Kırk sekiz yıl önce bugün, iki Amerikalı astronot Ay’a iniş yaptı, toprağına dokundu ve yüzeyinde yürüdü. Şimdiyse, NASA Constellation misyonu ile tekrar Ay’a gitmeye çalışıyor. Proje gereğince 2020 yılına kadar insanların tekrar Ay’a gitmesi planlanıyor.

Kırk sekiz yıl öncesine göre teknoloji ve uzay bilimlerinde devasa bir ilerleme sağlanmış olsa da görev düşünüldüğü kadar kolay görünmüyor. NASA yetkilisi John Olson, “Bu, bayraklardan ve ayak izlerinden çok daha fazlası demektir,” diyor. “Uzaya sürekli bir insan varlığı kurmak amacıyla gidiyoruz.”

En fazla birkaç saat veya günlük bir Ay ziyareti yerine, Constellation aracı astronotları aylarca sürebilecek bir göreve götürecek. Ay’da yaşamak için yeni araçlara ve teknolojilere ihtiyaç duyulacak ve yüzeyde yarı-kalıcı bir üs inşa etmeleri gerekecek. Bu sistemleri tasarlama zorunluluğunun yanı sıra, tüm ilave malzemelerin taşınması için ayrı bir uzay gemisi inşa etmek gerekiyor.

Öte yandan, bu yeni nesil roketlerin ve uzay kapsüllerinin tasarım ve üretim aşamaları da bir hayli uğraştırıcı bir süreç. NASA’nın Constellation program yöneticisi Jeff Hanley, “Bu tür yükleri aktarmak için yeterli güce sahip bir roketimiz yok,” diyor. “Apollo uzay görevi Satürn V roketini kullanmıştı. O zamandan beri bu ulus, bu aracı emekliye ayırdı,” diye ekliyor.

NASA, Ay’a dönüş yolculuğu için Ares-I ve Ares-V adlı yeni tip roketler geliştiriyor. Bunlar Apollo dönemindeki Satürn roketinin muadillerine göre daha büyük, daha uzun menzilli ve daha fazla ağırlık taşıyabilecek roketler.

Hanley, kendisiyle yapılan bir röportajda “Bunu daha ucuza ve daha güvenli yapmak istiyoruz,” diye belirtiyor. “Bu, NASA’nın karşılaması zor bir fatura.”

Bu zorlukların ötesinde, Constellation, Ay’dan daha uzağa gitmeyi de planlıyor; Ay yolculukları, insanları Mars’a yolculuk etmeye hazırlamak için uygun bir zemin olarak kullanılacak.

ABD-Virginia’da bulunan Langley Araştırma Merkezi’ndeki çalışmaları yöneten Frank Peri, “Dünya’nın yörüngesinden ayrılmanın karmaşıklığı büyük, bunu biliyoruz. Fakat Ay’a geri dönmek önemsiz değil, orada üs kurmak da önemsiz değil ve Mars’a gitmek bunlardan daha önemli,” diyor.

KOMPLO TEORİLERİ

1960’ların sonu ve 1970’lerin başında, NASA Ay’a Apollo görevlerini gerçekleştirdi ve bir dizi tarihi görev boyunca Ay yüzeyine 12 astronotu indirmeyi başardı.

Kimileriyse bu görevlerde yapılan kayıtların Dünya üzerindeki stüdyolarda gerçekleştirildiğini, aslında bu yürüyüşlerin hiç gerçekleşmemiş olduğunu iddia ediyor.

Buna benzer birkaç komplo iddiasını ve yanıtları şöyle:

İddia 1: Amerikan bayrağı Ay yüzeyinde rüzgârdan dalgalanıyor gibi görünüyor. (Ayda bir atmosfer olmadığından, rüzgâr olması da mümkün değildir.)

Bilimsel yanıt: Yakından bakarsanız, bayrağın kenarlarının gergin bir şekilde çekildiğini göreceksiniz. Bayrağın düz durmasını sağlamak amacıyla bilinçli olarak yapılan bu efekt, kumaşa sert bir tel takılarak oluşturuldu. Bayraktaki “dalgalanma”, astronotların bayrağı dikmek için çalıştığını göstermek amacıyla yaratılmıştı. Tel ayarlandığında, klasik “zafer” dalgasının görünmesi sağlanmıştı.

İddia 2: Eğer astronotlar Van Allen Kuşağı’nın (Dünya’yı çevreleyen ve gezegeni uzaydan gelen radyasyon etkilerine karşı koruyan manyetik alan) güvenli bölgesinden ayrılmış olsalardı, radyasyon onları öldürürdü.

Bilimsel yanıt: Van Allen Kuşağı, Dünya’nın manyetik alanı tarafından üretilir ve gezegeni tehlikeli güneş radyasyonundan korur. Kuşak bu radyasyonu toplar ve onu Dünya’nın çevresindeki bir katmanda hapseder. Ancak, kasıtlı olarak uzay geminizi bu katmanda tutmazsanız, maruz kalınan radyasyon, tehlikeli seviyelerin çok altında kalır. Apollo astronotları, yolculuk için dört saatten az bir süre içinde bu kuşağı geçti. Astronot Plait, bu radyasyonu “Göğüs röntgeni çektirmekten daha ciddi seviyede değil,” diye nitelendiriyor.

İddia 3: Ay fotoğraflarındaki çok açılı gölgeler, büyük stüdyo spotlarına benzeyen birden fazla ışık kaynağının olduğunun işaretidir.

Bilimsel yanıt: Astronotlar, güneş ufkunun yakınında, engebeli, aydınlık bir yüzey üzerinde fotoğraf çekiyorlardı. Yeryüzüne yakın dönemdeki bir dolunay ışığında karmaşık ve engebeli, karla kaplı bir alanda birinin fotoğrafını çektiğinizi düşünün. Zemin kıvrımları birçok farklı uzunluğa sahip gölgeler üretecektir.

İddia 4: Güneş ışınları Ay’ın sıcaklığını 138 dereceye dek ısıtır. Fotoğraf filmi (diğer şeylerin yanı sıra) bu ısıda erirdi.

Bilimsel açıklama: Kimse sıcak Ay yüzeyinde film rulolarını makineden çıkarmadı. Tüm malzemeler koruyucu kutular içerisindeydi. Buna ek olarak, Apollo misyonlarının iniş ânı ya Ay’ın şafak vakti ya da günbatımına denk getirilmişti. Sonuç olarak, sıcaklık iddia edildiği kadar yüksek değildi.

Kaynaklar:

https://www.space.com/15519-neil-armstrong-man-moon.html

https://www.space.com/16758-apollo-11-first-moon-landing.html

http://content.time.com/time/specials/packages/article/0,28804,1860871_1860876_1860992,00.html

http://www.armaghplanet.com/blog/11-strange-facts-you-didnt-know-about-the-first-moon-landing.html

https://www.nasa.gov/mission_pages/apollo/apollo11.html