Türkiye’nin evrimle imtihanı

Türkiye evrim teorisini yasaklıyor. Bu yasak, bilime alternatif olamayacak fikirlerin müfredata girmesine yol açacak.

Google Haberlere Abone ol

James Williams*

ABD’de evrimin okul müfredatından çıkarılması ya da yaratılışçı düşüncenin (var olan yaşamın Tanrı tarafından eşsiz bir biçimde yaratılmış olduğu düşüncesinin) bilimsel içerikli ders kitaplarında eşit muameleye tabi tutulması için birçok girişimde bulunuldu. Tüm bu girişimler başarısız olurken, Türkiye’yi yöneten hükümet son kararıyla evrim konusunun ulusal eğitim müfredatında yer almasını tamamen yasakladı.

ABD’deki yaratılış taraftarları, çocukların neye inanacağını seçmesine olanak tanımak için her iki görüşün de öğretilmesini talep ediyorlar. Bunun karşıtı olan teklifler, yani daha ahlâki, etik ve sağduyu sahibi dinsel bir dünya görüşünü savunan bilimsel, ateist ve laik bir ideolojiyi teşvik etme amacını taşıyan tartışmalar, yanlış bir biçimde, bir engelleme girişimi olarak nitelendirilmektedir.

Türkiye’nin son kararı oldukça radikal. Bu karar, eşit muamele iddiasını yok sayarak, tamamen yasaklamaya yönelik. Hükümet, evrim konusunun “kavranması zor” ve “tartışmalı” olduğunu öne sürerek, kendi haklılığını savunuyor. Öte yandan, aslında mevzu bahis olan şey, bilimsel gerçekleri karartmayı amaçlayan, kökten dinci cemaatlerin yürüttüğü bir tartışmadan ibaret. Oysa ki bilimsel alandaki çoğu kavram, evrimden daha karmaşık olsa bile yine de öğretilmektedir.

YARATILIŞÇILARIN İDDİALARI

Yaratılışçıların iddiasına göre evrim sadece kanıtlanmamış bir teori ve aynı şey bu konudaki tartışmalar için de geçerli. Evrim ağaçları (evrimsel kökenleri ve ve dallanmaları gösteren gelişim tablosu), mevcut teorinin (özellikle insan türü açısından) aslında yetersiz olduğunu ispatlayan yeni fosil bulgularının ardından düzenli olarak yeniden çiziliyor. Kısacası, “eğer teori geçerli olsaydı bu ağaç sürekli olarak değişmezdi,” diyorlar. Yaratılışçılar, genelde, bilimsel alanda hayatın nasıl başladığını kanıtlama konusunda henüz sağlam, kabul edilmiş bir teori olmadığını düşünüyorlar. Listenin en sonundaysa, tüm tartışmaların en büyüğü bulunuyor: Hepimiz maymunlardan evrimleştiysek, neden hâlâ (evrimleşmemiş) maymunlar var?

Bu iddialar, olgusal yanlışlıklar ve mantıksal hatalarla doludur. Evrim teorisinin hayatın nasıl başladığına dair bir açıklama sunması gerekmiyor. Temelde, hayatın nasıl geliştiğini ve çeşitlendiğini basit bir yolla anlatıyor. İnsanlar bildiğimiz maymunlardan değil, bugün insansılar olarak da tanınan kısa kuyruklu maymunlardan evrimleşti. Bizler modern maymunlardan gelmiyoruz,  onlarla bağlantılıyız.

YARATILIŞÇILARIN TEMEL HATALARI

Yaratılışı savunan kesimler, evrimin kendisinin bir teoriden ibaret olmadığını kavrayamıyorlar. Evrim, sadece gerçekleşir. Hayat gelişip çeşitlenir ve yeni türler ortaya çıkar. Karada yaşamak üzere farklılaşan balıklar ve ters istikamette su yaşamına geçiş yapan memeli hayvanlar gibi ara formdaki canlılar vardır. “Evrim teorisi”, temelde evrim sürecinin nasıl işlediğini açıklar. Charles Darwin ve Alfred Russel Wallace, ilk olarak 1858'de (biyolojk) değişime (yani doğal seçilime) neden olan bir mekanizma tanımlamıştı.

Yaratılışçılar, bir teori ile bilimsel alandaki bir kanun arasındaki farkı anlamıyorlar. Bu, kendi araştırmamda da belirttiğim üzere, üniversitelerin bilimsel dallarından mezun olanların da şikayetçi olduğu bir durum. Kuramlar, bilimsel kavramları açıklar. Bunlar, bilimsel topluluklar tarafından ispatlanmış ve kabul edilmiştir. Kuramlar sadece bir önsezi veya tahminden ziyade, bilimsel açıklamanın en üst basamağıdır. Ancak, yasalar farklı bir görev üstlenir ve doğal bir olguyu ortaya koyarlar. Mesela Newton’un yerçekimi yasaları, yerçekiminin nasıl oluştuğunu açıklamaz; yerçekiminin cisimlerin üzerindeki etkilerini tanımlar. Yerçekimi hakkında yasalar ve teoriler mevcuttur. Öte yandan, biyoloji alanında böylesi kanunlar nadirdir ve bu sebeple evrim hakkında yasalar bulunmaz. Kuramlar yeterli miktarda delil yoksa yasalaşmazlar. Hiyerarşik değildirler.

Üçüncü bir sorunsa, (yaratılışçıların) bilimin tabiatını anlamamış olmaları. Bilim, bazı somut gerçekleri bulmayı değil, doğal olguların tanımlanmasını hedefler. Bütün bilimsel açıklamalar geçicidir. Anladığımızı düşündüğümüz şeylerle çelişen yeni kanıtlara rastlanılan bir durumda, açıklamalarımızı değiştiririz; hatta doğru olarak kabul gören kuramları reddederiz. Bilim, istisnasız her zaman, fikirleri test ederek doğruluğunu ya da yanlışlığını ortaya koymak için çalışmaktadır. Bu fikirler, deneylerimize ne kadar uygunsa o kadar sağlamdır ve fikre duyulan güven de o kadar doğrulanmış olur. Evrim yaklaşık 160 yıldır araştırılıyor ve hiçbir zaman yanlışlanmadı. Dolayısıyla, bilim yalnızca doğal olgularla ilgilenir; doğaüstü (metafizik/mistik) olguları aktarmaz ya da anlatmaya çalışmaz.

YASAĞIN TEHLİKELERİ

Faydalı bilimin yasaklanması, bilhassa da evrim araştırmalarının modern biyolojiyi destekleyen işlevi düşünüldüğünde, bütün bilimsel alanları ilerleten birçok olguya zarar verecektir. Ana akım bilim insanları açısından evrimin gerçekliği, sorgulanacak ya da tartışılacak bir şey değil. Evrim sahasındaki tartışmalar, doğal seçilimin çeşitlenme ve değişime yön veren işlevi, yahut bu değişimin hızıyla alâkalıdır.

Türk okullarında evrim konusuna getirilen yasak, düz bir dünyaya inananlardan yer çekimini inkar edenlere dek, bilimsel öğretime alternatif olamayacak fikirlerin müfredata girmesine yol açacaktır.

Bu durumda, dinsel inanışlar ve bilimsel kanıtlar arasındaki belirgin ayrışmayı nasıl ele alabiliriz?

Araştırmalarım ve yaklaşımım, dinsel inanç sistemleri ile (kanıtların doğrulanması yöntemiyle işleyen) bilim arasında bir ayrım yapmak doğrultusundadır. Dini inançlar da dahil tüm inançlar, genelde bir ispat olmaksızın, akla dayanmayan bir biçimde kabul görür ve değişim fikrine karşı direnç gösterir. Bilim ise mantıksaldır, ispatları temel alır ve yeni kanıtlar ortaya konulduğunda değişime direnç göstermez. Bilim alanında, “inanmayı seçmek” yerine, kanıtları kabul ederiz.

Türkiye’nin okullarda evrim öğretimini yasaklama yönündeki kararı bilimsel düşünceyle çelişiyor ve bilimsel yöntemi sanki bir dinmişçesine inanç sistemi haline getirmeyi hedefliyor. Doğa olaylarına ilişkin doğaüstü açıklamalar getirmeyi, ayrıca, doğal gerçeklerin veya bunlara ilişkin açıklamaların doğanın ötesinde (metafizik/mistik) olduğunu savunuyor. Bu yasak bilimsel ve demokratik değildir ve direnilmesi gerekir.

*James Williams, Sussex Üniversitesi Eğitim ve Sosyal Bilimler Bölümü, Fen Eğitimi Öğretim Üyesi.

Makalenin aslı The Conversation sitesinde yayınlanmıştır. (Çeviren: Tarkan Tufan)